8.
belli bir yaşa geldim. arkadaş da bulunmaz bu saatten sonra. kimseyle saatlerce konuşacak enerjim yok. kendimden bile sıkıldım. insanların büyük şehir telaşlarından ve yapmacık tavırlarından tiskindiğimi farkettim. arkadaşım olsun, hatrı vardır, "garip" bir insan olmayayım diye insanlara tahammül edemediğimi farkettim. insanlar da bana tahammül edemiyor sanırım. onlar gibi yedi yirmidört kalori ve para konuşamıyorum. başka bir şey de konuşamıyorum. tek hissettiğim huzursuzluk.
mesai 6'da bitiyor. ben 8'de çıkıyorum. hala ailemle yaşıyorum ve hem benim onlara tahamüllüm kalmadı, hem de gerçekten iğrenç bir babam var. bu saatten sonra kertsen kiralık ev bulunmaz. ofiste çalışırken keyfim yerinde, saat 6'ya doğru o his yine geliyor. kabus gibi. ofis bilgisayarım zaten kişisel bilgisayar gibi oldu. çalışıyorum, bir yandan twitch, dizi, film ne varsa izliyorum. bazen çalışmıyorum bile, öyle bir ekrana kitlenip bakıyorum.
kitap okuyabildiğim de söylenemez, bir kafeye gitme enerjim de yok. yakınımda olan herhangi bir avm'ye gittiğimde bile bir kenara çöküp boş boş oturmak istiyorum. hayat enerjisi tavan yapmış, sürekli yaşamını planlayan insanlara şok olmuş gibi bakıyorum. 13 yaşımdan beri yaşamamam gerektiğini düşünüyorum. 16 yıldır bi gün bile yaşamadım muhtemelen. yine de bu aralar cidden kenara sıkıştım. tek bir major patlamaya bakıyor gibiyim. günah olmasa, çoooktan gitmiştim. o yüzden ölen insanlar adına ben, şahsen, asla üzülmem.
bir gün yaşlanırsam, hayatı yaşayamadığıma üzülmem. bende öyle hayatı kaçırıyoruz hissi hiç olmadı. hiç aşırı eğlenceli hayatlara gıpta etmedim. ezgi fındık'ın hayatı bende bir hücreyi bile tetiklemiyor mesela. ne diyordum, yaşlanırsam üzüleceğim tek şey, yaşadığım ilave her gün olur. çünkü yeter.
bu kadar kimsesizlik insanın gırtlağında bir his bırakıyor. boğazıma bir yumruk inmiş de, tüm iştahım kaçmış gibi. 2 gündür midem bulanıyor. canım bir şeyler istiyor ama, asla yiyemiyorum.
ağlanmıyor da. çocukken çok ağlardım, herhalde ondan artık beceremiyorum. insanlar bir sığınak olmaktan çok uzaklaştı. verilen alınan her şeyin hesabının tutulduğu bir dönemdeyiz. ben sana o gün destek olmuştum, ben senin telefonunu açmıştım... kırılgan bir pamukprenses olmak, anlayışlı bir arkadaş olmaktan çok daha kolay.
ki zaten böyle insanların pohpohlayanı da çok oluyor.
anlayışlı değilse kimseyle temas kurmamaya karar verdim. sıkıştığın, bunaldığın deliği göremeyen insanlar kendi parmaklarına kıymık batınca kıyameti kopartıyor. varsın kopsun. cidden kimseye kendimi anlatacak kadar nefesim yok.
yeri geliyor ciğerini ortaya koyuyorsun, gelip "ama sen bana x yaptın!" diyorlar. kırgan egoları duvar gibi. sabah böcek olarak uyanman kimsenin umrunda değil.
bunları böyle yazınca, bence "şanslı" ve "sosyal" insanlar küçümseyerek bakıyor. kim bilir nasıl bir sorunlusun da yalnızsın diyorlar. mükemmel bir varsayım. fanusta yaşayan insanlar için çok olağan bir düşünce. ben halime üzülmüyorum, uyandığıma üzülüyorum.