yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1429)
    • medya (32)

    1429. bugün reddit'te karşıma çıkan bir alışveriş bağımlılığı başlığı altındaki gönderi üzerine tekrar yazma gereği duydum.

    pek çok markanın reklamlarında kullandığı dil hem kadınları aşağı çekiyor ve bir nevi feminizmi kullanarak feminizmi öldürüyor.

    Hemen hemen her feminist; kadınların erkeklerin zevki için sürekli kıyafet/makyaj/cilt bakımı satın almasını ve kendimizi belirli bir şekilde göstermemizin beklenmesinin kadın düşmanı bir hareket olduğuna inanıyor. ama pek çok "ticarileşmiş feminizmin" fikir birliği, aslında makyaj/giysi/cilt bakımı satın almanın ve bunları erkekler için değil, *KENDİNİZ* için kullanmanın "güçlendirici" olduğu yönünde. Ayrıca şirketler feminist hareketleri "benimsiyor" ve cilt bakımı/makyaj/kıyafetleri "kişisel bakım" ve "güçlendirme" olarak pazarlayarak bunları ticarileştiriyor. Artık pazarlamaya göre, bir erkeği memnun etmek için makyaj/cilt bakımı/kıyafet satın almıyorsunuz; *kendinize* bakmak, kendinizi güçlendirmek için makyaj, cilt bakımı ve kıyafetler satın alıyorsunuz. Bu tür pazarlama stratejilerinin altında yatan varsayım: aşırı miktarda makyaj, cilt bakımı veya kıyafet satın almıyorsanız, kendinize bakmıyorsunuzdur.

    Güçlü, bağımsız, kariyer odaklı, belirli bir makyaj markası/markalı kıyafet vb. giyen bir kadınların olduğu reklamlar görüyoruz. bu reklamlar, temel olarak ürünün kadının başarısına katkıda bulunduğunu öne sürüyor . Bu sadece GERÇEKTEN FEMİNİST OLMAMAKLA kalmıyor, aynı zamanda sizi aşırı satın almaya teşvik ediyor çünkü ürünün size bu tür bir hayat yaşama gücü vereceğini düşünüyorsunuz. Eğer satın alabilirseniz mutlu olabileceğinizi ve başarılı bir kariyere sahip olabileceğinizi düşünüyorsunuz. Reklamlardaki efsanevi kadın için hayat kolaydır; hiçbir baskıya maruz kalmaz ve yalnızca çok çalışarak, hiçbir engelle karşılaşmadan "güçlü, bağımsız bir kadın" haline gelir. Reklamlar sizi, ürünü satın alırsanız "kendinizi güçlendirebileceğinize" ve o hayata da sahip olabileceğinize ikna eder.

    burada kişisel bir deneyim paylaşmak istiyorum. tasarım okurken vitrin tasarımı dersleri alıyordum ve çoğu zaman vitrinleri tasarlarken alıcının kendilerini içinde hayal edebileceği hayat tarzları yaratmamız isteniyordu. mesela havalimanı stili kombinleri. iki cinsiyete de hitap eden mükemmel bir konsept fikri çünkü havayolu ile seyahat hem pahalı, hem de sadece çok az zamanı ve çok işi olan insanların iş için tercih edeceği bir ulaşım türü. hayatı düzenli, işleri tıkırında, şık ve lüks içinde yaşayan insanları havalimanı loungeları ve stilleriyle eşleştiriyoruz. o şekilde tasarlanmış bir vitrin de otomatikmen hem kadınları, hem de erkekleri cezbediyor.

    fakat olay şu: hiçbir ürün bizi "güçlendiremez". Pek çok reklam, "kendimizi güçlendirmenin" ve "bağımsız bir patron" falan olmanın bireyin sorumluluğu olduğu fikrini öne sürüyor. Ancak bu ticarileştirilmiş feminizmin göz ardı ettiği şey, bir ürünle güçlenemeyeceğimizdir; ancak gerçekten insan haklarına sahip olarak güçlenebiliriz. Ataerkillikten çıkış yolunu satın alamayız; Ataerkillik toplumsal bir sorundur,kişisel bakımla çözülebilecek bir sorun değildir. Hiçbir zaman reklamlardaki kadın olamayız çünkü reklamlar toplumun baskıcı yapısını bir şekilde aşabileceğiniz, kapitalizmden / ataerkillikten kaçınabileceğiniz sahte bir dünyada var oluyor. Ancak bireysel düzeyde hiçbir sıkı çalışma, baskıdan kaçınmanıza yardımcı olamaz ve kesinlikle bir ürün satın alarak baskıdan kaçamazsınız. maalesef Kadınlar her geçen gün haklarını azar azar kaybediyor.

    Alışveriş bu noktada bizim için dikkat dağıtıcı rol oynuyor. Çökmekte olan bir dünyada kendimizi rahatlatmanın basit yollarını arıyoruz. Ancak bu dikkat dağıtma kişisel bakım olmuyor. Tam tersi, makyajın/giysilerin/cilt bakımının mali durumumuzu ne kadar tükettiğinden yakınıyoruz. Bu kesinlikle bir sorun. Diğer bir sorun ise evlerimizde kapladığı alan: hayatlarımızı karmaşıklaştırıyor, zihinsel alanımızı işgal ediyor ve ZAMANIMIZI tüketiyor. bu ürünler bir nevi içimizdeki boşluğu dolduruyor fakat bunun mali bir zararı da var. biz kadınları yoksulluk sınırına yaklaştırıyor. Erkeklerin tüm bu "saçmalıkları" satın almasına gerek yok ve bu nedenle önemli ölçüde daha fazla harcanabilir gelire sahip olabiliyorlar. Kendimizi özgür bırakmayı öğrenmemiz gerekiyor. yoksa yüzleştiğimiz çifte standart makası, her ne kadar modern çağ ile daraldığını düşünsek de, git gide açılmaya devam edecek.

    15 ekim 11:16 15 ekim 11:22

    1428. bugün öğrendiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum sizlerle: nostalji, mevsim ve deneyimlerin/yaşanmışlıkların metalaştırılması. yani sizler için tüketilebilecek ya da satın alınabilecek bir biçime sokulması.

    sonbaharın gelmesiyle birlikte pek çoğunuzun sevdiği starbucks pumpkin spice latte piyasaya tekrar sürüldü. "tekrar" diyorum çünkü her sene belli bir zamanda satışa koyulup sonrasında kaldırılıyor, onun yerini de noel zamanı yaklaştığı için takdir edersiniz ki yeni yıl ve noel temalı ürünler alıyor. şimdi, bunun ne alakası var diyebilirsiniz, bekleyin ve dinleyin. insanların sonbahar mevsimiyle bağdaştırdığı şeylere gönderme yapıyor bu içecek, yaz sonrası gelen soğuk havada tüketilecek "bir bardak sıcak içecek" olması, içinde mis gibi kokan aroması ve de en önemlisi reklam görsellerinde öne çıkan sonbahar göndermeleri.. insanı cezbetmiyor mu? denemek istiyorsunuz, bir de hoşunuza giderse içmeye devam etmek istiyorsunuz. ama bu içeceğin sınırlı süre için satışta olması, zamanınız dolmadan elinizden geldiğince çok içmeniz gerektiği anlamına geliyor. yani çabuk olun, her an sonbahar bitebilir ve ocak ayında psl içemeyebilirsiniz! bu kısıtlamanın adı da "mevsimsel kıtlık" aslında. benzeri üstte de belirttiğim gibi noel de, hatta psl ile paralel seyreden cadılar bayramı teması için de söylenebilir. (gizlinot: eminim bizim coğrafya ve kültürümüzde de benzer örnekler bulabiliriz.) bu dönemlerde yaşanılan deneyimler, reklamcılık ve türlü beyin yıkama yöntemleriyle (insta görselleri, paylaşımlar vs.) somutlaştırılıyor ve küçük pumpkin spice lattecikler halinde bizim para harcamamız, somut bir nesneyi tüketmemiz olarak geri dönüyor bize. alın size metalaştırmak! bir de bunu yıldönümü gibi senede 1 olan bir olay haline getiriyorlar ki işte o zaman içimizdeki nostalji duygusuna oynanıyor. "ah ne güzel geçen sene arkadaşlarla psl(!) alıp atkılarımıza sarılarak parkta yürümüştük. şimdi tekrar gelmiş psl, hadi bi buluşma ayarlayıp tekrarlayalım!" hayır, bu düşüncede bir yanlışlık yok, zaten hafta 1-2 içtiğiniz kahveyi bu sefer farklı bir türde tercih edip arkadaşlarınızla zaman geçirebilirsiniz, fakat bu marketing stratejisinin arkasında "hadi psl satıştan çıkmadan birkaç kere daha buluşalım!" demeniz amacı var. bu yüzden biraz farkındalık, biraz gözü açıklık, biraz uyanıklık, eee azıcık da tüketmiyoruz kampanyası lazım.

    1 ekim 22:49

    1427. dışarıda yemek yemeyi bırakmak. kafe restorant yerine sahile, parka gitmek veya birinin evinde toplanmak. yoğurt, reçel gibi gıdaları evde yapmak.

    29 eylül 16:01


    1426. dışarda yemek yemek ve eve yemek söylemek.

    26 eylül 12:20

    1425. disarida yemek yemeyi biraktim. pandemiden bu yana tiksiniyordum zaten. su an hem pahali. hem de bu sekilde arkadaslarimla kafe restoran yerine sahil kenari vs gezilecek yerlerde bulusuyoruz

    22 temmuz 12:21

    1424. tüketmiyoruz kampanyasından artık hemen tüketmeliyime geçtik bile. enflasyonu bu şekilde artan bir ülkede hızlı tüketmemek saçmalık olur kanımca.

    18 temmuz 08:27

    1423. Tuketemiyorum ki keşke kendi inisiyatifimde olsa bu durum bıktım gerçekten bir şey alırken kırk kere düşünmekten,bunlar iyi günlerimiz gibi duruyor çok üzülüyorum

    4 temmuz 17:31


    1422. düşüncede güzel ancak uygulaması benim açımdan zor olandır. çok abartılı alışveriş yapan biri değilim, aslında biraz cimri olmamın da bunda etkisi var. fakat zaman zaman deli gibi alışveriş yapma, mağaza gezme isteği geliyor. malum güncel fiyatlara bakıldığında alınması en uygun şey uygun fiyatlı kozmetik ürünleri oluyor. artık kozmetik almak yok dediğim noktada kendimi rossmann'dan 2-3 ruj almış halde buluyorum. bu alışveriş ataklarını nasıl aşacağım bilmiyorum ama umarım bu şekilde hisseden tek ben değilimdir.

    4 temmuz 10:28

    1421. İnfluanzalar temmuzda her şeye zam gelecek anladık. Sanki şuan değil ihtiyacım olunca 100 lira fazla verip alsam zarardayim, şuan stok yapınca tüm dertler çözülecek. Sadece bı kalem ürüne zam gelmiyor. Ben böyle alışveriş yapıp rahatladigimi görmedim. Almak sadece daha fazla almaya itiyor. Krem ürünlerin 6 ay toz ürünlerin 2 yıl kullanımı var. Bı güneş kremi yedeklerim biter. Sanki yangından mal kaçırıyoruz. Bı senelik ürün stoklayinca gözümüzü seneye başka memlekette acicaz. İnfluanzalar linklerinizi sanki sadece bizim bütçemizi düşünüyormuş gibi atmaya devam edin bay.

    4 temmuz 10:13

    1420. Tuketim cok mumkun degil artik, bundan sonra amacim para biriktirmek.

    birsey alirken kendime soruyorum, buna gercekten ihtiyacim var mi? dun ihtiyacim var miydi? yarin ihtiyacim olacak mi? onun yerine baska birsey ile idare edebilir miyim? zara indirimi vs hicbirsey almadim. iki terlik, kot sort ve iki elbise ile yaz geciriyorum.

    gezmek, arkadaslarimla vakit harcamak ve isime odaklanarak daha guzel vakit geciriyorum artik. kafam daha rahat ve daha huzurluyum. vaktimi cok fazla gereksiz alisverise harciyormusum. influencer vs etkisi ile birsey almaktansa bir seye gercekten ihtiyacim oldugunda arastirma yapiyorum ve oyle aliyorum.

    her ay belli bir butce ile yatirim yapiyorum. yatirim ile ilgili kitaplar okumaya basladim. yeni bakis acilari kazandim. tavsiye ederim susluler...

    mesela, bir urunu indirimde diye 100TL iken 75TL ye alinca seviniyoruz. Aslinda indirimli almis degil 75TL ni harcamis oluyorsun. Gercekten ihtiyacin var mi sorusu cok kritik...

    2 temmuz 22:26 3 temmuz 00:38