yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (4)
    • medya (0)

    4. ne zaman bir kadın cinayeti haberi görsem hep aklıma o bıraktığı son not gelir "çok acı var dayanamıyorum"

    19 ocak 2018 09:56

    3. Tesadufen bu basligi gördüm, kaç sene geçti hala inanamıyorum onun ölüşüne. sps sosyal ve politik bilimler derslerine girerdi bazen Halil Berktay'ın yanında. Enerjisi çok yüksekdi öyle süslü püslü bir kadın değildi ama hoş naif ayakları güçle yere basan görüntüsü vardı hani derler ya bazı insanlara intihar hiç yakışmaz öyle biriydi. Nasıl kendini boğaz köprüsünden atacak hale geldi, ne yaşadı, hangi kadınlarla çalıştıda öğrendikleri bu kadar ağır geldi kendisine bilemeyiz. Ardında şu sözleri bırakti; "çok acı var dayanamıyorum" Hayat gerçekten çok acı ve bazı insanların bu acıları kendileri tatmasalar bile dayanacakları gücü yok. Allah rahmet eylesin 

    19 ocak 2018 02:01

    2. bi sabah uyandık, biz vardık, o yoktu. hakları için mücadele ettiği insanlar arkasından haber sitelerinde "yorumcu" unvanıyla atıp tutuyorlardı, keşke çocuğu olsaydı, keşke allaha inansaydı, demek sevilmemiş, demek kimsesi yokmuş, demek boşluktaymış, demek çok kazık yemiş. dicle sadece sizin tek başınıza, kocanız, çocuğunuz, patronunuz olmadan dimdik durmanızı istemişti halbuki, sevilmenizi alınıp satılmamanızı istemişti, üretebilmenizi var olabilmenizi istemişti. sizi tanımadan, sizin için kahrından öldü.

    hala çok akıllı, çok komik, çok sevgi dolu. hala hepimize çok iyi bir örnek, çok iyi bir rol modeli. hala herkes onu gülümseyerek anıyor. adı yaşıyor.

    23 ekim 2017 11:54 23 ekim 2017 16:33


    1. sabancı üniversitesi sanat ve sosyal bilimler fakültesinde görevli, kültürel çalışmalar bölümünde görev yapmış bir öğretim üyesi. bügünlerde kendisine kadın hakları savunucusu, feminist ve aktivist diyen isimler henüz bu kadar piyasada anılmazken bile var olan bir isim. töre cinayetleri, kadın hakları konusunda sayısız makalesi olan ve okuyanlara birer ders niteliği taşıyan o makaleleri yazan biri olarak, arkasında (bkz: çok acı var dayanamıyorum) notuyla 36 yaşında intihar ederek hayata veda eden bir sosyolog dicle koğacıoğlu.

    ölümüne sıradan bir intihar demek bana biraz yetersiz bir ifade şekli gibi geliyor açık söylemek gerekirse. 

    namusun hala bacak arasında arandığı, erkek egemen bu düzende çok fazla kadının, kız çocuğunun hikayesine tanık olmuş, onlar için çalışmalarda bulunarak, bazı şeylerin bir ülke gerçeği olarak görülmenin ötesinde bir şey olduğuna dikkat çekmek için çok çabalamış duyarlı bir kadın.

    mesela bizim gazetelerin 3. sayfasında bazen sadece göz ucuyla başlığını okuduğumuz haberler onun çalışma alanı, dahası çoktan hayatının bir parçası olmuş olsa gerek. zaten nasıl olmasın ki, o cinayetlere kurban giden kadınların gazetede yer alan iki satırlık yazıdan çok daha geniş cümlelerle anlatılacak hikayeleri var çünkü. hatta kaçımız okuma fırsatı bulabildi bilmiyorum ama, özellikle namus ve töre cinayetlerine kurban giden kişilerin otopsi raporlarını okumak tahmin edilenden çok daha zor. dahası apayrı bir psikolojiye sahip olmayı gerektiren, hatta bu işi yapan insanların mutlaka psikolojik destek alması özellikle salık verilen özel bir durum.

    sen artık temiz değilsin diyerek ölüme gönderilen, çeşitli işkencelere maruz kalarak vahşice katledilen küçücük kız çocuklarının otopsi raporlarının, basına 'kan dondurucu cinayet' ibaresiyle yansıması aslında en hafif biçimde ifade ediliş biçimi. olayların adli birer vaka oluşu nedeniyle işin sadece adli tıp ayağı bile tüyler ürperten cinsten çünkü.

    yalnız işin bir diğer ayağı olan hukuki kısmı, konunun daha da elim boyutu aslında. töre ve namus cinayetleri arasındaki farklılıklar göz önünde bulundurularak, bu töre cinayeti değil, bir namus cinayetidir diyerek sanığın alacağı cezadan yapılan indirimler de ne yazık ki söz konusu. olaylarda subjektif namus anlayışı kapsamına giren fiillerin, töre saikiyle işlenen cinayetlere oranla daha az ceza alıyor oluşu sonucu varılan olgular, geçmiş yıllarda sık görülen ve bu yüzden de çokça tartışmalı kararlara neden olmuş durumlar çünkü. 

    bütün bunları niye anlattım peki dersek, onun hakkında birkaç şey söyleyip, intihar etmiş bir sosyolog deyip geçmek istemedim çünkü. önce biraz bu noktaları irdeleyip, işin farklı boyutlarına değinerek onun hakkında konuşmak, ölümüne biraz da bu açıdan bakmak lazım bana kalırsa. bazı şeyleri bilmek ya da sadece dışarıdan bir göz olarak gerçeklerle yüzleşmek, onlarla yaşamaktan çok daha farklı ve sonucu ağır bir şey çünkü.

    basına yansıyan ölüm haberi sonrasında arkasında bıraktığı not çok canımı acıtmıştı benim. 'çok acı var, dayanamıyorum' çok basit bir cümle gibi duruyor ilk bakışta değil mi? daha minimal açıdan bakarsak da tipik bir çaresizlik ifadesi gibi. aslında tam olarak öyle değil. bu bir insanın tükendiği, onun geldiği noktadan bakınca hayata yaşamak için bir sebep bulamayışı, bütün bunlarla artık baş edemeyecek seviyeye çoktan geldiğinin bir çeşit emaresi. belki de çok geç kalmış bir yardım çığlığıydı bu. bilemiyoruz.

    son olarak 2009'da hayata veda eden koğacıoğlu adına 2010 yılından itibaren, sabancı üniversitesi toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları forumu tarafından

    makale ödülü yarışması düzenlendiğini de yeri gelmişken ekleyeyim.

    (yazar: agent) uktesiydi.

    22 ekim 2017 15:11 22 ekim 2017 17:00

    ilginizi çekebilecek benzer başlıklar