yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (7)
    • medya (0)

    7. zorluklarından bahsetmiş diğer süslüler. ben size güzel yanlarından bahsetmek istiyorum. ömrünüzden ömür alır yapana kadar, ama istediğiniz yere geldiniz mi, hele bir de türkiyedeki onca adam kayırma arasından sıyrılabilecek kadar başarı elde etmişseniz, hayatta para ile satın alınamayacak bir tatmine ulaştırır sizi. ha evet deli paralar kazanmıyoruz, ama deli paralar kazanmaya asla değişmeyeceğim bir meslek bu. insanın kendisine yatırım yapmasından daha güzel başka bir şey olamayacağının kanıtıdır. çok net. başkasına yatırım yapıp yarı yolda kalmaktansa, yorucu, zorlu ve emek isteyen süreci göğüsleyip kendini kazanmaktır. kendini doldurmaktır, kişisel bir zaferdir. uyumak isteyip uyuyamadığınız çünkü deli gibi araştırma yapıp tez yazdığınız zamanları, haftalarca aylarca arkadaşlarınıza ailenize sevgilinize ayıramadığınız zamanı, isminizin yanında o "ph.d" ünvanını görünce unutuyorsunuz. eğer gerçekten bunu istiyorsanız, nelerden vazgeçmeniz gerektiğini iyi araştırın, amacınızı iyi belirleyin, pes etmeyeceğinizden emin olun, ve o hedefe doğru ne pahasına olursa olsun yürüyün.

    13 kasım 2015 01:27

    6. şu tezimi bir bitireyim hayırlısıyla, sonra neden yapılmasını tavsiye etmeyeceğimi anlatacağım. hayattan soğudum be!

    13 kasım 2015 01:05

    5. (yazar: femme )'ye katılıyorum imkan varsa gidin yurtdışında yapın ama imkandan kastım kendi cebinizden karşılamak değil burs bulabilmek. zira minimum 3-4 sene sürecek eğitime harcanan parayla çok güzel gelecek kurulur boşverin akademisini falan(gizlinot: swh) çalıştığınız alana göre burs bulabilme ihtimaliniz değişmekle birlikte 3. Dünya ülkesi olmanın dezavantajı burda da yaşanıyor çünkü -avrupa için konuşuyorum- overseas diye adlandırılan avrupa birliği dışi öğrencilere burs pek verilmiyor. Üstüne bir de öğrenciden öte yolunacak kaz muamelesi.çekip kat kat fazla okul ücretleri alıyorlar. Almanya var bir bildigim ücretsiz eğitim hakkı veren. kur farkıyla percinlenen yaşam giderlerini de eklemek lazım tabi. Benim bursum(gizlinot: mebten) varken gitme imkanını teptim. hala içim rahat değil. zira istisnasina denk gelmezsem danismanimin köpeği olmadan ozsaygimi yitirmeden bitirecektim ama burslu olmanın getirdiği stresle doktoranin stresi birlesince çok yipranacagima kanaat getirdim. Bu secimi yapmak zorunda kaldığım için bir omur acaba demek zorunda kalmam umarım. Gerçi ben hala akademik kariyer konusunda bile emin değilim. Akademisyen olmak hayatım boyunca ne amacım ne hayalimdi Ama özel sektörden hakkettigimiz saygıyı goremiyorsak da akademik kariyer bir amaç değil araç oluyor. Son söz isteyen ve hakeden herkese bu yolda başarılar ve güç kuvvet dilerim

    13 kasım 2015 00:11


    4. üstteki girdiyi okuyunca "ben acaba başka bir ülkede mi yaşıyorum?" sorusunu sordurtandır.

    maalesef her üniversite ve her bölümde o kadar da kolay değildir akademik kariyer. her konuda arıza çıkaran bir kürsü başkanının olduğu bir devlet üniversitesinde cebelleşen bir insan olarak, özellikle benim okulum gibi siyasi görüşlerin her şeyin önüne geçtiği ve adam kayırmanın normalleştiği yerlerde araştırma görevlisi olmak hayaldir. ha es kaza oldunuz diyelim, canlı örnek gördüm, öldürmeyip süründürürler. neden? çünkü muhalifsin.

    ayrıca öyp denen kör topal bir sistem vardı bu kayırmanın önüne geçmek için, onu da kaldırdılar. he öyp'den çok mu hayır geldi derseniz, tabii ki hayır. adamın alan hakkında en ufak bilgisi yok ama iyi matematik sorusu çözüyor diye gelip bilmediği konunun hocası olabiliyor ( her öyp ile giren böyle demiyorum, yanlış anlaşılmasın lütfen). ama her şeye rağmen en azından nispeten adildi. şimdi buyrun cenaze namazına.

    edit: ales puanım 78, yabancı dilim 64. atanamıyorum. sevgiler.

    edit 2: ales puanım çok yüksek değil belki fakat kimse kusura bakmasın alan bilgime çok güveniyorum. ama araştırma görevlisi alırken bu kimsenin umrunda olmadığı için işime yaramıyor. tekrar sevgiler.

    edit 3: bakın bu konuda çok doluyum, duramıyorum. şimdi mesela benim bir sınıf arkadaşım var. rektör yardımcısıyla arası iyi diye kürsü başkanı bölüm başkanı filan onu bana tercih eder, bu gün gibi ortada. ben bir kere kızla aynı kağıdı verdim sınavda, o 100 aldı ben 80 aldım. aynı kağıt ya. o kadar söylüyorum. varın asistanlığı siz düşünün.

    12 kasım 2015 23:04 12 kasım 2015 23:13

    3. hem araştırma görevliliğimin hem de yüksek lisans eğitimimin ikinci ayındayım :) evet enteresan bir şekilde yüksek lisansta daha ilk derse girmeden (yüksek lisans programına kaydolmuştum ama tabii) bir üniversitede kadroya alındım ve ikisine aynı anda başladım (hayır hiçbir yerde dayım, amcam , torpilim yok sadece hayatımın son 2,5 yılı sadece ders çalışarak geçti o kadar :D)

    yolun daha çok başında olsam da 2 aylık tecrübelerimi kısaca özetleyebilirim.

    birincisi, akademik kariyere, yüksek lisansla başlarsınız. lisansta ne eğitim alırsanız alın, akademik kariyer için esas olan yüksek lisans alanınızdır. yüksek lisans için de, devlet üniversitesinde yapmak istiyorsanız ALES (akademik lisansüstü eğitim sınavı)'ndan en az 55-60 gibi bir puan ve de eğer üniversitenin yabancı dil şartı varsa YDS(yabancı dil sınavı)'ndan yine 55-60 civarında bir puan almanız gerekir. türkiye'de herşeyde olduğu gibi akademik alanda da çok fazla torpil olduğu söylenir, göz korkutulur, sinir bozulunur ancak ben yüksek lisans için başvurduğum üç üniversitedende (İstanbul ünv, marmara ünv ve anadolu ünv) kabul almıştım. lisans eğitimimi bunlardan herhangi birinde yapmadım ve kimseyle tanışıklığım yok idi. sadece mülakatlardan önce gidip hocalarla konuşmuş, tanışmış ve kaynak önerisi isteyerek öyle hazırlanmıştım.

    yüksek lisans programına kabul edildiniz ve artık bir yüksek lisans öğrencisisiniz. bir üniversitenin sizi araştırma görevlisi olarak almaması için herhangi bir neden yok. yök'ün sitesinde kadro ilanlarını takip edersiniz. alanınızla ilgili kadro açıldığında gidip başvurur önce bir klasik sınava sonrasında mülakata girersiniz. uygun olduğunuza karar verilirse şıppadanak başlarsınız :p ancak tabii şunu da belirtmeliyim türkiye'de akademik kadrolarda ilan açılmaması daha doğrusu çoook nadir açılması gibi bir sorun var. ama gözünüz korkmasın, ben şahsen "işte bi iki yıl yükseğimi yaparken kadro beklerim artık" derken, ilan açıldı ve kadroya girdim. akademiksel bilgiden uzaklaşıp biraz sokak ağzıyla konuşmuş olucam ama "çalışan kazanır, elması kızarır" diyebilirim bu durum için :p siz çalıştıktan sonra bir şekilde emeğinizin karşılığını alırsınız, endişelenmeyin.

    işin şu an için sadece bu kısmına gelmiş olsamda devamı hakkında da az çok bilgi sahibiyim. yüksek lisans ve doktora eğitiminiz devam ettiği sürece araştırma görevlisi olarak çalışırsınız. bu dönemde asistanlık yapıp, kendi adınıza derste verebilirsiniz, tamamen çalıştığınız kuruma bağlı. ancak genelde çok kısa bi asistanlık sürecinden sonra adınıza ders açılır ve başlarsınız. doktora bittikten sonra dr unvanını alıp, yardımcı doçentlik yoluna girersiniz. doçentlik sınavını verdiğinizde de çalıştığınız üniversite sizin için "doçentlik" kadrosu açar -burda bir parantez açmalıyım sanırım doktora ve yardımcı doçentlik sınavla, sizin çalışmanızla alınan dereceler, ama doçentlik ve profesörlük çalışılan kurumun talebiyle verilir, bu unvanları almanız kurumun talebine bağlıdır, türkiyede bazı üniversitelerde bu unvanların maaşları hatrı sayılır miktarda arttırdığı için kadro açmak istememe durumu olabiliyor maalesef-. yalnız bu aşamalar; tez yazmak, savunma yapmak, jüri karşısına çıkmak, doçentlik sınavını vermek vs tabiiki kolay işler değil. sürekli kendinizi yenilemeniz, bilimsel kaynakları, akımları, trendleri takip etmeniz, alanla ilgili ciddi anlamda okumalar yapmanız gerekiyor. ancak öğrenmeyi seven manyaklardansanız bu size güzel gelecektir.

    süreçler böyle işliyor.

    maddi ve manevi kazanç kısmına gelirsek. maddi kazancı bence türkiye şartları için gayet iyi. devlet üniversitesinde başlarsanız (yüksek lisans öğrencisi ve araştırma görevlisi seviyesinde bile) ortalama 3000tl gibi bir maaşla başlıyorsunuz, vakıf üniversitelerinde bu oran daha az. manevi kazançları ise çok çok daha anlamlı ve güzel. dediğim gibi yolun başında olsamda, derse girmenin, size "hocam yaa" diyen öğrencilerle sohbet etmenin hazzı tüm çalışmalara değiyor (evet başladığım haftadan itibaren derse girmeye başladım :d). yaşım şu an zaten genç olsa da "bu mesleği yaparken yaşlanmam ben ya" diyebiliyorum ve yanında asistanlık yaptığım profesörlerle sohbet ettikçe de bu tezimin doğru olduğuna daha çok inanıyorum :) ayrıca kurumsalda çalışmanın tam tersine işe giderken istediğiniz gibi kot, tişört giyersiniz, çalışma saati konusunda -genelde- esnek olursunuz ve sohbet etmek, konuşmak, anlatmak işiniz bir parçası olduğu için gün içinde masa başında dirsek çürütüp cinnet geçirmezsiniz :p

    şimdilik yaşadıklarım, aklıma gelen kısımlar bunlar :) konu hakkında merak edip birşey sormak isteyen tüm süslülere mesaj kutum açıktır :D

    edit: (yazar: arkamdabirseyvarmi) 'nin girdisini okuduktan sonra kendisine hak verdim ve ekleme ihtiyacı hissettim. kendisi gayet güzel açıklamış bende ekleyeyim, vakıf üniversitesinde çalıştığım için ben süreçleri daha kolay ve adil yaşadım. devlet üniversitesindeyseniz işler çetreffilleşebiliyor, maalesef..

    12 kasım 2015 22:46 12 kasım 2015 23:32

    2. yüksek lisansla başlayan, doktora ile zirve yapan stresli süreçtir. doktorada stresin dozu her geçen gün artar. derslerden şikayet edersiniz ama bir sonraki süreçte yeterlilik sizi beklemektedir. onu da sağ salim geçersiniz bu kez tez ve tik'ler (tez izleme kurulu) size altı ayda bir gerilim yaşatır. kasım ve mayıs ayları tezin en verimli aylarıdır. (mesela şu sıralar tezler hiç olmadığı kadar yazılmaktadır.) bu süreçlerin biteceğini düşünenler büyük yanılgı içindedir çünkü dozu artarak devam etmektedir sürekli. tik'ler biter tez savunması vardır sırada. o biter yard. doç. kadro stresi sizi beklemektedir, o biter doçentlik stresi başlar. yani akademik kariyer bir meslek değil, bir kazanç kapısı değil; deli işidir. on kez eleştirilirsiniz ancak bir kez takdir gördüğünüzde her şeyi unutur gaza gelirsiniz. o yüzden bu yola girdiğinizde iki kez düşünmeniz gerekir zira girdiğinizde de girdap gibi sizi kendine çeker sürekli. araştırmaktan zevk aldığınız, sürekli yeni şeyler öğrenme hevesinde olacağınız bir konu seçmeniz gerekir eğer öyle değilse ömür boyu mutsuz olabilirsiniz. son olarak tüm bu akademik kariyer koşturmacasında bir eşiniz, çocuklarınız, ev işleriniz, sosyal hayatınız, aileniz, akrabalarınız ve hobileriniz vardır ama hepsi de ucundan azıcıktır, hiçbirine yeteri kadar vakit ayıramamanın vicdan azabını duyarsınız her daim.

    not: doktora yapıyorum.

    12 kasım 2015 21:01

    1. şu sıralar yapmayı düşündüğüm, hayatımı bu şekilde geçirebileceğimi ve bir nebze bundan mutluluk duyabileceğimi ve işimden tatmin olabileceğimi düşündüğüm kariyer tipidir.

    bu konuda yeni yeni bilgileniyorum ve bu başlık altında akademik kariyer yapan süslüler hikayelerini ve düşüncelerini, zorluklarını paylaşsalar ne de güzel olurdu.

    not: kendi uktemi kendim doldurdum ehe.

    12 kasım 2015 20:24