yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1)
    • medya (0)

    1. kısaca; mülkiyet kavramıyla beraber kadın erkek eşitsizliğinin ortaya çıktığını varsayan bir ideolojidir. mülkiyet öncesi eşit iş bölümü yapan cinsiyetler, aile kavramı ve mülkiyetle beraber erkeğin dış dünyada güçlenerek kadının domestik işlere hapsedilmesiyle sonuçlanır.

    ilerleyen dönemlerde ekonominin ve erkeğin dış dünyada güçlenmesi açısından aile kavramının vurgulandığı, bu aile kavramında kadının yegane görevinin erkeği bir sonraki iş gününe hazırlayarak sistemin tıkırında ilerlemesini sağladığı gibi artıdan bir savı olduğunu da savunabiliriz pekala. sistemin ilerleyişi açısından kadının görevinin her daim erkeğe hizmetmiş gibi davranılarak eve hapis tutulduğu, yalnızca sistemin ve endüstriyel gelişimin kilitlendiği noktalarda kadına ihtiyaç duyulduğu, (bakınız ikinci dünya savaşı'nda yaşanan yoğun erkek nüfusu kaybından dolayı amerika'da "we can do it" tarzı sloganlarla kadınların fabrikalarda çalışmasının sağlanılması özünde feminist temelli bir yaklaşım değil, erkek nüfusun azalışını kadınlarla kompanse etmektir gibi), günümüzde de çalışan kadın emeğinin de erkeklere oranla çok daha ucuz bir karşılıkla mükafatlandırıldığını savunan ideoloji. devrimle beraber ortadan kalkan sınıf sistemiyle kadın ve erkeğin de eşit olacağı görüşünü savunur. zira ortada kadını sömürecek şirket sahipleri yoktur. ayrıca 21. yüzyılda kadın iş gücünün arttırılması desteklenirken özünde kadın emeğinin erkeklere oranla ucuza mal edilmesine göz yumulmuş ve kadınların sticky floor dediğimiz yükselemeyiş meselelerine göz yumulmuştur. işte marksist feminizm devrimle beraber ucuz iş gücü denilen bir terimin ortadan kalkacağı için kadınların sömürülmekten çıkan, sticky floor'da kalmayıp yükselen ve siyasete aktif katılımı sağlanacak kişiler olmasınının devrimle olacağını savunur. ortak çamaşırhaneler, ortak yuvalar ve ortak yemekhaneler gibi idelerle kadının üzerine yıkılan domestik işleri de ortak alana yaymaya çalışır. engels'in kadın ve aile gibi eserleri okunabilir. bu anlamda engels, radikal bir biçimde aile kavramının da eşitsizliğe ve kadının hapsoluşuna yol açtığını savunur. emma goldman da, dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir'de sadakat ve evlilik üzerine ilginç saptamalar yapmıştır. tabii bu noktada radikal feminizmle çelişirler zira radikal feminizm, meselenin sınıf kaynaklı değil toplumsal kaynaklı olduğunu, devrimin toplumsal normların üstesinden gelemeyeceğini, meselenin marksist devrimle değil kadınların devrimiyle olacağını savunarak karşı argüman oluşturur.

    (bkz: ukteydim doldum)

    18 şubat 2018 16:26