yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (13)
    • medya (2)

    13. Film çıktığı zaman herkes midsommar filmini izleyin diye tavsiye verirken ben "ya midsommar festival değil mi ne filmi" diye düşünmüştüm. Birkaç aya kadar bu filmin gerilim filmi olduğunu bile kabullenmemiştim. çünkü gerçekteki midsommar festivalinin konsepti çiçekler, dans, eğlence, yeşillik vs. bundan nasıl bir gerilim çıkabilir diye düşünüyordum. Çıkmış. Bu filmi farklı kılan özellikleri korku öğesi-jumpscare barındırmaması ve o günlük güneşlik havaya, herkesin beyazlar içinde çiçekten taçlar takmasına rağmen izleyiciyi gerim gerim germesi ve izleyiciye oyuncular üzerinden çaresizlik duygusunu tattırması. Bir film düşünün gündüz çekiliyor ve gerilim filmi. Yönetmenin diğer filmi (bkz: Hereditary) ve bu film kesinlikle tek seferde izleyip bitirilebilecek ve izledim gitti denebilecek bir film değil. 2. Kez izlendiği zaman artık filmin sonu bilindiği için çok daha farklı noktalara odaklanıp filmin içinde gizlenmiş detayları fark edeceksiniz. Bana göre hereditary midsommardan daha iyi bir filmdi. Ayrıca yönetmen sadece bir yönetmen değil aynı zamanda iyi bir araştırmacı çünkü midsommar filminde viking tarihinden de çeşitli detaylar var. Yönetmenin bu yönünü de çok sevdim.

    Edit. Film için bir inceleme videosu izlemek isterseniz eğer bobin kafanın videosunu öneririm.(link: https://youtu.be/LZV5sdESG0Q ) Çünkü diğer kanallar pek detaya girmezken bobinkafa kamera açılarına kadar değinmiş ve bence filmi bir bütün olarak her şeyi ile inceleyen iyi bir video olmuş.

    27 ağustos 2021 16:28 27 ağustos 2021 16:37

    12. Filmin içinde çok kısa bir rolü olsa da çok kıymetli bir oyuncu vardır:

    Björn Andresén.

    Andresén,Luchino Visconti'nin 1912'de yazılmış Thomas Mann romanı Venedik'te Ölüm'ün 1971 film uyarlamasında on dört yaşındaki Tadzio karakteriyle üne kavuşmuş. Bu role uygun kişiyi bulabilmek için yönetmen Visconti büyük bir arayışa girmiş ve sonunda "dünyadaki en güzel oğlan çocuğu" denilecek kadar güzel genç bir erkeği bulmuş. Bahsettiğim kişi henüz 15 yaşındaki Björn!

    Björn daha sonra Japonya da büyük bir ün kazanmış. Hatta şuan animelerde ve mangalarda gördüğümüz pek çok karaktere ilham vermiş. Ancak, büyüyüp yetişkin bir erkeğin formuna ulaştığı zaman sektör için olan cazibesini yitirmiş. 15 Yaşındaki bir çocuk için bunun ne kadar korkutucu olduğunu ve muhtemelen maruz kaldığı muameleyi düşünürsek onun için üzülmemek elde değil.

    Eee Vangone'cum o kadar anlattın filmdeki rolü ne bu delikanlının diye sorabilirsiniz. Bunun için eklediğim medyaya bakın!

    ilgili medya:
    2
    25 haziran 2021 14:59 25 haziran 2021 15:19

    11. kısa ve net bir şekilde "az önce ne izledim lan ben?!" filmidir. 

    10 şubat 2021 03:16


    10. Yeterince boş zamanım olmasına rağmen , bu filmi izlediğim zaman için üzülüyorum. Benim için zaman kaybından başka birşey değil. 

    5 temmuz 2020 22:28

    9. Burada yazılan yorumlardan sonra ben de izledim. Korku filmi diyemem ama tuhaf ve rahatsız edici. Yemyeşil doğa, çiçek böcek, beyaz ferah kıyafetler normalde mutluluk verir, yönetmen bu öğeleri etkileyici bir müzikle birleştirip gerilim unsuruna dönüştürmüş. Bu açıdan yenilikçi olduğunu düşünüyorum. Filme dair eleştirim giriş kısmı gereksiz uzun tutulmuş ama sonu aceleyle bitirilmiş gibi, daninin ruhali daha detaylı anlatılmalıydı bana göre.

    5 temmuz 2020 21:54

    8. Bu film sayesinde artık doğu Avrupa etnik kiyafetlerinden korkuyorum. Işlemeli çiçekler, kırmızı mavi desenler falan tam kabus. Lakin Filmi kesinlikle öneririm, hatta mor sözlüğümüzde, bol yorum yapılmayı hak eden bir film olduğunu düşünüyorum.

    Spoiler xxxx

    Kalabalık gidilen tatilde neler neler oldu. Aslında her şey masum bir field study girişimiydi ağırlıklı olarak. Fakat Dani, kinder yumurtadan çıkan sürprizdi. Onun Gelmesini istemiyorlardı. 'Erkek muhabbetlerine' limon sıkılmasından hiç hoşlanmamışlardı. Ama bak, şimdi size ne oldu, mutlu musunuz (gizlinot: fgkkhsaf)

    Spoilerxxxx

    5 temmuz 2020 21:22 5 temmuz 2020 21:22

    7. Suslude ovulmese 3. Sinif korku filmidir bu diyip gececegim film olacakti. Yorumlari okuyunca merak edip izledim ve kesinlikle cok begendim. 

    Oncelikle korku diye siniflandirmak filme buyuk haksizlik olur psikolojik gerilim daha dogru bir siniflandirma olabilir. Filmin tamaminin aydinlik gunesli mukemmel bir dogada gecmesiyle filmde islenen konularin tezatligi cok hosuma gitti. Dikkatlice izlenmesi gereken bir film ancak filmin hipnotize eden bir hali oldugunda izlerken ister istemez tum dikkatinizi veriyorsunuz. The lobster tarzi filmleri begenenler bunu da begenecektir. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Konusunu cok okumadan izleyin derim. 

    Trivia: film isvecte degil macaristanda cekilmis. 

    5 temmuz 2020 16:11


    6. edit: gorunce ekledim, gunduz vakti gecen korku filmi cekmek yeni bir sey degil. hatta bahsettigim 1973 yapimi wickerman de bir kasabada gunduz vakti geciyor.

    çok gerçekçi başlayan fakat, ikinci yarısı çorba olmus film. ----spoiler---- (buraya  kocaman bir "bence" koyuyorum) filmin basındaki kızın kardeşi için endişelenmesi, o yıkık psikolojiden aslında ondan ayrılmak isteyen erkek arkadaşına tutunmasini, o toksik ilişkiyi, o çocuğun arkadaşlarıyla muhabbetini falan örneği az bulunur derecede gerçekçi anlatmış. malesef bu grubun isveç'e gitmeleriyle filmin odak noktası şaşıyor. film konudan konuya atlamaya başlıyor. öyle ki yönetmen başka şeyler göstermek istediğinden olaylar "senaryo öyle yazdığı için" gelişmeye başlıyor. karakterler başrol hariç çok yüzeysel kalıp hayatın akışına ters davranmaya başlıyorlar. normal karakterlerin de karikatür gibi davranmaları, alakasız çekimler içine girdikleri cult'in absürdlüklerini daha az çarpıcı göstermiş. bu film sayesinde 1970'lerde yapılmış the wickerman adli bir filmi öğrendim. kesinlikle din eleştirisini yine bir cult üzerinden çok daha iyi yapan, karakterleri ve olay örgüsü çok daha oturmuş bir film. the wickerman'deki ana karakterin neyin içine düştüğünü anlayamaması, karşısındakileri küçümsemesi (tutucu din eğitimi ve polis olması nedeniyle) çok daha anlaşılırdı. tabii 1973'de muhafazakar bir polisin

    , bir cult'in içine girince ne ile karşılaşacağını kestirememesi ile 2019'da amerikalı gençlerin bir cult'in hem de önlerinde adam öldüren bir cult'in içinde özgüvenle gezmeleri aynı şey değil. problem de biraz buradan kaynaklaniyor. midsommer, bir kızın ailesini kaybetmesi ve bunu atlatmasını, the wickerman, isveç gelenekleri ve teen slasher'i birleştirerek yapmış.  yönetmen bu film için bir ayrılık filmi demiş. madem oyle, bence ikinci kısımda konuyu bu kadar dağıtmasaymış, aynı şeyleri kullanarak (fakat daha arka planda bırakarak) daha başarılı bir film elde edermiş. bence fikir güzel, ama işleniş kötüydü. bir daha izleyecegim ya da tavsiye edecegim bir film degil. bu filmi begenenlere the wickerman'i tavsiye ederim. yalniz 1973 yilinda cekileni izlesinler. (sanirim 2000'lerde yeniden yapilmis, kimse begenmemis)

    30 haziran 2020 15:20 6 temmuz 2020 02:49

    5. tek kelimeyle muhteşem. dikkatim dağılmadan, telefonuma dokunmadan izlediğim çok az film olur, öyle kolay odaklanamam ama bu film ilk saniyesinden son saniyesine kadar o kadar içine çekti ki beni... keşke bitmeseydi dedim hatta. 5 saat olsa yine izlerdim.

    eğer benim gibi isveç'e dair her şeye meraklı bir insansanız ve böyle bayrammış, festivalmiş hiç hoşlanmıyorsanız, bir de gerilim filmi seviyorsanız koşun izleyin. bayramlardan hoşlanmıyorsanız dedim evet, çünkü bana göre zaten bayram başlı başına gerilme sebebi, ne bayramı olursa olsun. sevemedim, sevemiyorum böyle kutlamaları. bir de böyle tuhaflıklarla birleşince gerim gerim gerildim, oradaymışım gibi hissettim. başından sonuna kadar tarif edemeyeceğim bir iç sıkıntısı ve gerilme hissiyle izledim filmi, bu da benim için bir nimet.

    ---------- spoiler (gizlinot: christian ve mark, sizer çok alçak adamlarsınız. pelle bile sizden daha masum kalıyor resmen. dani ile filmin daha ilk dakikalarından inanılmaz empati kurdum ve kadına o kadar üzüldüm ki izlerken. tüm ailesini korkunç bir şekilde kaybetmesi, hayatında tek dayanağı olarak sadece sevgilisi olacak onu istemeyen alçağın kalması, sevgilisinin arkadaşları tarafından yok yere istenmemesi ama başka kimsesi olmaması, direkt istenmediği bir yerde olmak, ortamı terk etmek isteyip gidememesi, psikolojisinin öyle bir durumda olması ki sonunda sevildiğini, istendiğini hissettiği korkunç topluluğa bir şekilde ait hissetmesi, orada mutlu olması... bence tek kelimeyle müthişti. filme doydum.) ----------

    edit: eklemeyi unutmuşum, kesinlikle herkese göre değil. zaten sıkılan ve çok kötü olduğunu düşünen bir sürü insan da olmuş. izlerseniz bolca gün ışığına, beyaz beyaz elbiselere, çiçeklere, temiz bir köy ortamına, danslara, müziklere ve uzun uzun sahnelere maruz kalacaksınız, ben bunlardan sıkılırım diyorsanız hiç bulaşmayın ama yok o uçağa biner, o arkadaş grubuyla isveç'e giderim diyorsanız kesinlikle izlemeye değer.

    30 haziran 2020 03:09 30 haziran 2020 03:14

    4. insana dinledikten-izledikten sonra tokluk hissi veren müzikler-filmler vardır ya işte beni doyuran film bu. benim için bununla aynı potadaki film de hereditary değil "funny games" (1997) kesinlikle. birini seven diğerini de sevecektir. izlemeyen gençler, izleyin annem.

    28 haziran 2020 01:45