yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (4)
    • medya (0)

    4. 1970 yapımı dramatik bir türk filmi. türk sinemasının ilk kadın yönetmenlerinden biri olan ve talihsiz bir şekilde kaybettiğimiz bilge olgaç yazıp yönetmiş, türkan şoray ve demir karahan başrolleri paylaşmış.

    zeynep, bir kaza sonucunda felç kalmış genç bir kızdır. etrafındakiler ona pervane olmaktadır. evlerinde düzenledikleri bir partide teğmen tarık'la tanışır ve merhamet duygusuyla ona yaklaşan tarık, zeynep'in hali hazırda çalkantılı olan ruh dünyasını derinden sarsar. (gizlinot: şoray'ın ata bindiği fotoğrafın önünde ağladığı sahne çok etkileyicidir. ''hayır, tahammülüm kalmadı bu resme, dayanamıyorum, indirin! kaldırın bu korkunç hayali buradan, kaldırın, istemiyorum!'') hezeyanları yüzünden gün geçtikçe hırçınlaşan zeynep'in tek umudu bir gün yeniden yürüyebilmek ve (gizlinot: film boyunca zorlama bir şekilde girdiği çıkmazlara hak verip film boyunca yaptığı sersemliklere sinir olduğum) tarık'la beraber olabilmektir.

    ''işiniz olmadığı bir gün evimize gelip bir çayımızı içmenizi rica edebilir miyim? geleceğinizi önceden haber vermenize ihtiyaç yok çünkü maalesef, her zaman evdeyim.''

    ayrıca bu filmle ilgili çok ilginç bir ayrıntı var. zeynep, at sürerken düşüp felç kalıyor. bu filmden iki yıl sonra çekilen cemo'nun setinde türkan şoray attan düşüyor ve ölümden dönüyor. ayrıca bu filmdeki partneri demir karahan, şoray'ın sinema kariyerindeki son partneri oluyor. 2007'de çekilen suna filminde karı kocayı canlandırıyorlar.

    restore edilmediği için neredeyse hiç bilinmeyen bu film elbette kusursuz değil ancak bilge olgaç elindeki imkanlarla her anlamda etkileyici ve şiirsel bir iş ortaya çıkarmış. 62 dakikalık süresiyle şans verilebilecek bir yapım.

    edit: bugün ekşi sözlük'teki bir girdiden öğrendim ki, bu film stefan zweig'ın ''sabırsız yürek'' isimli öyküsünden uyarlamaymış. çok şaşırdım.

    19 mart 2021 23:28 5 nisan 2021 12:54

    3. son 10 yildir seyrettigim tek turk dizisiydi diyebilirim.. narin'in acilarini ve ozellikle ask acisini tam icimde hissederek izlemistim. mevcut sonu kabul edemedim hic bir zaman.. benim icin oyle bitmedi. narin ve firat mutlu uzun bir hayat yasadilar:) Blutv'de gorunce tekrar izlemeye basladim. oyunculuklar mukemmel, her rol tam adamina verilmis. Ozgu namal'i cok guzel bulan seven biri oldugum icin dizinin icine daha bir girebiliyorsun sanirim.

    21 ocak 2021 11:10

    2. hande altaylı'nın "kahperengi" isimli kitabından uyarlanan ve hakettiği değeri görmediğine inandığım dizi.

    yerli yapımlar arasında izlediğim en güzel dizilerden biri, konusu dram ama konunun işlenişi bakımından kahkahalar attıran pek çok sahnesi var. Dram ve komedi kafa kafaya diyebiliriz. bence dizinin en güçlü olduğu konu oyuncu seçimleri bu arada; deniz, sermet, atıf... izlerken pek çok karakterin oyuncu olduğunu unutup adeta bu insanlar gerçekten bir yerde yaşıyor gibi geliyor.

    iki kadın arasındaki dostluğun da inanılmaz güzel şekilde anlatıldığını düşünüyorum, zaten dizideki bütün ilişkilerin ötesinde işleniyor.

    ayrıca deniz rolü burçin terzioğlu'na şans getirdi bence, diziyi güzelliği ve tatlılığıyla öyle bir götürdü ki sonrasında yolu baya açıldı (gizlinot: poyraz karayel)

    20 ocak 2021 22:17


    1. Hande Altaylı’nın Kahperengi isimli kitabından uyarlanan, başrollerini Özgü Namal ve Burçin Terzioğlu’nun paylaştığı Türk dizisi.

    İzlediğim en güzel dostluk dizisiydi. Narin- Deniz dostluğunun dizinin temelinde yer almasıyla diğer dizilerden ayrılmıştır benim için. Tüm oyuncular rollerine cuk oturmuştu bu dizide. Narin, Deniz, Sermet, Fırat, Şadiye, Moskof Recep..

    Ve Kavaklar eşliğinde son bölüm, Deniz ve Narin’in kumsalda koşturmaları, konuşmaları. Akşam akşam aklıma geldi yine.

    + Durduk işte, al.

    - Nerdesin sen? Arabanın içinde misin? Dışında mısın?

    + Bilmiyorum ki. Her şey ters görünüyor. Narin, annemler de böyle ölmüştü.

    - Biliyorum. Biz ölmedik ama. Sanmam yani.

    + Anlamadım ki. Ölünce konuşulabiliyor mu?

    - Senin konuşmaya devam edeceğine eminim.

    .....

    -Deniz, ya insanın dünyadaki ağırlığını nasıl hesaplıyorlar?

    + Nerden aklına geldi şimdi bu? 

    - Yani ne bileyim, bu terazileri neye göre yapıyorlar?

    Böyle doğuyorsun, ölüyorsun bir yer kaplıyorsun dünyada.

    Sonra anıların, yaşadıkların, sevdaların, çocukların, yılların falan. Bütün bunlar.

    Böyle ağırlığın gittikçe artıyor.

    Bedeninden daha fazla bir insan oluyorsun. Ruhun ağırlaşıyor.

    + Bence bunları düşünmene sebep kaburgalarının kırık olması. Sen nefes alabiliyor musun?

    - Evet, eveet. Derin derin hem de...

    + Narin, ben hamileyim biliyo musun?

    - Çok sevindim bitanem..

    + Ağlama..

    - Çok sevindim..

    + Ağlamaa..

    - Çok sevindim...”

    16 aralık 2020 23:02