yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (16)
    • medya (13)

    16. diziyi bitirmek üzereyim ve hakkında şunları söyleyebilirim: çok, çok kaliteli bir dizi. insanı olgunlaştıran, düşündüren bir dizi. çok hüzünlü

    dizi hakkında en çok sinirlendiğim şey ile alakalı biraz yakınmak için yazıyorum bu girdiyi aslında. çünkü daha fazla içimde tutamayacağım

    !! spoiler !!

    Brenda'yı da çok seviyorum, Nate'i de. Ancak lisa, sen ne sinir bozucu, ne bencil bir karakterdin ya. iğrenç bir insandın, öldüğünde bir gram üzüntü duymadım, sadece Nate için üzüldüm. Bir erkekle beraber olup kazara hamile kalmak, sonra onu erkeğe söylemeden bebeği doğurma kararı almak?? inanılmaz bir bencillik. nate'den gizli bu bebeği doğurma kararı almıştın madem, neden onun olduğu şehre taşındın? bence iş için değil çünkü hamileydin. bir şekilde öğreneceğini biliyordun. her şeyi geçtim, bir bebeği babasız büyütme kararı almak ne demek? bebeğin gelişiminde babanın önemi yok mu? bunu da geçtim, nate ile evlenmek zorunda kalıyorsunuz, bu bebeği sen kendi kararınla doğurdun ancak nate'in sana aşkından ölüp bitmesini bekliyorsun? sen bir kenarda senelerdir platoniktin ancak o seni sevmek zorunda mıydı? kendini zorla kabul ettiriyorsun? bunu da geçtim, her şey iyileşmeye başlamışken nate'i ve minicik bebeği yalnız bırakıp kendini öldürme kararı alıyorsun? bir bebek annesiz büyüyecek senin yüzünden. nate'in de psikolojisini çok etkiledin.

    her neyse, lisa'nın olduğu her sahnede sıkıntıdan bayılacak gibi oluyordum açıkçası.

    güncelleme: nate, nefretim oldun resmen. son 6-7 bölüme kadar nate'e bayılıyordum ama sonra o kadar berbat şeyler yaptı ki nefret ediyorum ondan. brenda'yı hala çok seviyorum canım brenda.

    lisa'dan hala nefret ediyorum. intihar etmemiş olma ihtimali var ancak yine de her şeyin suçlusunun o olduğunu düşünüyorum. istenmemiş bir bebeği doğurup birini evlenmeye bu şekilde ikna etmek kadar bencil bir şey yok.

    !!Spoiler!!

    hayatımda ilk defa bi karakter hakkında bu kadar uzun yazdım ancak sinirden bayılacaktım yazmasaydım, neyse. çok güzel dizidir izleyiniz.

    11 ağustos 2022 02:42 15 ağustos 2022 06:54

    15. başlığı görünce aklıma dizi değil de şarkı geldi. the weekend ve billie'nin şarkıları(gizlinot: iki şarkı birbirinden farklı )

    23 kasım 2019 01:25

    14. 4 ay önce 2. Tekrarımı yapmıştım. Bu dizi ihtiyaç gibi bir şey. Başlığını görünce dahi hafiften gözlerim doluyor, kalbimde tanıdık bir his oluşuyor. Tüm değişimler gözümün önünde. Son zamanlarda aklıma gelip duruyordu. 3. tekrara biraz daha zaman var. Çok ama çok özel bir dizi. Yıllar önce anlatanların abarttığını düşünürdüm, şu an izlemeyen arkadaşlarım abarttığımı düşünüyor. İzleyene kadar beni anlamayacaklarını biliyorum. Zamanınız varsa, izleyin. Son 20 dakikası için bile izleyin.

    22 kasım 2019 23:28


    13. Yıllar sonra yeniden başlayacağım. Hem karakterleri hem hikayeyi hem de müziklerini (gizlinot: Belki de en çok müziklerini ) çok çok özledim.

    22 kasım 2019 17:22 22 kasım 2019 18:11

    12. Hakkettiği kadar değer görmeyen gelmiş geçmiş en iyi dizilerden biri. Herkesin kendinden bir parça bulabileceği, insanın içine işleyen bir yapım. Atmosferi o kadar farklı ki beni aynı anda mutlu ve depresif bir ruh haline sokmayı başarıyor. 

    En sevdiğim repliklerinden biri de şu:

    ‘’Demek istediğim, yalnızca bir hayatın var. Tanrı yok, kurallar yok, değer yargıları yok; kendi yarattıkların hariç. Ve bir kere bittiyse, bitti işte. Sonsuza dek rüyasız uyku. Öyleyse, hala buradayken neden mutlu olmuyorsun? Gerçekten, neden?”

    27 ağustos 2019 17:06

    11. Bu başlığı ne zaman görsem içimden the weeknd-six feet under'ı mırıldanmaya başlıyorum:d

    6 aralık 2017 23:09

    10. bir bölüm vardı, nate'in uzatmalı sevgilisinin babası ölüyordu. cenazeden sonra deniz kenarında oturup konuşuyorlardı. kadın babasının ölümünü yükselip alçalan dalgalara benzetmişti. her bir dalgayla babası ölüme daha çok yaklaşıyordu. izlediğimde daha reşit bile değildim ve ölümü dalgalara benzetmesi o kadar hoş gelmişti ki bana. hiçbir zaman son sezonuna kadar izleyemedim, izler miyim onu da bilmiyorum ama aklımda hep bu şekilde kalacağı bir gerçek.

    23 ekim 2017 00:54


    9. Bu dizi hakkında ne söylense ne yorum yapılsa az kalır gibi geliyor. Okuduğum en güzel roman, dinlediğim en güzel müzik, izlediğim en güzel şeydir six feet under. Benim nazarımda bir dizi değil hayatın ta kendisidir. Nathaniel fisher şöyle der: "bu dünyada iki tür insan vardır. Biri sen diğeri de senin dışındaki herkes."

    18 ağustos 2016 20:33

    8. hayata ve ölüme bakış açınızı değiştirebilecek,farkındalıklarınızı arttırabilecek bir dizi.Dizi dediğime bakmayın her bölüm film tadında.

    evet çok ağır ilerleyen ,özellikle ilk bölümlerde tüm karekterleri henüz tanımamışken zorla izlenir fakat o karekterler, siz nasıl olduğunu anlamadan hayatınızda öyle bir yer eder ki hem merak eder hem bitmesin diye izlemek istemezsiniz.

    bir çok yerde okuyabileceğiniz gibi öyle bir finali var ki defalarca izleseniz etkisinden kurtulamazsanız.izlememiş yeni başlayacak olmayı çok isterdim.

    3 temmuz 2016 23:15

    7. bir gece uyku tutmayınca ilk bölümünü açıp izlediğim, her sezon bittikten sonra "yeni sezona hemen başlamayayım hemen bitmesin." diye kendimi tutmaya çalışsam da bir ay içinde beş sezonu bitirip dün finalini izlediğim dizi. dizi lafın gelişi, en az hayat kadar gerçek.

    çok dizi izleyen biri değilim; birkaç dizi, yüzlerce film izledim şimdiye kadar. hiçbir yapımda, etrafımdaki hiçbir insanda iç dünyamın karşılığını bu kadar bulamadım. bana çok şey kattığını düşünüyorum, ömrüm boyunca da unutamayacağıma eminim.

    cenaze evi işleten, cenaze evinde yaşayan bir ailenin baba öldükten sonra yaşadıklarını anlatır. dizinin başrolü ölümdür. günlük hayatta bu kadar kaçtığımız, yoksaydığımız ölümü gözümüze gözümüze sokar. kimi korkunç, kimi saçma, kimi hüzünlü onlarca ölüm izlersiniz. ölümle başlar, ölümle biter. buna rağmen -belki de bunun için- hayatı bu kadar derin anlatabilen başka bir dizi yoktur. yaşam, ölüm, aşk, aile, sadakat, sanat; hepsine dair analizler yapar. Bir sonraki bölüm ne olacak diye izlemezsiniz, aksiyon ve merak yok denecek kadar azdır. buna rağmen karakterler öyle bir kurulur, diyaloglar öyle alt üst eder ki alıp götürür.

    herkese önerilecek dizi değildir. herkesin seveceği bir dizi de değildir. Ama özümseyerek izleyen herkesi başka biri yapacağına eminim.

    buradan sonrası spoiler içerir.

    baba nathaniel'in hayali benim için dizinin en güzel sahnelerinin başrolüydü. karakterleri öyle etkilerdi ki, bazen cesaret verir, bazen dalga geçer ama söyledikleri her zaman çok katmanlı bir kitap gibidir. "Buddy boy" deyişi ayrıca harikadır.

    ruth... benim için yeri çok ayrı, çünkü onda annemi görüyorum. erken yaşta evlenip çocuk doğurması (gizlinot: ruth nate'i, annem beni), hayatının ailesi ve eviyle sınırlı olması, hep başkaları için yaşaması, her şeye karışması, çocuklarıyla daha yakın olmak istese de olamaması ve o mutfağın içindeki sonsuz yalnızlığı. "annelik dünyadaki en yalnız şey." Demişti, bu lafı duyduğum an uzaktaki anneme sarılıp ağlamak istedim. seni seviyorum ruth, seni de canım annem.

    nate... başlarda tam bir serseri iken brenda ile ilişkisi ve çocuğunun doğumu ona boyut atlattı. dizinin en çok öne çıkan karakteridir. yargılamaz, sorgulamaz, bir gülümsemesi içinizi ısıtır. bir insana nasıl destek olacağını çok iyi bilir. o öldükten sonra herkes dağılmıştır. siyah tişörtü ve şortuyla koşuşu, claire'ın arabasının dikiz aynasından yavaş yavaş kayboluşu, "you can't take a picture of this, it's already gone." deyişi unutulmaz.

    david. ürkek, kırılgan, sarılıp teselli etmek istiyorsunuz, dizinize yatırmak istiyorsunuz. öyle bir bebek. keith ile olan ilişkisi tüm homofobiklere ders niteliğinde izletilmelidir. eşcinselliğini kabul süreci, aşkına sahip çıkışı, keith ile birbirlerine aşk dolu bakışları, o sorunlu çocukları evlat edinişleri harikadır. ama en harika olan ne biliyor musunuz, ki finalde hıçkırıklarımı en çok arttıran sahne de bu, keith'ın ölümünden 15 yıl sonra, eski yakışıklılığından eser kalmamış, yaşlanmış, saçları dökülmüş bir şekilde ailesiyle gittiği piknikte boş gözlerle bir an keith'ın hayalini görmesi, gözlerinin büyümesi, keith'ın ona gülümseyerek bakması ve ölmesi. göz göze geldikleri an arkadan çalan breathe me. ah be.

    claire hakkında en çok söyleyecek şeyimin olduğu, bu yüzden beni en çok zorlayan karakter. Büyüme sürecine şahit olduk. çoğu zaman olaylara bakışını ve tespitlerini yerinde buldum. Nate'İn arkasından hissettikleri, arabasını sürüşü, 102 yaşında gözlerini dünyaya kapatırken başucunda çektiği fotoğraflar... anlatabilmem mümkün değil, belki başka zaman.

    Şu meşhur finali ilk izlediğimde ağlayamadım. şok oldum, kanım dondu, herkes ağlamış ben niye ağlayamadım acaba diye düşündüm, üzüntüden konuşamadım ama ağlayamadım. sonra birkaç saat sonra -ki bu sürede sadece diziyi düşündüm- son 10 dakikayı tekrar izledim ve hüngür hüngür ağladım. az önce izledim ve daha da çok ağladım. gün içinde aklıma geldikçe içime bir ağırlık çöktü. aniden gözlerim doldu, sesim titredi. izlemeyen abarttığımı düşünür, bilmeyen anlamaz.

    hiç yoktan hayatıma bir sürü karakter soktum. krizlerine, aşklarına, kavgalarına, mutluluklarına, mutsuzlıklarına şahit oldum. o kadar gerçek ki, şimdi hepsi gitti ve içim acıyor. gerçi en erken ölen ruth 2025'de ölüyor, şu an hala bir yerlerde yaşıyorlar yani. David ve keith hala aşıklar, olur olmadık sarılıp öpüşüyorlar, evlatlık aldıkları çocuklar 20'li yaşlarında, benden bile büyükler, anthony ile yaşıtız belki. ruth çok yaşlanmış, george ile beraber. claire 30'larında. kim bilir ne yapıyor. sizi çok özleyeceğim be. hepiniz bana çok şey kattınız, sizi ve aranızdaki bağı çok özleyeceğim.

    "You can't take a picture of this. it's already gone."

    9 mart 2016 21:11