4.
bende olay şöyle gelişti, benim "hayatımdan asla çıkaramayacağım" deme sebebim, onsuz yapamam diye değil, literally bir anda pat diye "hayatımdan çıkartamayacak" olmamdan kaynaklanıyordu. zira hayatıma yapışan bir sakızdan farksızdı; ısrarcılığı, yapışkanlığı, gelgitli/yardıma muhtaç ruh halleri, benden başka kimsesizliği, çekebileceğim potansiyel vicdan azapları aklıma geldikçe sürekli ertelediğim ama aslında bir an önce aldırmam gereken bir ur gibiydi...
bu şahısı 15 yıldan fazladır tanırdım, çocukken tanıştım resmen. ve inanın o dönemlerde şimdiki haletiye ruhiyesinin esameleri görünmüyordu; herkes gibi bir insandı. zamanla, yavaş yavaş, alıştıra alıştıra ruhen bozulmaya başladı. geçtiğimiz on beş sene içerisinde, oldukça iyi bir okulda oldukça iyi bir tahsil görme şansına sahip oldu, kültürlüydü, yetenekliydi, mesleki anlamda gayet başarılı aşamalar kaydetti, çok büyük marka şirketlerde çalıştı, maddi durumu her zaman benden daha iyi oldu, her zaman benden daha "özgür" oldu (istanbul'da milyonlarca liralık lokasyonda kendi evi vardı direkt yani daha ne diyeyim), dış görünüşü gayet düzgün, alımlı boylu poslu denilebilecek bir kızdı. yani hayatıyla, imkanlarıyla yapabileceği onlarca şey vardı. fakat kendisi ne yaptı derseniz, zamanla çevresindeki tüm "eski dost"larının kaçışmasıyla birlikte sadece benim kafamı s.kmeye başladı. kafa s.kme derken aklınıza ex draması+türk kahvesi qeyfisi filan gelmesin, yüzlerce başarısız/günübirlik ilişki deneyimleri, çevresindeki tüm insanlara karşı paranoyak düşünceler geliştirme, kimseyi beğenmeme-aşağılama, statücülük, fakat- ironiktir-
üç günlük tanışıklığı olan kişilere maddi-manevi olarak kendini kullandırtma ve pişman olma döngüsü, tüm bu deneme-yenilme döngülerini, paranoyak fikirleri, tanımadığım (kendisinin de üç gündür filan tanıdığı) kişilerin dedikodularını hayatındaki tek dostu ben kaldığım için bana nakletme halleri...ÇOK güzel bir tabir duydum geçenlerde; ben onun resmen "duygusal çöp kovasıydım"... ona olan acımamı kullanıyordu apaçık. fakat dediğim gibi hayatımın kötü giden bir dönemindeydim zaten, açıkçası s.ktrp gitmeye halim bile yoktu. üstelik ruh haline o kadar güvenmiyordum ki kendine bir zarar vermesinden bile korkuyordum saçma bir şekilde. halbuki 30 yaşında bir insandan sorumlu filan olamazdım.
sonra çok değişik bir şey oldu. bu beni bir gün ortada hiç bir şey yokken her yerden engelledi filan. ben de hiç ses etmedim, çünkü sanki omuzlarımdan yılların yükünü atmış gibi bir rahatlık hissetmiştim. bu başta "suçlu" bir rahatlıktı, sonra tamamen rahatlığa dönüştü. ben bunu "allahın sevdiği kulu" olmama bağlayarak çok irdelemiyorum. aslında bunu yapmasındaki sebebi de biliyorum fakat artık olan oldu, burada zikretmek istemiyorum. sadece onsuzluğun tadını çıkarıyorum uzunca bir süredir.