altered carbon

9. Bayıldım. Tanım: Romandan uyarlama 2 sezonluk bilimkurgu türünde dizi. Cesur yeni dünya'nın daha kapitalist versiyonu gibi düşünebilirsiniz sistemi. Asyalı hanımlar ve beyler hiç çekici değil lafımı da yiyorum. 250 yıl önceki Kovacs ve kız kardeşi aşırı güzel insanlar.

8. En beğendiğim bilim kurgu dizilerinden biri.

2.sezonun son bölümünü izleyemedim bitmesin diye. İnsanoğlu sınırları zorlayıp tanrı rolü oynarsa ne olur?

Fringe izleyip beğendiyseniz bunu da seveceksiniz.

7. 2. sezonu yayınlandı. spoiler (gizlinot: joel kinnamansız ama olsun ne yapalım)

6. Bu diziye eric northman karakteri çok yakışırdı diye düşünmekteyim.

Tanım: günümüzden 250 yıl sonrasını konu alan bilim kurgu Netflix dizisi

5. Richard Morgan'ın Philip K. Dick ödüllü romanı. Üçleme olarak planladığı serinin de ilk kitabı . Ayrıca Netflix'in en pahalı dizisi.

Kitabın başlangıç kısmı güzeldi. Kitabın distopya olup olmadığını okuyucuya bırakma işini bilim kurgu kitaplarında çok seviyorum. İnsan bilincinin bedenden bedene aktarılması bir nevi ölümsüzlüğün sağlandığı bir düzen söz konusu. Bunu ister miydim? Sevdiklerimi başka bir bedende sevmeye devam edebilir miydim? Sevdiğim kişinin bedeni başka birinin kılıfı olsun ister miydim? Tüm bunları düşündürdüğü için ilk kısımları okuması keyifliydi. Daha sonra maalesef asıl önemli detaylara girmeden olay örgüsünü bozacak şekilde kitap ilerliyor. Dünya dışında başka gezegenlerde de yaşam var ama o gezegenlerin birinde isyan var, isyan bastırıldı gibi çok sığ bilgilere sahibiz. Ya da paranın neden hala bu kadar önemli olduğuna dair kurduğu evren dahilinde açıklamalar bekledim. 

Aile draması okuyorsun bir ara ve kaç sayfa okuduğum bu dramanın karakter gelişimine hiçbir faydası yok. 

Dizisi görsel olarak kaliteli diyorlar, ben izlemedim. Ama maalesef kitabı vakit kaybı. 

4. ilk 2 bölümü izledim, gerisini izleyemedim. görsel efektler falan güzel tamam ama çıplaklık aşırı dozda kullanılmış. çıplaklık bir noktadan sonra baymaya başlıyor. diziyi laptopla salonda izledim. annem her arkamdan geçtiğinde bir meme gördü. toplamda 8-9 kere anneme denk geldi düşünün. annem dizi izlemiyor muydun ya sen dedi asadsfsfga

3. dizi hakkında eleştirebileceğim en büyük nokta ortega rolüne seçilen Martha Higareda. ne alaka? diyorum. ne Joel Kinnaman'a yakışmış (hadi tiplerini geçtim kimyaları da uymuyor ki) ne de dizinin ruhuna. gerçekten felaket duruyor, çok sırıtıyor. 2.sezonu falan olursa umarım tekrar kast etmezler yani.

2. Özel efektler, mekanlar, kıyafetler, ses efektleri bile on numero. Kitapla birebir aynı gitmiyor, orijinalinde soğuk ve daha karanlık olan hikaye "amerikanlaştırılmış", vıcık vıcık duygusallık ekleyebilmek adına ana plotlar değiştirilmiş, yüzeyselleştirilmiş, "tahmin edilebilir" diyaloglarla süslenmiş. Ama son 150 sayfaya kadar kaktıra kaktıra giden hikaye dizide oldukça hızlı bir tempoya bürünmüş.

Spoiler

.

.

"poe" normalde kitapta yok, fakat katılmasına çok memnundum. Ölümüyle üzdü. Dizideki en renkli karakterdi.

Kitapta takeshi'nin nörokimyası sürekli tetiklenirken dizide sadece 1-2 sahnede kullanıldı, ki saçmalık. Bazı sahnelerde gerçekten sinirlendim nörokimyayla kolayca dodgelayabileceği şeyleri farkedemediği için. Hayal kırıklığı oldu adamın en önemli özelliklerinden birini sallamaları.

Kitapta Kovacs'e büyük saygı duyan bancroft'ın dizide adama karşı olan "hadi oyna alnına para yapıştıram" tavrı rahatsız etti.

Cast seçimi harika, tek bi kişi dışında. Ortega'yı canlandıran hanımefendi casting'den kimin babasının hayatını kurtarmış, kime sex tape'iyle şantaj yapmış bilmiyorum çünkü bu role seçilmesine en ufak bir açıklama getiremiyorum. Kitapta oldukça soğuk kanlı, kurnaz, cool olan ortega'nın dizide beceriksiz, duygusal, celibon yürekli ve akılsız bir karaktere dönüşmesine katlanabilirdim, eğer ki oynayan hanımefendi bu kadar kalas oğlu kalas bir flash TV oyunculuğu sergilemeseydi. Ortega'nın sahnelerinde acı çektim resmen.

"black mirror"ı mahvetmelerinden ve "bright"tan sonra netflix'in karanlık dramalarda iyi işler çıkardığını söyleyemeyeceğim. Gereksiz Comic reliefler, kitaptaki asıl soruların üzerinde durulmaması, vıcık vıcık "hadi team up, hadi duygusallık", kitabın özünü oluşturan cyberpunk havanın görsellik dışında verilememesi vs cık olmamış.

Neyse güzel bir şey daha söyleyeyim, kawahara'nın salonundaki "çocuklarını yiyen satürn" tablosu güzel foreshadowdu. Kaliteli bir ayrıntı olmuş.

Neyse, vasat masat ama görsel şölen olduğu için tekrar bile izlerim.

1. başroldeki adam çok taş ama yine de durdura durdura izliyorum. ikinci bölümü zor bitirdm beni içine çekemedi hala.