yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (1444)
    • medya (32)

    1444. Kampanyayı 'zaten tüketemiyoruz ama kemerleri daha ne kadar sıkabiliriz acaba kampanyası' olarak güncelleyip kendime uyarlıyorum. Bu ayı alışverişsiz ay olarak geçirme kararı aldım. Birkaç aydır fark ettim ki çok büyük alışverişler olmasa da aklımda olmayan, daha önce ihtiyacım olduğunu düşünmediğim, alakasız ıvır zıvırlara para harcıyorum. Harcama dediğim de fazladan alınan bir parfüm, bir serum veya bir saç kremi gibi basit şeyler. Ama artık çok geliyor. Böyle böyle her ay kart borcumu zor kapatır olmuştum. Hatta asgarisini falan ancak ödüyordum artık. Bir ay olarak başladım ama bunu uzatabildiğim kadar uzatıp bir süre devam ettirmek istiyorum.

    Kıyafet alınmayacak. Cilt bakımı ürünü bitene kadar hiçbiri alınmayacak. Temizlik malzemeleri bittikçe alınacak. Kitap olarak kendime çok sınır koymuyorum bu konuda stokçu değilim, elimdeki kitapları okuyunca yenisini alabilirim. Mümkün olduğunca evde yemek yapacağım. İhtiyacım olan önemli bir şey ortaya çıkarsa alırım ama ihtiyaç olduğundan emin olmalıyım. Bu arada hesapta olmayan bir ihtiyacım da oldu üç dört ay da onu ödemem gerekeceği için devam etmem lazım buna. Başarabilirim umarım.

    29 şubat 22:55

    1443. Bu başlık altında 5'inci kez falan yazıyorum. İlki 2-2.5 sene önceydi sanırım. Harcamalarımı kısmaya başlamıştım, ailem sayesinde kredi çekip küçük bir ilçede ev almıştım. O zamanın parasıyla çok uygun fiyata... Sonra kriz giderek büyüdü, elimizdeki para hiçbir şeye yetmemeye başladı. Maaşlar küçüldü, yetmemeye başladı vesaire vesaire... Ben nasıl tüketmeden yaşamaya çalışıyorum, ondan bahsetmek istiyorum. Uzaktan çalışmaya uygun bir pozisyonda görev yapıyorum, şirket arada sırada önemli toplantılarda ofise gelmemi istiyor. Hal böyle olunca giysiye, ayakkabıya, makyaj malzemesine falan ihtiyaç duymuyorum. Dolabımdakileri kullanıyorum. Zamanında aç gözlülükle dünyanın ayakkabısını almışım. Yepyeni duran en az üç çift, giyilebilecek durumda altı, yedi çift ayakkabım var. Değişik değişik giyip eskitmeye çalışıyorum.

    En yakın arkadaşım montunu dolapta satıyordu, ben istedim. Parasız verdi. O kısmı da masrafsız atlattık. Yalnız dolaptaki kıyafetlerin rengi falan attı giye giye... Sanırım birkaç parça üst ve bir pantolon alacağım. Makyaj malzemesi almıyorum. Aynı allığı 4 yıldır kullanıyorum. Far paletim de öyle... En son bir rimel aldım. Kampanya takip ettim, indirim kuponu falan derken sıradan markalardan daha ucuza geldi. O da beni 2-3 yıl götürür.

    Dermokozmetik kullanıyorum, cilt sorunlarım nedeniyle... O kısımdan kısamıyorum maalesef. Egzamam var! Doktor verdiği için La Roche Posay bir kreme 700 küsür lira harcamak zorunda kaldım, içime oturdu. Minimum ürün, maksimum fayda peşindeyim. Cilt temizleme jeli, maske, peeling ve kremle ilerliyorum şu an. Yaşlanma etkilerini geciktirici, göz altı falan kullanmıyorum. Zaten ayna karşısında bunları sürüp saatler harcamak da istemiyorum. Manikür pedikür haftalıktan aylığa döndü. tüm malzemelerim var, evde kendim yapıyorum. ayda bir yaptırıyorum. Farkettim ki artık manikürcüden daha iyi manikür yapıyorum.

    Kedimin masraflarını kısmam mümkün değil. Mama, malt, kum gibi ürünlerde indirimleri takip edip, fiyat karşılaştırması yapıyorum. Getir ve yemek sepeti mahalle uygulamasında kum daha ucuza geliyor, çok fazla kampanya oluyor. Kedisi olanlara duyurulur.

    Eskiden getir, yemek sepeti gibi uygulamalardan sürekli sipariş verirdim. Şimdi ayda 2-3 kez ancak... Orada da indirimleri takip ediyorum. Bazen marketten daha ucuza geliyor alışveriş... Kitap manyağıydım, daha elimdeki bitmeden yenisini alırdım. O yüzden dolap oku(ya)madığım kitaplarla dolu... Onu da almıyorum anlayacağız. Bir de kitap dostum diye bir uygulama var. Kitaplarınızı takas edebiliyorsunuz, onu da kullanıyorum. En azından okuduğum kitapları takas edip yeni kitaplarım oluyor.

    Aslında içimden alışveriş yapmak da gelmiyor, doğrusu... Alışveriş eskiden benim kaçışım, mutlu olduğumu sandığım zamanlardı. Şimdi bir tişört, elbise, allık, krem almak beni mutlu etmiyor. Hatta faturaya bakınca iyice mutsuz oluyorum. Bir şey alırken gerçekten gerekli mi diye düşünün. Tabii bu beğendiğiniz, aşık olduğunuz, istediğiniz şeyleri almayın anlamına gelmiyor. Kendinize bir plan dahilinde arada izin verin. Ayda bir arkadaşlarla dışarda yemek, 2 ayda bir çok istediğim bir kıyafeti, kitabı vesaireyi almak gibi gibi. Tüketmiyoruz dediysek ölelim de demedik :)

    27 şubat 10:28

    1442. hayatımı sadeleştiriyorum. ihtiyacım olmayan hiç bir şey almıyorum elimde olanı da elden çıkarıyorum. ama bunu yaparken ihtiyaç sadece yaşamak temel besin gıdası ve barınma değil. mutlu olmak da bir ihtiyaç. sadece artık dolabımda toz tutan şeyleri tutmuyorum mesela. varlığı yokluğu bir bana hiç bir mutluluk vermeyen şeylerden kurtuluyorum. yenilerini de almıyorum.

    21 şubat 20:42


    1441. Tüketmek ve sahip olmak bence bambaşka kavramlar ve tüm hayatımız hep bir dönemin devamı olduğu için nasıl istiyorsak öyle yaşamalıyız. Ha bu demek değil ki, deli gibi israf yapalım, her şeyi tüketelim, yarınlar yokmuşçasına tasarruf yapmayalım, dikkat etmeyelim. Ama hayata da bir kere geldiğimizi ve bu hayatın ne zaman biteceğini bilmediğimizi de unutmayalım. Yarın diye bir şey olmayabilir de. 

    Ama bir şeylere sahip olmak bizi psikolojik açıdan iyi hissettirecekse bunun da kimseye zararı yok. Bu bana şey gibi geliyor, 'aman et yesen de doyacaksın, ekmek yesen de, zengin de olsan öleceksin, fakir de.' Demek gibi. 70 yaşıma geldiğimde yaşadığım hayata bakıp üzülür ya da mutlu olurum. Geriye dönüp baktığımda ya  iyi ki derim ya da keşke.

    Şimdi 32 yaşıma gireceğim ve hayatıma dönüp baktığımda çocukluğum, ergenlik zamanlarım hep yoklukla geçti. Çoğu zaman üstüme giyecek ekstra kıyafetlerim bile yoktu, ayakkabımla dalga geçilmişti lisede. makyaj malzemesi almak, güzel giyinmek yok gibi bir şeydi. Bir fotoğrafımız var, 14 yaşından sefalet akıyor. Özellikle lisede daha orta halli ve orta üst segmentteki insanlarla bir arada olunca ekstra üzücü olmuştu benim için. Şimdi içimde o kızın sahip olamadıklarını tamamlama isteği var. Ama ergenliğim, genç kızlığım bitti ve benim içimde her şey ukte kaldı. O kız o güzelliklere neredeyse hiç sahip olamadı. Gezemedi de tozamadı da. Kuru simit hariç çoğu zaman ekstra bir şey de yemedi herkes daha iyi şeyler yerken. Yok gibiydi bence. Ziyan olmuş bir 7-8 yıl. Ve esasen hayatın en toz pembe en gamsız olması gereken dönemleriydi. Şimdi genç kızlara bakınca hep çok üzülürüm o yüzden. 

    Ben 70 yaşıma geldiğimde en azından bu yaşlarımın mutlu ve istediğini yapmış olarak geçmesini isterdim. İyi şeylere sahip olup, iyi şeyler yapmış olarak. Ha hala yapamıyoruz, hala tam orta sınıf dahi olamadım. Ama hayat bir bütündür ve bizi bir ruj ya da bir tekonolojik cihaz mutlu ediyorsa onu almış olmak keşke dedirtmeyecektir benim düşünceme göre 

    21 şubat 12:12

    1440. Bu konuyu uzun süredir düşünüyorum. Maalesef ki hayatımız "tüketiyorum, o zaman varım" durumuna dönüşmüş durumda. Halbuki 70 yaşımıza geldiğimizde dior rujumuzu ya da dyson airstrait'imizi değil, ne kadar anlamlı ve doyumlu ilişkiler, arkadaşlıklar yaşadığımızı, dünyayı ne kadar gördüğümüzü, neler deneyimlediğimizi hatırlıyor olacağız. Eşyaların verdiği mutluluk geçici, anılarınki kalıcıdır. Güzel anılar ve deneyimlerin bizi uzun vadede iyileştirme özelliği var, belki de tüm toplumun mutsuzluğu şu an hepimizin maddesel şeyler peşinde koşmasından kaynaklanıyordur. Dilerim yakın zamanda toplumsal bir uyanış başlar. 

    Ekleme: arkadaşlar bahsettiğim şey üstünüz başınız dökülmeli, hiçbir şey almayın değil tabii ki. Zaten üç beş girdi okursanız başlığın amacının bu olmadığını da pekala anlayabilirsiniz. Bahsettiğim konu ihtiyacın olmadığı halde ait olmak için gereksiz onlarca şey almak, popüler kültürün dayattıklarını yaşamak zorunda hissetmek, gerçekten ihtiyaca odaklanamamak ve hayattaki tüm mutluluğun kaynağını satın alma davranışı olarak görmek. Hayatta esas olan dengedir, kaliteli yaşamak zaten bir ihtiyaçtır. Fakat 5 farklı marka allığınız olmadan da mutlu olabilirsiniz, eğer olamayacağınızı düşünüyorsanız zaten şu an yanlış başlıkta geziyorsunuz bence. Ayrıca bu ülkede çok da zengin bir ailede yetişmemiş herkes az ya da çok bir şeylerden mahrum kaldı bu bir gerçek. Ortalama bir memur çocuğunun her istediğine tamam mı denildi? Memur örneği verdim çünkü ülkedeki orta sınıfı iyi temsil eden bir grup. Çocukluğumuzda yaşadığımız eksiklikleri şu an fazla tüketim için gerekçelelendirmek de bence bir tür bilinçaltı savunma mekanizması. Gereksiz bir şeyi satın almak için insan kendine binlerce bahane bulabilir, zor olan şey sorgulamak ve gerçekten ihtiyaç analizi yapabilmek. 

    21 şubat 11:52 21 şubat 16:00

    1439. her ay bize farklı bir şeyler aşılıyorlar. önce "clean girl" aşıladılar aylar boyunca, işte çok makyaj yapmak mı kaldı, lip oil lip gloss kullan geç dediler. çok makyaj yapanlara pis gözüyle baktılar. şimdi de "mob wife" akımı çıktı, clean girl zaten sıkmıştı hepimiz çok özlemedik mi farlı rujlu makyajları diyorlar. önce bize zorla lip oil lip glosslar aldırdılar yok gibi makyajlar yaptırdılar, şimdi de zorla farlı makyajlar yaptırmaya çalışıyorlar. ben şahsen ikisine de hiçbir zaman uymadım, benim kendi zevkim ikisinin ortasında gibi bir şey. 2015-16 dönemi hariç hiçbir zaman koyu ruj fanı olmadım koyu far da pek kullanmazdım. ama yapılan korkunç bir şey. korkunç bir tüketim çılgınlığı var. 2022 başlarını düşünüyorum euphoria dizisi yüzünden hepimiz glitterlı makyajlarla geziyorduk ispanyol paça renkli taytlar falan giyiyorduk. ben şahsen öyleydim. şimdi dolabımda duruyorlar. ona vereceğim parayla keşke zamansız parçalar alsaymışım diyorum. hiçbir zaman anlık modalara uymayın. bence modası geçmeyecek olan tek akım "old money"dir ve zamansız parçalardır. şahsi fikrim budur. 10 tane polyester kazak yerine 2 tane kaşmir kazağınız olsun, 10 tane tüylenen oysho taytınız yerine güzel bir diesel pantolonunuz olsun. artık hiçbir akıma uymayacağım istediğim gibi makyaj yapacağım ve istediğim gibi giyineceğim. zamansız parçalar dışında şeyler almayacağım.

    28 ocak 20:33

    1438. Simdi ara ara geldigim bu baslikta yeni farkina vardigim bir konudan bahsedecegim.

    Cok fazla maddeye yonelik yasadigimi anladim. Kultur olarak da buna maruz kaliyoruz diye dusunuyorum. Arkadas ortamina giriyorsun ne giyindin, makyaj malzemen hangisi vs gibi muhabbetler dolasiyor. Sosyal medyaya bakiyorsun ortam ayni, herkes aldigini ya da gittigi yeri gosteriyor. Insanlar surekli link soruyor 😊

    Ben aslinda boyle birisi degilim. Biri yapti diye yapmam ama bilincalti etkileniyor. Iste mesela biri yuz maskesi yapiyor, diyorum ben bayadir yuz maskesi yapmadim. Sonra gezerken kendimi maske alirken buluyorum. Ya da biri guzel pijama takimi paylasmis, o an almiyorum. Cunku pijamam var. Neden alayim ikincisini? Ama oyle olmuyor, aradan zaman geciyor bakiyorum yenisi aliyorum ve ilginc olan yeni aldigim pijama sosyal medyadan gordugum urune zevk veya tasarim olarak benzer ya da rengi ayni... bir sekilde bilincalti kirliligi olusuyor. Markalarin da bu yuzden sosyal medyayi bu sekilde kullanmasi iste influencerlar, onlara gonderilen bedava tanitim urunleri cok mantikli. Gercekten ise yariyor. o bedavaya aliyor ben hayatimdan calarak aliyorum.

    Bu yeni yilda sosyal medya kullanimi azalttim, reklam ve isbirligi hesaplarini takipten cikardim. Marka bagimlisi ve dis gorunus takintili arkadaslarimla iliskimi de azalttim. Artik hayattan keyif almaya odaklanacagim, alisveris odakli olmak yerine. Gezerek, okuyarak ve iyi insanlar ile vakit gecirerek... varsin ustumde basit bir esofman olsun, esyalarim eski olsun, makyajim olmasin... oldugu kadar olsun. Ikinci hedefim ise birseyi eskitmeden ya da bitirmeden almayacagim.

    27 ocak 14:48


    1437. tükete tükete tükendim o yüzden mecburi olarak ben de katılacağım bu işe. artık ihtiyacım olmayan şeyleri elimden çıkarıp geriye kalan demirbaşlarla devam etmek ve uzun süre bir şey almamak istiyorum.

    3 ocak 02:46

    1436. Dün youtube keşfette bir kanal çıktı karşıma ve buraya da iliştirmek istedim. Kanalın ismi "Melisa Tanrıkulu". Kendisi 2024 yılına girmeden önce son ihtiyaç alışverişlerini tamamlayıp, 2024 yılında no Buy year yapacağını söylüyor. Bunun için de her alanla ilgili neyin yıl içinde zorunlu olarak alınacağı ve neyin kesinlikle alınmayacağı ile ilgili ayrıntılı çalışması var. Hatta bir videosunda hilelerin önüne geçerek kuralları da saymış. Başlık başlık incelemiş. Benim çok hoşuna gitti. Tüketmiyoruz kampanyasına destek olacak ve ilham verecek içerikleri olduğu için de burada paylaşmak istedim. 

    25 aralık 2023 12:05

    1435. bugün reddit'te karşıma çıkan bir alışveriş bağımlılığı başlığı altındaki gönderi üzerine tekrar yazma gereği duydum.

    pek çok markanın reklamlarında kullandığı dil hem kadınları aşağı çekiyor ve bir nevi feminizmi kullanarak feminizmi öldürüyor.

    Hemen hemen her feminist; kadınların erkeklerin zevki için sürekli kıyafet/makyaj/cilt bakımı satın almasını ve kendimizi belirli bir şekilde göstermemizin beklenmesinin kadın düşmanı bir hareket olduğuna inanıyor. ama pek çok "ticarileşmiş feminizmin" fikir birliği, aslında makyaj/giysi/cilt bakımı satın almanın ve bunları erkekler için değil, *KENDİNİZ* için kullanmanın "güçlendirici" olduğu yönünde. Ayrıca şirketler feminist hareketleri "benimsiyor" ve cilt bakımı/makyaj/kıyafetleri "kişisel bakım" ve "güçlendirme" olarak pazarlayarak bunları ticarileştiriyor. Artık pazarlamaya göre, bir erkeği memnun etmek için makyaj/cilt bakımı/kıyafet satın almıyorsunuz; *kendinize* bakmak, kendinizi güçlendirmek için makyaj, cilt bakımı ve kıyafetler satın alıyorsunuz. Bu tür pazarlama stratejilerinin altında yatan varsayım: aşırı miktarda makyaj, cilt bakımı veya kıyafet satın almıyorsanız, kendinize bakmıyorsunuzdur.

    Güçlü, bağımsız, kariyer odaklı, belirli bir makyaj markası/markalı kıyafet vb. giyen bir kadınların olduğu reklamlar görüyoruz. bu reklamlar, temel olarak ürünün kadının başarısına katkıda bulunduğunu öne sürüyor . Bu sadece GERÇEKTEN FEMİNİST OLMAMAKLA kalmıyor, aynı zamanda sizi aşırı satın almaya teşvik ediyor çünkü ürünün size bu tür bir hayat yaşama gücü vereceğini düşünüyorsunuz. Eğer satın alabilirseniz mutlu olabileceğinizi ve başarılı bir kariyere sahip olabileceğinizi düşünüyorsunuz. Reklamlardaki efsanevi kadın için hayat kolaydır; hiçbir baskıya maruz kalmaz ve yalnızca çok çalışarak, hiçbir engelle karşılaşmadan "güçlü, bağımsız bir kadın" haline gelir. Reklamlar sizi, ürünü satın alırsanız "kendinizi güçlendirebileceğinize" ve o hayata da sahip olabileceğinize ikna eder.

    burada kişisel bir deneyim paylaşmak istiyorum. tasarım okurken vitrin tasarımı dersleri alıyordum ve çoğu zaman vitrinleri tasarlarken alıcının kendilerini içinde hayal edebileceği hayat tarzları yaratmamız isteniyordu. mesela havalimanı stili kombinleri. iki cinsiyete de hitap eden mükemmel bir konsept fikri çünkü havayolu ile seyahat hem pahalı, hem de sadece çok az zamanı ve çok işi olan insanların iş için tercih edeceği bir ulaşım türü. hayatı düzenli, işleri tıkırında, şık ve lüks içinde yaşayan insanları havalimanı loungeları ve stilleriyle eşleştiriyoruz. o şekilde tasarlanmış bir vitrin de otomatikmen hem kadınları, hem de erkekleri cezbediyor.

    fakat olay şu: hiçbir ürün bizi "güçlendiremez". Pek çok reklam, "kendimizi güçlendirmenin" ve "bağımsız bir patron" falan olmanın bireyin sorumluluğu olduğu fikrini öne sürüyor. Ancak bu ticarileştirilmiş feminizmin göz ardı ettiği şey, bir ürünle güçlenemeyeceğimizdir; ancak gerçekten insan haklarına sahip olarak güçlenebiliriz. Ataerkillikten çıkış yolunu satın alamayız; Ataerkillik toplumsal bir sorundur,kişisel bakımla çözülebilecek bir sorun değildir. Hiçbir zaman reklamlardaki kadın olamayız çünkü reklamlar toplumun baskıcı yapısını bir şekilde aşabileceğiniz, kapitalizmden / ataerkillikten kaçınabileceğiniz sahte bir dünyada var oluyor. Ancak bireysel düzeyde hiçbir sıkı çalışma, baskıdan kaçınmanıza yardımcı olamaz ve kesinlikle bir ürün satın alarak baskıdan kaçamazsınız. maalesef Kadınlar her geçen gün haklarını azar azar kaybediyor.

    Alışveriş bu noktada bizim için dikkat dağıtıcı rol oynuyor. Çökmekte olan bir dünyada kendimizi rahatlatmanın basit yollarını arıyoruz. Ancak bu dikkat dağıtma kişisel bakım olmuyor. Tam tersi, makyajın/giysilerin/cilt bakımının mali durumumuzu ne kadar tükettiğinden yakınıyoruz. Bu kesinlikle bir sorun. Diğer bir sorun ise evlerimizde kapladığı alan: hayatlarımızı karmaşıklaştırıyor, zihinsel alanımızı işgal ediyor ve ZAMANIMIZI tüketiyor. bu ürünler bir nevi içimizdeki boşluğu dolduruyor fakat bunun mali bir zararı da var. biz kadınları yoksulluk sınırına yaklaştırıyor. Erkeklerin tüm bu "saçmalıkları" satın almasına gerek yok ve bu nedenle önemli ölçüde daha fazla harcanabilir gelire sahip olabiliyorlar. Kendimizi özgür bırakmayı öğrenmemiz gerekiyor. yoksa yüzleştiğimiz çifte standart makası, her ne kadar modern çağ ile daraldığını düşünsek de, git gide açılmaya devam edecek.

    15 ekim 2023 11:16 15 ekim 2023 11:22