yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (21)
    • medya (0)

    21. Başına kendi sorumsuzluğundan dolayı gelen şeylere ağlama hakkın yok. Kimse sana el uzatmak zorunda değil, kimse sana yardımcı olmak zorunda değil, sen de kimseye yardımcı olmak zorunda değilsin. sorumluluk almaya başla ve yıktığın şeyi topla.

    28 ocak 2019 09:30

    20. iş yerinde fazla arkadaşın olmasın.. kendin gibi 2-3 kişi yeter..

    çok çok doğru..

    4 ocak 2019 11:04

    19. 'Herkesi mutlu edemezsin,çünkü sen nutella değilsin:)'

    4 ocak 2019 00:04 4 ocak 2019 00:04


    18. "aile, et ile tırnak gibidir. tırnağı etten ayırabilir misin? hayır. aile de asla birbirinden ayrılamaz. sen istesen de benden kopamazsın."

    bunu diyen ebeveynim, bu laflarla beni yıllarca kontrolü altında tutmaya çalıştı. 2 kez arabaya bindirip beni öldürmeye çalıştı, sonra "et tırnaktan ayrılmaz!", diğer ebeveynime şiddet uyguladı, sayısız kez diğer ebeveynimi araba sürerken direksiyonunu aniden kırıp öldürmeye kalkıştı, ben cephe alınca "ama et tırnaktan ayrılmaz!", alkol, aldatmalar, şiddet, psikolojik şiddet daha çok, sürekli aşağılamalar... bunların hepsini yutmalı ve çekmeliydim, çünkü et tırnaktan ayrılmazdı ve ben ona dna'nın asla reddedilemez kalın bağlarıyla, daha doğrusu zincirleriyle sıkı sıkıya bağlıydım. mahkumdum aslında bir bakıma. hepimiz ailelerimize mahkum olmak zorundaydık, çünkü et tırnaktan asla ayrılmazdı. bugün mahkemeye gidip anne/babanızı reddedemezdiniz zaten.

    bu şahsın dengesizlikleri sonucunda, 3 yaşındayken travma sonrası stres bozukluğu semptomları göstermeye başladım. bu yaştaki çocuklarda genelde tuvalet eğitimi sonrasında veya öncesinde, tepki göstermek amaçlı olarak uygunsuz yerlere kaka yapmak, uygunsuz yerlere kasıtlı çiş yapma olarak ortaya çıkar. ilerleyen yaşlarımda semptomlar artmaya başladı, 5 yaşımda kanlı rüyalar görürdüm. 7 yaşımda intihar denemeleri yapmaya ve kendimi zehirlemeye kalkıştım. 8-9 civarında kendime fiziksel zararlar vermeye başladım. oyana kadar sağımı solumu kaşımak, kanatmak gibi. 13-14 yaşlarında sık sık disosiyatif semptom denen şeyi yaşıyordum. yani, bir anda kendimi dışarıdan izliyormuşum hissine kapılıyordum. sesler uzaktan geliyordu, görüntüler tünelin ucundan geliyordu, kendi laflarımı kendim seçmiyormuşum gibi geliyordu. bunu 2 günde 1 ataklar halinde yaklaşık 3 ay boyunca çok sık yaşadım, sonra sıklığı azaldı ve kendi kendine söndü. ilginçtir ki, ergenlik döneminde başarımdan hiçbir şey eksilmedi. çok iyi konsantre olabiliyor, hayatımı düzenli yaşayabiliyordum. zaten evdeki çocuk ben değildim, oydu. benim bu semptomlarımın hepsi göz ardı edildi, hiç doktora gösterilmedi, teşhis alınmadı.

    17 yaşımda ben o tırnağı etten ayırdım. 25 yaşındayım ve hiç pişman değilim. eğer o tırnak mikrop kaptıysa, hayatta kalmak için değil sadece tırnağı kesmek, gerekirse elinizi bile keser atarsınız.

    20 yaşında, ki bu yaş psikiyatrik sorunların dehşet bir kuvvetle ortaya çıktığı yaşlardır, tazyikle fışkırır gibi içimden bu problemler çıkmaya başladı. korkudan evden çıkamadığım dönemler oldu, bu sırada arkadaşlarımdan ve sevgililerimden hayatım boyunca unutamayacağım kadar büyük kazıklar yedim. hepsi ders oldu, notlarımı sakladım. son 1 yıldır nispeten stabil bir hayatım var, ancak hâlâ daha yüksek kaygılar hissediyorum. neyse ki artık kendime fiziksel zarar vermiyorum veya ortalığa dışkılamıyorum (gizlinot: swh). ancak, okul hayatım alt üst olmuş durumda ve bunu düzeltmeye çalışmak, sürekli inişleri çıkışları olan bir yol. bu tümsekli yoldan yoruldum biraz sanırım.

    anlatınca arkadaşların, akrabaların, doktorların ve hatta diğer ebeveynin bile inanmadığını, anlamadığını, olayların ekstremliğini benim yalanlarım olduğunu veya abartılı anlattığımı düşündüklerini gördüm. kimisi ise ben anlatmadan soracak kadar önemsemedi bile. bunları yaşamaktan daha ağır olan şey buydu. insan nihayetinde anlaşılmak istiyor.

    neden bi anda böyle her şeyi kustum bilemiyorum. stresli bir günümdeyim sanırım o yüzden. bu aralar sürekli bu konuyu anlatmak ve artık saklandığım yerden çıkmak için kuvvetli bir itki hissediyorum. muhtemelen birkaç yıla aile içi psikolojik şiddetten kendini kurtarmış insanların arasına katılıp toplum önünde sesimi yükseltirim. içimde tutamıyorum artık. bizi ne devlet anlıyor, ne de o senin annen/baban güzellemesi yapmaktan başka bir dünya görüşü olmayan aptal insanlar anlıyor. aptal ötesi insanlar.

    hasılı, et ile tırnak birbirinden öyle güzel ayrılıyormuş ki hiç acı bile hissetmiyormuşsunuz. ayrılmaz diyen her kim ise sizi mutlaka kendi b.klarını çekmeye mecbur bırakmaya çalışıyor, aklınızı bulandırıp kendi kontrolünde tutmaya çalışıyordur. dostluklar çat diye bitirilebilir, aile komple silinebilir, sizi anlamayan ve sevmeyen erkekler, 10 yıllık kocanız ve 2 çocuğunuzun babası olsa bile tek kalemde yok edilebilir. bunu yaşayan bilir. insanlar annesini babasını silebiliyor, koca nedir ki ya?! benzer şeyler yaşayan insanlar için evlilikler çok kolay bitirilir. kafalarına estiklerinde çeker giderler, 0dan bir ülkeye yerleşebilir, önceki hayatlarını komple silebilirler ve özlemezler. beğenmezlerse 5 sene sonra bambaşka bir ülkeye tekrar 0dan başlamaya gidebilir, geride kalanları silebilirler. aslında bunu yaparken her seferinde kendilerini bir parça silerler, en büyük hayalleri tamamen silinmiş, isimsiz ve yüzsüz bir insan olarak özgürce yaşamaktır. kör kütük aşık olur, 3 gün sonra sen bana yetmezsin diyip sırtını dönebilirler. delicesine bağımsız olmanın verdiği serserilikle, rüzgarda amaçsızca savrulan yapraklar gibi oradan oraya özgürde uçarlar. bunu yapmaları ne kadar hayırlıdır, onu ben bilemeyecek konumdayım.

    yanisi, benim için et tırnaktan ayrılmaz en unutulmaz nasihattır. sevmediğim bir iş, bana zarar verdiğinden şüphelendiğim arkadaşlıklar, samimiyetsiz insanlar... bunları görünce aklıma gelir bu laf ve derim ki; "öyle bir ayrılır ki!".

    26 aralık 2018 23:07

    17. "akraba akbaba gibidir."

    26 aralık 2018 16:43

    16. Çok asi bir yapım vardı her daim. O yüzden çok nasihat alırdım ama kulak ardı ederdim. Düşününce şimdi aklıma geldi " ailen bir çuval b.kta olsa kimseye o çuvalı açma."

    24 aralık 2018 15:40

    15. benim için;

    söyleme sırrını dostuna, o da söyler dostuna.

    24 aralık 2018 15:21


    14. Shakespeare’in Hamlet’teki şu dizeleridir;

    Candan ol ama bayağılaşma.

    Sınanmış dostlarını Çelik kelepçelerle bağla ruhuna.

    Ama mertliğe erişememiş her yeni yetmeye,

    Elini uzatıp da Nasır bağlatma avuçlarına.

    Kavgaya girmekten sakın, 

    Ama girmişsen bir kere, öyle vuruş ki, karşındaki korksun senden.

    Herkese kulak ver ama az kullan dilini

    Herkesin fikrini al, ama kendine sakla düşünceni

    Kesen el verdiğince güzel giyinmeye bak,

    Ama süslü olmasın. Zevkli giyin ama gösterişe kaçmasın.

    (...)

    Ne borçlu ol ne alacaklı.

    Çünkü borç veren hem parasından olur hem dostundan.

    Borç almaksa, tutumluluğu köreltir.

    Hepsinden önemlisi kendine karşı dürüst ol;

    O zaman kimseyi aldatamazsın.

    24 aralık 2018 13:45

    13. Benim de annemden gelsin bakalım

    “Oku kızım oku sevgili her zaman bulursun, en başta kendi ayaklarının üzerinde dur kimseye ihtiyacın olmasın sonra zaten gönlüne göre birisi karşına illa ki çıkar.” 

    Canım anam ve babam inanın ki en büyük motivasyonumsunuz..

    24 aralık 2018 00:17

    12. Annemden gelsin; dışına baktım yeşil türbe içine girdim estafurlah tövbe:)

    24 aralık 2018 00:08