yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (8)
    • medya (0)

    1. babam şizofreni hastası. yaklaşık 15 seneden beri ilaç kullanmaya devam ediyor.

    dönem dönem ruh halinde aşırcı uçlarda dalgalanmalar oluyor. bir sabah dünyanın en tatlı/anlayışlı adamı olurken,diğer sabah kendini odalara kilitleyen/huysuz/kırıcı bir adama dönüşebiliyor.

    sürekli mümkünatı olmayan veya sonucu mantıklı olmayan fikirler peşinde koşuyor. onu fikrinden döndüremiyoruz(mantıklı açıklamalarla ikna çalışmaları+yalvarmalar dahil.) yapıcağını biz arkamızı dönüp,bir yere gittiğimizde yapıyor. ailesini bile kendisine/dünyaya karşı tehdit olarak algıladığı zamanlar olmuştu. Gene de çoğu zaman sevgisiyle,o gülen mavi gözleriyle,evde her köşe başında sarılmasıyla bizleri bu süreçte pes etmemeye güçlü kılıyor,yaşananları bir nebze unutabiliyoruz.

    çok zor bir hastalık,sevenleri için ayrı,bu hastalığı yaşayanlar için ayrı.

    harbiye askeri müzesindeki "görmezden gelmeyelim" sergisine gittikten sonra,fazlasıyla etkilenerek,zaten hassas olduğum ve ilgimi çeken bu konuyu görmezden gelmemek adına açmak istedim.

    31 ekim 2015 23:57

    2. kalıtsal bir hastalıktır.

    hastalar başka bir gerçeklikte yaşarlar ve bu gerçekliğe karşı çıkan tüm insanları tehtit olarak görürler. şizofreni yetmezmiş gibi bunun üstüne paranoya eklenir,saldırganlaşırlar.

    bu yüzden özellikle aileleri için durum çok zordur.

    hele hele bu hastalıkla yeni tanışıyorlarsa.

    çok ikna edici olabilirler. çünkü düşünülenin aksine gerçekten büyük bir bölümü ortalamanın üstünde IQ ve EQ'ya sahiptir.

    ve yine büyük bir bölümü hasta olduğunu asla kabul etmez.

    ilaçlarını kullandıkları ve gerçekliklerine dokunulmadığı sürece sakin,yapıcı ve hatta üretken olurlar.

    tarih bir çok başarıya imza atmış matematik,fizik,ressam ve müzisyen şizofren'le doludur...

    1 kasım 2015 00:31 1 kasım 2015 00:32

    3. Müzik öğretmenliği 2. Sınıfta okurken yavaş yavaş yeni gelen 1. Sınıflarla tanışıyoruz. Bir tane yemyeşil gözlü, uzun boylu, etrafa gülücükler saçan bir çocuk var aralarında. O kadar arkadaş canlısı ki... bir de bi müzik kulağı var ki çocukta... ana çalgısı bağlamaydı ama aynı zamanda inanılmaz iyi gitar çalıyordu. Müzikte transpoze diye bi terim vardır; bir parçayı orijinal tonundan başka bir tona çekmek. Ve bu notaya dökülmeden yapılacakasa çok sağlam bi kulak ister. İşte bu çocuk söylediğimiz tona saniyesinde geçebiliyordu.

    Ara ara bir şey dikkatimi çekiyor, bazı arkadaşlar bu çocukla dalga geçiyorlar sürekli ama neden olduğunu bi türlü kestiremiyoruz. Meğer şizofrenmiş ve bazı insanımsılar çocuğun hastalığını dalga konusu yapıp eğleniyorlar kendi aralarında. Bu yüzden çok ciddi tartışmışlığım var arkadaşlarımla.

    Gel zaman git zaman biz çok iyi arkadaş olduk. Kuz benim genelde Sigarası olmazdı, sigara isterdi benden, sonra çay almaya yeltendiğimi görünce önümü keser, " sen dur çayı ben ısmarlayacağım " derdi. Ankara' nın o ayazında bölümün bahçesinde sigaramızı tüttürürdük. O çalardı, ben söylerdim.

    Bi gün kendisini pencereden aşağı attığı haberini aldık. Allah' tan birkaç kırıkla kurtulmuştu. Ama okula gelemedi tabii uzun bir süre. Döndüğünde bu kez daha da acımasızca dalga konusu oluyordu. Hepsinin de farkındaydı.

    Okulu uzadıkça uzadı tabii. 2012 yılında mezun olması gerekirken 2014' te bölüme ziyarete gittiğimde hâlâ ordaydı. Tabii karşılaşır karşılaşmaz eski günlerdeki gibi çayımızı kahvemizi alıp dışarı çıktık. Atanmama benden daha çok sevinmişti. Sürekli " ben de bu sene bitiricem okulu, kpss' yi de kazanacağım. Sonra da evlenirim inşallah " dedi durdu. İyice sevinmiştim hayata döndüğü için.

    O gün son çay sigara içişimizmiş. Geçen baharda aramızdan ayrıldı. Bi arabanın önüne atmış kendini. Bu kez ölmeyi Başarmış. Elinden tutmayıp dalga geçenlerden nefret ediyorum. Onu çok özlüyorum. Gözleri hâlâ gözümün önünde. Arada bir bi sigara da onun için yakıyorum.

    3 aralık 2015 21:59 3 aralık 2015 22:02


    4. genetik geçişli psikiyatrik hastalık. genellikle 30'lu yaşlarda ortaya çıkar, ancak yaşanılan travmalar daha erkene çekebileceği gibi, düzenli hayat ötelenmesini de sağlayabilir. ilaçsız tedavisi mümkün değildir. tedaviden kasıt; kişinin günlük hayatın rutinine ayak uydurabilmesi. "geçen" bir rahatsızlık değildir, ömür boyu tedavi tedam eder, semptomlar ancak ilaçla bastırılır.

    29 ağustos 2016 09:31 29 ağustos 2016 11:56

    5. Şizofreni hayat boyu süren bir hastalıktır, doğru tedaviyle kontrol altına alınabilir ancak tamamen tedavi edilemez. şizofreni bölünmüş kişilik değildir. Şizofreni, kişinin neyin gerçek neyin hayali olduğunu anlayamadığı bir zihinsel Bir rahatsızlıktır. Eğer bu rahatsızlık artarsa kişi sürekli gerçekle ilişkisini kaybeder (psikotik epizod).

    En bilinen ŞİZOFRENİ TÜRLERİ

    Paranoid şizofreni: Paranoid şizofreni hastaları zulüm gördükleri ya da birileri tarafından cezalandırıldıkları ile ilgili yanlış inançlara (sanrılar) sahiptirler. Fakat düşünceleri, konuşmaları, duyguları oldukça normaldir. Çevresindekilerin onlara zarar vereceği gibi bir inanışları vardır.

    Paranoid Şizofreni hastası bir danışanım vardı. Eşinin onu aldattığı, çocuklarının ona zarar vereceği gibi yanlış inanışları vardı.

    Hebefrenik Şizofreni: Hebefrenik şizofreni hastalarının zihni karışık ve tutarsızdırlar, konuşmaları karma karışıktır. Dışarıdan bakıldığında davranışları duygusuz veya yüzeysel veya uygunsuz, hatta şapşalca ve çocuksu görülebilir. Çoğunlukla duş almak veya yemek hazırlamak gibi normal günlük işlerini yapma becerilerini bozan düzensiz davranışları vardır.

    Katatonik Şizofreni: Bu türün en çarpıcı semptomları fizikseldir. Katatonik şizofreni hastaları genelde hareketsizdir ve çevrelerindeki dünyaya karşı reaksiyon vermezler. Genellikle çok katı ve sert olurlar ve hareket etmeye isteksizdirler. Ara sıra yüzlerini buruşturmak veya biçimsiz duruşlar yapmak gibi garip hareketler yaparlar. Veya başkasının söylediği bir kelimeyi veya cümleyi tekrar edebilirler.

    Ayrışmamış Şizofreni: Kişinin semptomları yukarıdaki üç türden birine net olarak uymadığında bu tanı konur.

    Ben genelde paranoid şizofreni vakası ile karşılaşıyorum. Kişinin tedavisinin önemli olduğu kadar çevresinin /ailesinin de tedavi (terapi) alması gerektiğini düşünüyorum. Zira hem kişi için hem ailesi için zor bir süreç.

    29 ağustos 2016 11:17

    6. şu doktorların "stresten uzak durun" klişesinden hoşlanmadığım için yazmadım da, çok rahat ve düzenli bi hayat yaşanıyorsa ortaya çıkmama olasılığı vardır.

    fiziksel rahatsızlıklar gibi düşünün, vücudunuzda bir virüsle yaşarsınız ama savunma sisteminiz hep dinamik olduğu için hiç uçuk çıkarmadan ömür geçirirsiniz gibi.

    bnm 17 yaşında pranoid şizofrenisi olan bir danışanım vardı, yani 30dan önce de çıkabiliyor ortaya

    en yaygın belirtisi de halisünasyon; işitsel, duyusal ya da görsel.. halüsinasyon genel bilindiği gibi sadece görsel değildir, "sesler duyuyorum" ya da "biri ayağımdan çekiyor" gibi işitsel de duyusal olanları da vardır.

    yani psikiyatrik hastalıklar her zaman insanları fizyolojik hastalıklardan daha fazla korkutmuştur ama hastalık hastalıktır ;) ilacı da var ^_^

    tehlikeli olan tek şekli paranoid şizofrenidir, o da kişinin kendine değil çevresindekilere tehlikeli; çünkü halüsinasyonlar kişiyi suç işlemeye iter.

    günümüzde tedavi ilaçları oldukça başarılı, dolayısıyla bu sebeple hastanede ömür geçiren insan sayısı oldukça azaldı. elbette hastalığı kabul edip ilaç kullanmayı kesmemek suretiyle.

    şöyle düşünmekte fayda var; şeker ya da tansiyon ilaçları da bir ömür kullanılıyor ve insanlar bunları kullanmaktan asla utanmıyor çekinmiyor, ama iş psikiyatrik bir ilacı ömür boyu kullanmaya geldiğinde "deli miyim ben"e bağlanıyor ne yazık ki olay.

    kendinizden şüpheye düşerseniz bir hastanenin psikiyatri polikliniğine gidin, size gerekli testleri uygulatacaklardır ama bu testler mmpı uygularlarsa 3 saat falan sürüyor, bunu bilerek uzun vaktiniz olduğu bir zamanda gidin..

    sağlıklı günler dilerim :)

    29 ağustos 2016 11:42

    7. stigma yani damgalama dediğimiz durumu en çok yaşayan gruplardan biri de bu rahatsızlığa sahip kişilerden oluşmaktadır. ruh sağlığı ile ilgili önyargılar hat safhadadır, en ağırına da şizofreni tanısı aldığı bilinen kişiler maruz kalmaktadır.

    genetik faktörlerin en belirgin olduğu patolojilerdendir, iki uçlu duygudurum bozukluğu ile beraber. tabi çevresel faktörlerin etkisini de yabana atmamak gerekir.

    hayat kalitesi bakımından düşünülecek olursa bilinmelidir ki doğru teşhis ve sürekli takip edilen düzenli bir tedavi modeliyle oldukça kaliteli bir yaşam sürmek mümkündür. damgalamayıp anlamak için önyargısız birebir iletişim tek çaredir. daha psikoloji öğrencisi iken tanışmıştım 'şizofreni dostları derneği' ile. bu rahatsızlığa sahip kişiler ve yakınlarının çabaları ile ayakta durmaya çalışan bir grup azimli insan, dinlemek isteyenlere hayatlarından mücadelelerinden bahsediyolar. aralarında çok başarılı da bir ressam var, tablolalarını satıyor. onlarla sohbet insanın hayata bakışını değiştiriyor, herkese öneririm.

    17 kasım 2017 01:27


    8. geçmişinde çok ağır travmalar yaşamış bir arkadaşım vardı. kendisine şizofreni teşhisi koyulmuştu ve uzun yıllar ilaç tedavisi gördü. sonunda "normale" döndü, evlendi, çocuk sahibi oldu, bana göre çok da kabul edilebilir olmayan kimi köktenci fikirlere dayalı istisnai tavırları hariç, tanıyabileceğiniz en iyi ve en tatlı insanlardan da biri.

    fakat şöyle bir şey var, paranoid şizofreni hali hiçbir zaman normale dönmüyor.

    tam nasıl anlatacağımı bilmiyorum, fakat bu insanlar ayrı bir dünyadır. gerçek olabilitesi çok muhtemel şeyler söylerler, çok zekidirler, sizi sorgulamaya iterler ve hatta inandırırlar da. burada ise tehlike sizin adınıza başlıyor... karşı tarafı etkileme kabiliyetleri çok yüksek insanlar olduğu için, şunu soruyorsunuz: bu insanlar gerçekten bir hastalıktan mı mustarip, yoksa kimi olağanüstü tecrübeler yaşayan "sıradışı" insanlar mı? işin bu kısmı ise tam bir gri alandır. benim gibi spiritüel kavramlara inanan insanlar, bu soruya kesin bir yanıt getirmekte çok zorlanır, çünkü paranoid şizofrenlerin "anormal" davranışları olmaz, tersine sempatik, çekici, pozitif enerjiye sahip insanlardır...

    atıyorum bu arkadaşım mesela kendisine -onu yok etmek için- büyü yapıldığına inanıyordu. erkek birisi bu ve 7 yıl çok zorlu koşullarda yurt dışında hapis yatmış biri. yani gençliği hapishanede geçmiş, zamanında salakça bir suça karışmış çünkü. "belli başlı kimi otoritelerin" onu yok etmek istediğine inanıyordu. onun içinde bulunduğu ortamın niteliğini düşünürsek, böyle bir paranoya yahut algıya kapılması aslında olağandır. ve ben zaten arkadaşımın hastalığının hapishane tecrübesi yüzünden başladığını düşünüyorum. anlatır anlatırdı, ve siz "acaba?" derdiniz. "neden olmasın ki?" fiks olarak bunu dedirtirler, çok şeyi sorgulatırlar çünkü size.

    ama öte yandan çok da basit bir mantık kuracak olursak, (o ortamda) istenirse birini öldürmenin ya da devre dışı bırakmanın yolu okült yöntemlerden geçmez. keza "yok edilme" korkusuna sahip paranoid şizofrenler, hep o amaç peşindeki birilerinin onlara eziyet ettiğini düşünürler. oysa birini gerçekten yok etmeye niyetli bu kadar güçlü bir "düşman", çıkar çatışmalarının, hiyerarşilerin, suçun, ve evet silahların var olduğu bir dünyada, mantıken bu kadar enerji harcamazdı...

    fakat paranoid şizofrenler kendilerine göre çok farklı bir mantık kurarlar. bunu temellendiriş ve ifade ediş tarzları bazen öyle süptildir ki, insan kendini arafta bulur.

    kimi kavramları otomatik olarak dışlayan insanlar için, onların söyledikleri hiçbir mana ifade etmez; dolayısıyla böyle bir akıl karışıklığı da yaşamazlar, siyah ve beyaz arasındaki çizgi onlar için nettir, şahsen gördüğüm gri alanlara kafayı takmazlar...

    kendi adıma uzun zamandır o arkadaşımla görüşmedim, çünkü benim akıl ve ruh sağlığım için faydalı olmadığına karar verdim. halen kendimi birisini yargılıyormuşum gibi hissedip üzülüyorum, fakat bunun yapılması da şarttı.

    tırnak içerisine aldığım "normal" kavramı ise, bende hep göreceli olmaya devam edecek olup, o sözcüğün yerine "uyum" kavramını koymayı tercih ediyorum. bana göre, kendimizle ve çevremizle ne kadar uyumluysak, ruhsal sağlığın göstergesi de o kadar sahihtir...

    17 kasım 2017 10:13 17 kasım 2017 10:25