1429. bugün reddit'te karşıma çıkan bir alışveriş bağımlılığı başlığı altındaki gönderi üzerine tekrar yazma gereği duydum.
pek çok markanın reklamlarında kullandığı dil hem kadınları aşağı çekiyor ve bir nevi feminizmi kullanarak feminizmi öldürüyor.
Hemen hemen her feminist; kadınların erkeklerin zevki için sürekli kıyafet/makyaj/cilt bakımı satın almasını ve kendimizi belirli bir şekilde göstermemizin beklenmesinin kadın düşmanı bir hareket olduğuna inanıyor. ama pek çok "ticarileşmiş feminizmin" fikir birliği, aslında makyaj/giysi/cilt bakımı satın almanın ve bunları erkekler için değil, *KENDİNİZ* için kullanmanın "güçlendirici" olduğu yönünde. Ayrıca şirketler feminist hareketleri "benimsiyor" ve cilt bakımı/makyaj/kıyafetleri "kişisel bakım" ve "güçlendirme" olarak pazarlayarak bunları ticarileştiriyor. Artık pazarlamaya göre, bir erkeği memnun etmek için makyaj/cilt bakımı/kıyafet satın almıyorsunuz; *kendinize* bakmak, kendinizi güçlendirmek için makyaj, cilt bakımı ve kıyafetler satın alıyorsunuz. Bu tür pazarlama stratejilerinin altında yatan varsayım: aşırı miktarda makyaj, cilt bakımı veya kıyafet satın almıyorsanız, kendinize bakmıyorsunuzdur.
Güçlü, bağımsız, kariyer odaklı, belirli bir makyaj markası/markalı kıyafet vb. giyen bir kadınların olduğu reklamlar görüyoruz. bu reklamlar, temel olarak ürünün kadının başarısına katkıda bulunduğunu öne sürüyor . Bu sadece GERÇEKTEN FEMİNİST OLMAMAKLA kalmıyor, aynı zamanda sizi aşırı satın almaya teşvik ediyor çünkü ürünün size bu tür bir hayat yaşama gücü vereceğini düşünüyorsunuz. Eğer satın alabilirseniz mutlu olabileceğinizi ve başarılı bir kariyere sahip olabileceğinizi düşünüyorsunuz. Reklamlardaki efsanevi kadın için hayat kolaydır; hiçbir baskıya maruz kalmaz ve yalnızca çok çalışarak, hiçbir engelle karşılaşmadan "güçlü, bağımsız bir kadın" haline gelir. Reklamlar sizi, ürünü satın alırsanız "kendinizi güçlendirebileceğinize" ve o hayata da sahip olabileceğinize ikna eder.
burada kişisel bir deneyim paylaşmak istiyorum. tasarım okurken vitrin tasarımı dersleri alıyordum ve çoğu zaman vitrinleri tasarlarken alıcının kendilerini içinde hayal edebileceği hayat tarzları yaratmamız isteniyordu. mesela havalimanı stili kombinleri. iki cinsiyete de hitap eden mükemmel bir konsept fikri çünkü havayolu ile seyahat hem pahalı, hem de sadece çok az zamanı ve çok işi olan insanların iş için tercih edeceği bir ulaşım türü. hayatı düzenli, işleri tıkırında, şık ve lüks içinde yaşayan insanları havalimanı loungeları ve stilleriyle eşleştiriyoruz. o şekilde tasarlanmış bir vitrin de otomatikmen hem kadınları, hem de erkekleri cezbediyor.
fakat olay şu: hiçbir ürün bizi "güçlendiremez". Pek çok reklam, "kendimizi güçlendirmenin" ve "bağımsız bir patron" falan olmanın bireyin sorumluluğu olduğu fikrini öne sürüyor. Ancak bu ticarileştirilmiş feminizmin göz ardı ettiği şey, bir ürünle güçlenemeyeceğimizdir; ancak gerçekten insan haklarına sahip olarak güçlenebiliriz. Ataerkillikten çıkış yolunu satın alamayız; Ataerkillik toplumsal bir sorundur,kişisel bakımla çözülebilecek bir sorun değildir. Hiçbir zaman reklamlardaki kadın olamayız çünkü reklamlar toplumun baskıcı yapısını bir şekilde aşabileceğiniz, kapitalizmden / ataerkillikten kaçınabileceğiniz sahte bir dünyada var oluyor. Ancak bireysel düzeyde hiçbir sıkı çalışma, baskıdan kaçınmanıza yardımcı olamaz ve kesinlikle bir ürün satın alarak baskıdan kaçamazsınız. maalesef Kadınlar her geçen gün haklarını azar azar kaybediyor.
Alışveriş bu noktada bizim için dikkat dağıtıcı rol oynuyor. Çökmekte olan bir dünyada kendimizi rahatlatmanın basit yollarını arıyoruz. Ancak bu dikkat dağıtma kişisel bakım olmuyor. Tam tersi, makyajın/giysilerin/cilt bakımının mali durumumuzu ne kadar tükettiğinden yakınıyoruz. Bu kesinlikle bir sorun. Diğer bir sorun ise evlerimizde kapladığı alan: hayatlarımızı karmaşıklaştırıyor, zihinsel alanımızı işgal ediyor ve ZAMANIMIZI tüketiyor. bu ürünler bir nevi içimizdeki boşluğu dolduruyor fakat bunun mali bir zararı da var. biz kadınları yoksulluk sınırına yaklaştırıyor. Erkeklerin tüm bu "saçmalıkları" satın almasına gerek yok ve bu nedenle önemli ölçüde daha fazla harcanabilir gelire sahip olabiliyorlar. Kendimizi özgür bırakmayı öğrenmemiz gerekiyor. yoksa yüzleştiğimiz çifte standart makası, her ne kadar modern çağ ile daraldığını düşünsek de, git gide açılmaya devam edecek.