16.
haftanın altı günü, yoğun stres ve sorumluluk altında çalışan, iş nedeniyle sık seyahat eden, evli, biri 3,5 yaşında ve ikincisi ana rahminde, çocuklu ve aynı zamanda hamile bir kadın olarak benim düzenim şöyle:
- ev işlerini ortak yapabildiğiniz sürece yapmak. eşiniz ortaklığı bozuyorsa mutlaka düzenli bir yardımcı bulundurmak.
- geniş bir derin dondurucuyu, yemek yapmayı pratik hale getirecek şekilde sürekli dolu tutmak (haşlanmış bakliyat, ayıklanmış barbunya-bezelye, kendi yaptığınız köfteler, pişirilip paketlenmiş hamur işleri, pişirilmeye hazır dolma sarma, közlenmiş patlıcan, tavada yağsız soldurulmuş yaz biberleri (çünkü sarımsaklı yoğurtla muazzam oluyor) vs.) ve yazın bol bol domates konservesi hazırlamak/hazırlatmak.
- haftasonu bolca salata malzemesi alıp, yıkayıp, kurutup, buzdolabında saklamak.
-haftalık yemek listesi yapıp duzdolabı kapağına iliştirmek. her gün kallavi yemek olmak zorunda değil ama çocuk varsa, evde her gün yemek olmak zorunda maalesef :( mesela her gün çorba olacak. kallavi yemek olmayan günlerde, kışsa balık, yazsa kendi yaptığınız köftelerin yanına değişik salata/garnitürlerle çocuğu sağlıklı beslemek mümkün oluyor. kendiniz atıştırıp geçiştirebiliyorsunuz ama çocuklar için durum böyle.
- hafta içi misafir ağırlamamak (hatta mümkünse hafta sonu bile ağırlamamak)
- mutlaka ama mutlaka çamaşır kurutma makinası kullanmak (bunu icat edene ne kadar dua ettiğimizi bilse göğe yükselirdi). bu makinalar yoğun ısıyla ve buharla kurutma yaptığı için tişört, kazak, kot pantolon, iç çamaşırı gibi pek çok giysi, makinadan çıktığı anda sıcak sıcak katlanırsa ütülenip kaldırılmış gibi muntazam oluyor. gömlek ve kumaş pantolon gibi jilet ütü siteyen giysileri de ütücüye ya da yardımcı kadına ütületmek.
- banyoda renkliler ve beyazlar için iki adet kirli sepeti bulundurmak. çamaşırları ayırma derdinden ve bunun için harcanacak üç-beş dk'den tasarruf için :)
- çocuğa sorumluluk bilincini bebekliğinden itibaren vermeye çalışmak ( oğlum 2,5 yaşından beri yemekten sonra tabağını, çatalını, bardağını lavabonun kenarına veya o esnada bulaşık makinasının kapağı açıksa makinanın içine koyar, kirli çamaşırlarını odasındaki kirli sepetine koyar, oyuncakları için ayırdığımız alanın dışında oyuncak bırakmaz, akvaryumu ve balıkları var, balıkların beslenmesinden ve akvaryumun suyu eksilince üzerine su eklenmesinden o sorumludur mesela. çocuğu, böyle böyle evdeki ortak yaşama entegre etmeye çalışıyoruz)
- her eşyanın belirli bir yerinin olmasını sağlamak ve o eşyayı daima orada bulundurmak. tabi bunun için bol dolap ve saklama alanı sağlamak.
- kitap, cd, dvd gibi toz doğuracak eşyaları mutlaka kapalı bölmelerde bulundurmak.
- çocuk ve kendim için ertesi gün giyeceğimiz giysileri geceden ayarlamak.
- eşimle gardropları ayırmak (bu cidden büyük bir düzen sağladı ikimize :) )
- internetten alışveriş yapmak. market alışverişini bile internetten ya da telefonla yapmak. büyük zaman kazandırıyor.
- kişisel bakım, kuaför, manikür, pedikür işlerini ya hizmet olarak satın almak (genelde iş çıkışları ya da öğle aralarında); alamıyorsanız haftada bir gün, 1 veya 2 saatin size ait olduğunu ev halkına duyurup, o saatte kendinizle olan randevunuza sadık kalmak. aksi takdirde hiç fırsatınız olmayacaktır.
- oğlum 2 yaş civarı olduktan sonra, salon sporları değil de hava güzelse dışarıda yürüyüş, evde fitness videoları gibi aktivitelere biraz zaman ayırabilmeye başlamıştım ama son bir yıldır yoğun iş tempom nedeniyle spor konusu rafa kalktı maalesef. ama iş bu kadar yoğun olmasaydı ya da çocuk olmasaydı, spor için de haftada iki akşam ayırabilirdim gibi düşünüyorum.
benim ilk etapta aklıma gelenler bunlar oldu sevgili süslüler.
"çocuk olunca ne yapacağım" kaygısı yaşayan süslüler için küçük bir not: çocuk yokken ben de çocuk olunca naparım, nasıl yetişirim, hem ev, hem iş, hem çocuk, nasıl olacak? diyordum ki o zamanlar haftada 5 gün ve daha düşük tempoda çalışıyordum. şimdi iki çocuklu sayılırım, haftada 6 gün ve çok yoğun bir tempoyla, sürekli günübirlik seyahat ederek, esnek saatlerle çalışıyorum maalesef. ama çocuk olduktan sonra insanın hayatı zaten baştan aşağı değiştiği için, o 24 saati yönetme kabiliyeti nasıl gelip buluyor sizi, hayret ediyorsunuz. çocuk + çalışma hayatı, hayatınıza mecburi bir format atmayı gerektiriyor. bir program dahilinde yaşamak zorunda olduğunuzu anlıyorsunuz. ayrıca, anne olduktan sonra siz, eski siz olmayacağınız için, içinize resmen deli bir kadın kaçacağı için, o düzenin nasıl olup da evrildiğini çok sonra fark ediyorsunuz. ki ben öyle çok fedakar, kendini adayan, anaç bir kadın da değilimdir. ama oluyor işte bir şekilde, o düzen üç beş ay içinde sorunsuz işlemeye başlıyor. fakat annelik sürecinde aynı zamanda çalışan kadın (hatta çocuklu ev hanımları), genelde erkekten daha fazla yıpranıyor mu? kesinlikle! o yüzden ne yapmak lazım? erkeği, hayatın müşterek olduğuna ve hatta zamanın kadınlara karşı biraz daha fazla acımasız olduğuna ikna edip, yıkabildiğiniz tüm sorumlulukları eşinize yıkmak; onu beceremiyorsanız düzenli yardımcı çalıştırmak lazım. çünkü insanın, hangi kültürden, hangi ekonomik sınıftan olursa olsun, ancak kendisine özen gösterebildiği (bunu illa ki fiziksel özen olarak algılamamak lazım) ve benliğini idrak edebilecek kadar kendisiyle kalabildiği sürece iyi ve dinç hissedeceğini düşünüyorum.
sevgiler.