1. aşağıdaki yazı feci gaz ve motivasyon içerir.
"gösterişi övdükçe, gösteriş yapanların sayısını arttırırsınız." demişim, (gbkz: gösterişçi tüketim) yazısında.
gösteriş, övünülen ve talep edilen şeyler üzerinden yapılır. pokemon kartları biriktirmeye çalışan bir çocuk grubunda, pokemon kartınızla tüm övgüleri üzerinize çekebilirsiniz ancak altın gününde toplanan ve en güzel keki kimin pişirdiği konusunda yarışan hanımlar arasında pokemon kartınız ilgi çekmez.
toplumdaki insanlar neye ulaşmak istiyorsa; o şeye ulaşabilen kişiler, ego tatminlerini o konu üzerinden yaparlar. (tekne alabilen çocuğun "beni etkileyen o dalgaların köpürtüsü, anlayamazsınız" demesi gibi.)
mesela toplumda zeka övülüyor olsaydı, "ay bilmemkimin oğlu atom parçalıyormuş", "o da bir şey mi, bilmemkimin kızı karadelikleri keşfetmiş" gibi konular üzerinden birbirimize caka satacaktık. mutluluk övülüyor olsaydı; çok para kazanan meslekte çalışanın değil, sevdiği meslekte çalışıp kıt kanaat geçinen kişinin hayatı daha kıymetli olacaktı.
dünyaya bakın, ne üzerinden caka satılıyor? "zenginlik", "güzellik", "zayıflık" vb...
gösteriş, bu konular üzerinden yapılıyor. çünkü bunlar övülüyor. biz - bunları - övüyoruz.
(yazar: persephone)'nin (no: (no:18416)) nolu girisinde çok önemli bir yer var, altı çizilmesi gereken.
[alıntı] "55 kilodan 47 kiloya düştüm. haliyle aldığım iltifatlar yüzünden eski halimi sorgular oldum. 55 kilo iken çirkin miydim? (...) sağlıklı beslenmeye çalıştım ve 1 yılda eski halime döndüm. insanların sağlıklı görünüyorsun demelerini beklerken herkesten şişmanlamışsın lafını duydum. 1.71 boyundaki bir insan evladı 55 kiloda nasıl şişman olabilir ki?" [/alıntı]
55 kilodaki birini şişman olarak görüp, iskelete dönüşen birini güzel olarak yorumlayan insanların güzellik algıları nasıl bozulmuştur sizce? anlatayım.
Öncelikle, insanların neyi amaç olarak gördüklerini belirleyen nedir? markalar tabii ki. markalar neyi satıyorsa, onun satın alınması için talep yaratmalıdır. ihtiyacımız olan şeylerin reklama ihtiyacı yoktur. reklamlar, ihtiyacımız olmayan şeylere ihtiyacımız olduğu algısını yaratırlar. "başınızı sokacak bir ev alın" demez reklamlar, ne tür ev almanız gerektiğini söyler. "yemek yiyin" demezler, "şu yeni çikolatayı deneyin" derler.
"Advertising is the art of convincing people to spend money they don't have for something they don't need." - Will Rogers
çevirisi: "reklamcılık, insanlara ihtiyaçları olmayan şeyleri almak için sahip olmadıkları parayı harcatma sanatıdır."
Şimdi reklamlar dünyasına bakın. reklamlar, kendilerine para kazandıracak kitleyi hedef alırlar. kadınlara yönelik araba reklamları nadirdir, erkeklere yönelik çamaşır suyu reklamı da neredeyse yoktur. (erkekler temizlik yapmıyor sanki?) bu yüzden parayı genelde kadınlar üzerinden kazanan markalar, kadınları hedef alırlar. kadınların bir şeylere ihtiyaç duyduklarına inandırıp onlara para harcatırlar. "ama büyülü bakışlar için bu rimeli alman gerekiyor canım, yoksa etkileyici bakışlara sahip olamazsın."
işte gösterişi belirleyenler de bunlar, insanlara neyin övülmeye değer olduğunu empoze eden bir sistem var karşımızda. bunu kırmanın bir iki yolu var, zor ama etkili. ego tatmini yapmaya her insan ihtiyaç duyar ama ego tatmini yaptığımız gösteriş konularını değiştirebiliriz. aynadaki yansımanıza değil, içinize bakın. siz kimseniz, o yönünüzle takdir görmeyi hedefleyin. görünüşünüz ya da cüzdanınızla değil, yetenekleriniz ve/ya karakterinizle takdir edilmelisiniz.
insanlara zayıfladığı ya da şişmanladığı için değil, sağlıklı oldukları için iltifat edin. çantasında ruj değil de kitap gördüğünüz için iltifat edin. iyi makyaj yaptığı için değil, güzel gülümsediği için; çok para kazandığı için değil, helal para kazandığı için... çok puan alıp da sevmediği bir bölümü kazananı değil, sevdiği bölümü kazanmak uğruna yüksek puanını boşa harcayanı takdir edin. özetle, anladınız işte, gösteriş yapılan alanları değiştirelim artık.
"fakirler ölsün, porsche'den selamlar" türü videoların artması sizce de acınası değil mi? "sıra arkadaşımın ailesi muz alamıyor, ben de beslenme çantama muz koymayayım" diye ince düşündüğümüz dönemlerden, instagramda yemek fotosu paylaştığımız günlere gelmeyi acıklı buluyorum ben.
not: reklamcı değilim. pokemon kartları biriktirdim zamanında ama hepsi kayboldu.