yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1434)
    • medya (31)

    1434. 14 mayıstan sonra tek adam ve ekibine uygulayacağımız "milletin sabrını tüketmeme kampanyasına 6 gün kaldı.

    Kısmetse 15 mayısta elimde kadehle bozacağım kampanya.

    7 mayıs 15:42 7 mayıs 15:44

    1433. Hayır ben tüketmek istiyorum artık. Dilediğim gibi tüketme imkanım varken tüketmemeyi seçmek istiyorum. Bıktım

    7 mayıs 12:54

    1432. Bu başlıkta linçlenme tehlikesi çok büyük. O yüzden herkes istediği kadar tüketsin bence. 

    3 mayıs 07:33


    1431. Ugruna tonla para harcadigimiz ve kapisinda kuyruk olusturdugumuz zara firmasinin diger markalarin taklitlerini nasil yaptigini ve hizli moda akiminin cevreye olan etkisini anlatan guzel bir video buldum. Ayrica 12:20 dakikadan sonra birseye sahip olmanin getirdiigi anlik mutlulugun beyinde nereden kaynaklandigini anlatiyor. Devaminda ise instagram vs nin alisveris merkezi oldugunu, bir influencer in bir videodan 5000 euro kazandigini gosteriyor. Belki bunu izledikten sonra gereksiz alisverisi, sirf indirim var diye daha fazla aldiginiz seylerin farkina varmanizi saglar. Iyi seyirler.

    (link: https://www.youtube.com/watch?v=YhPPP_w3kNo malum video)

    3 mayıs 02:35

    1430. Bir öğrenci olarak buraya yazabileceğim, tüketmek istesek bile tüketemediğimiz çok şey var maalesef. 

    28 mart 17:02

    1429. Türkiye standartlarına göre ama vurgulayarak söylüyorum türkiye standartlarına göre ortalama üstü bir maaşım var. Tabi eğlence ve dijital sektörde olmadığım + bordrolu çalışan olduğum için o maaş günden güne eriyor o ayrı.Tek yaşıyorum ve kredi vs borcum da yok. Bunları şunun için yazdım açıkçası keyfi veya binge tarzında hiçbir şekilde sağda solda gördüğüm bir ürünü almam. 250 çeşit fondötenim olmaz olursa iyi ve bildiğim markadan bir bilemedin iki fondötenim olur. Kaliteli ve mevsimine uygun birkaç montum, ayakkabım yine bu şekilde. Çok uzatmayacağım ama şuanki koşullarla bizim hiçbir şekilde lüks veya gelişigüzel bir şeyi alma durumumuz yok ki. Alınacak şeyler bellidir. Az çok o kategoride iyi ürünler de bellidir. Bütçe elverdiğince onlardan alınır elvermezse de en yakın alternatifi alınır. Zevkine veya duygusal tatmin vs için ürün aldındığını daha doğrusu öyle birşey olduğunu ilk kez burda görüyorum. Dolayısıyla benim hayat görüşü olarak da doğal olarak uyguladığım kampanyadır. 

    23 mart 19:22

    1428. bu aralar sıkça duyduğum bir akım hakkında bir şeyler karalamak istedim. 

    de-influencing akımı: 

    influencing akımının tam tersi. yani influencerların bir ürünün alınmaya değer olmadığı konusunda hazırladığı içeriğin yaratması beklenen sonucu, para harcatmamak.

    bazıları bunun yeni nesil kullanıcıların tüketim toplumuna ve aşırı tüketime olan tepkisi olduğunu savunurken, bazıları da bunun yine influencer marketing'in bir parçası olduğunu ve ona hizmet ettiğini savunuyor. bununla ilgili aklıma şöyle bir örnek geldi. hatırlayan hatırlar, mc donalds ile ilgili "Super Size Me" adında bir belgeseli vardı. orada kişi belki 30 gün boyunca her gün mcdonalds yiyordu. bu periyotta, öncesinde ve sonrasında kan testleri almışlardı ve kişi günden güne kilosu ve ruh hali hakkında bilgi veriyordu. ayrıca fast food'un nereden geldiği, nasıl işlendiği vs gibi konular hakkında da bilgiler vardı. işin ilginç tarafı bu belgesel bazılarında tiksinti oluşturup daha bilinçli tercihlere yöneltirken, bazılarının canını da mc donalds hamburgeri çektirmişti. işte bu iş de böyle bir şey. 

    dürtüsel alışveriş yapma eğilimi olup da aynı zamanda yoğun biçimde içeriğe maruz kalan kişilerde (ki tiktokta da gözlemlediğim sayıları oldukça fazla) dürtüyü yaratan nesnelerin çok olduğu bir alanda ( e-ticaret sitesi indirim dönemleri ya da mağaza) mantık devre dışı kaldığı ve ilkel olan taraf aktive olduğu için karar verme mekanizmaları tam sağlıklı çalışmayabiliyor. çünkü beynin bu ilkel tarafı daha çok imgeler, tanımlanmamış duygular, arzular, hırslar, hız(şimdi ve hemen), haz/mutluluk ve görsellerle çalışıyor. bu yüzden de, bazen oldukça yerilen ve yergisi viral olan, beklenmedik şekilde daha çok merak uyandırabiliyor. buna en güncel örnek bence Mikayla'nın maskara videosunda mikayla takma kirpik taktı rivayetleri. bu mesele kendi çapında küçük bir skandal yarattı. şu an denk geldiğim türk veya yabancı influencerlar, "olaylı maskarayı ben de denemek istedim" diyerek ürünü meraktan ya da fomo sebebiyle alıyorlar. ne kadar ölçülebilirdir bilemedim ama olumsuz viralin satışlara sonuçlarını rakamsal bazda bilmek isterdim. 

    başka bir örnek de, yine tiktokta viral olan "neden dior backstage rosy allığı almamalıyız?" akımı ve dior istiyorsak onun yerine ne almalıyız şeklindeki alternatif önerili videolar. dior allıkta, allığı viral yapan öncelikle dior olması ve markanın bizim kafamızdaki algısı. akabinde de hailey bieber mı nedir o kadının yüzünde bu ürünün kullanılmış olması. ürünü kılıfından çıkartıp depot edin, buna sahip olan çoğu insan için geriye bir şey kalmayabilir. bu ürün ne kadar biriciktir, eşsizdir vs bilemiyorum ancak ürün online'a ya da mağazaya geldiği gibi yok satmaya, aylarca stok dışı olmaya devam ediyor.  çünkü bir süre sonra insanlar harcama çıtalarını arttırdıkları zaman ürünün muadilini değil kendisini denemek istiyorlar. aynı zamanda size a yerine b önerildiği için (mesela dior rosy allık yerine too faced Cloud Crush Blush öneriliyor bu ara) siz diğer ürüne influence oluyorsunuz. (misal bunu okuyanlar dior allığa ilgiliyse ben akıllarına too faced ile ilgili bir çengel atmış oldum.)(ayrıca taklitler daima asıllarını yaşatır.) burada da muadilini almak "o parayı ona vermeye gerek yok, işte daha ucuza aldım. e bu da aynısı" gibi sahte bir başarı hissi veriyor. halbuki o ürünün dior muadili olduğunu hiç görmeseydik, almaya yeltenmeyecektik bile. yani kasa daima kazanıyor. buradaki kasa elbetteki kapitalizm. biz de yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş oluyoruz. insanoğlu bunca seçenek arasında doğru karar verebilmek için oldukça zayıf. bu yüzden de, otomatik pilottan çıkıp, ondan bundan duyduklarımızla değil kendi araştırmalarımızla hareket etmemiz bizim lehimize. tabi satın alım davranışlarında bir komuniteye(güzellik/bakım/süslüler) ait olmanın verdiği güzel hisler de meselenin yan tetikleyicileri. tevekkeli değil influencerlar bir markaya teşekkürler x ailem/x ailesi diyorlar. ailem.. aile.. kurumsalda çalışmamış olsak neyse.. hıhım evet ailesi. içerisi savaş alanı, millet birbirinin kuyusunu kazıyor ama dışarıda xx marka ailesi. 

    bu akım tiktokta viral olmadan önce de project panning, no buying, low buying, minimalizm ya da kapsül dolap/çanta akımları mevcuttu. yani aslında çok da yeni bir şey değil. 

    deinfluencing akımının akibetini ise zaman gösterecek. okuduğum yazılarda birisi influencerlar için "smart friends in your pocket" diye yazmış. (hepsi değil elbette) Hoşuma gitti, üzerine düşüneceğim.

    23 mart 17:47 26 mart 02:04


    1427. iflah olmaz bir stokçuyken son 1 aydır içimden hiçbir şey almak gelmiyor. mağaza gezince hissettiğim tek şey anlamsızlık. sahip olma kavramı ile ilgili fikirlerim de kökten değişti. ocak sonunda sipariş verdiğim ve tedariği yeni sağlanan 2 mango siparişimi geldiği gibi iade ettim. trendyol'dan 1 aydır afad yardımları hariç hiç ürün satın almadım. büyük market alışverişi yapmıyorum. sadece bir kozmetik mağazasından hediye ürün çekimi kullandım ve tchibodan karabina aldım. normalde kendimi neşelendirmek için iyi bir yerde yemek yerdim. şimdi parama acıyorum ve biriktirmeye yöneldim. nisan ayından itibaren de kullanmadığım giysi ve kitaplarımı 2. el satış platformlarında elden çıkartmak istiyorum. belki taşınırım diye de eşyaları olabildiğince seyrelteceğim. 

    5 mart 01:17

    1426. Domatesin 25, salatalığın 30, trabzon ekmeğinin 17, 30lu yumurtanın 60, peynirin 90 ve zeytinin 100 küsür lira olduğu bu ortamda tüketebilmek ne mümkün ? Bakın 1 haftalık basit bir kahvaltı menüsü saydım 320-340 lira. Diğer öğünleri saymıyorum bile. Daha ne kadar sürecek bu durum bilemiyorum. Ne zaman geçecek onu da bilmiyorum, yesilligi öğünlerimden eksik etmeyen ben aylardır salata yiyemiyorum. Salatalığı sayıyla alıyorum. Ülkece (gizlinot: Brainless) uyuşuk bir millet olup imam hatiplere gitmemizi istiyorlar galiba diye düşünmeye başladım yalan yok.

    Edit: marketlerde fiyat hesaplaması yapmaktan toplam fiyatı bile yanlış yazmışım, onu düzelttim.

    22 şubat 20:08 22 şubat 20:46

    1425. Bugün sözde buranın halk günü diye markete gittim daha 3 gün evvel Migrosta kilosu 2.90tlye satılan lahana 5 küsür olmuş ve tüm marketlerde de fiyat malesef aynıydı.Eskiden dışarda yemeyelim evde yiyelim daha sağlıklı,daha ekonomik denirdi.Şimdi temel gıdaları almak bile lüks oldu.Tüketemiyoruz

    22 şubat 19:23