yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (4)
    • medya (1)

    4. yıllar önce the secret isimli kitabı biraz karıştırıp saçma olduğuna kanaat getirmiştim. geçenlerde ise bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine aykut oğut'un 'evrenden torpilim var' isimli kitabını aldım. kitap eğlenceli ve pozitif bir dili var. ve hayatımı değiştirdi!!

    demek isterdim ama tabii ki öyle bir şey yok. yine ego, enerji, çekim yasası ve zart zurt kelimeleri kullanılarak yazılmış bir başka kitap.

    çekim yasası tehlikeli bir endüstri. uzaktan yakından fizik bilmeyen insanların enerji, bazen kuantum, titreşim ve frekans gibi kelimeleri kullanarak oluşturduğu, hatta kimileri için dini bir inancın yerini alan olgu. bir de maalesef mindfulness meditasyonu da işin içine karıştırıyorlar. bu sözde yasayı en tehlikeli yapan şey de yalanlanamaz oluşu. hemen açıklayayım:

    -pozitif düşünüyorum, iyi titreşiyorum ama evren bana istediğimi vermiyor. e niye?

    +demek ki bilinçaltında blokaj var. demek ki aslında istediğin şey o değil. yani evren sana yine kendi frekansını veriyor.

    var mı böyle bir saçmalık? matematik mezunu olacağım 1 ay sonra. ben bu kısmi diferansiyel denklemi çözemedim. cos(x)'in fourier açılımını yapamadım. demek ki o denklemin ya da cos'un titreşiminde değilim. q.e.d.

    bu sektörde (matematik değil çekim yasası) inanılmaz paralar dönüyor süslüler. sorgusuz sualsiz hiçbir şeye inanmayın. güzel bir hayat yaşamak emek vermekten geçer. günlük hayatınızda meditasyon yapın, yoga yapın, olabildiğince hayatın güzelliklerine odaklanın. ama varolmayan bir yasadan medet ummayın, hiçbir yere varamazsınız.

    (gizlinot: q.e.d.'nin tanımını yapmıyorum. açın internetten aratın.)

    16 mayıs 2022 16:06 18 mayıs 2022 16:27

    3. Madde atomlardan oluşur. atom, Nötronlar, protonlar, çekirdek. Peki çekirdeğin içinde ne var? İşte bu sorunun cevabı insanları çok şaşırttı. Çekirdeğin içinde "Kuark" denen enerjiler var. Bu enerjiler ise sürekli titreşim halinde ve belirli frekanslar halinde sinyaller gönderiyor. Aslında madde olarak gördüğümüz katı cisimler tamamıyla enerjiden oluşuyor. Evet, biz aslında enerji denizinde yüzüyoruz. Evrende her şey enerjidir ve her enerji kendisine benzeyen diğer enerjileri çeker.

     Bilmeyenler için hemen uyaralım, Newton’un ünlü kütle çekim yasasından bahsetmiyoruz. Avustralyalı TV yapımcısı Rhonda Byrne’ın, Türkiye dahil tüm dünyada çok satanlar listesine giren, 20 milyondan fazla satıp, 50’den fazla dile çevrilen Sır/Secret kitabında geliştirdiği çekim yasasından bahsediyoruz.

    Evrende makro düzeyde gezegenler, yıldızlar birbirini çeker, mikro düzeyde ise bir atomun yapısında atomun çekirdeği elektronlara çok hassas bir çekim gücü uygular ve çekim gücü sayesinde atom dağılmadan var olabilir. Evrenin her biriminde çekim gücü vardır ve şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu yasa olmasaydı evren var olmazdı.

    Kuantum fizikçileri evrendeki herşey enerjiden oluştuğunu kanıtladı. Maddenin en küçük birimi enerjidir. Peki, çekim yasasının bu enerji kavramı ile ilişkisi ne?

    İnsan beyni bir gün içinde 60.000 düşünce üretebilmektedir. Bu düşüncelerin hepsi bir frekansa sahiptir. İstediğimiz cisim, enerjiden oluşur ve bir frekans yayar; düşüncelerimiz de bir frekans yayar. Bu iki frekans mutlaka evrende birbirini çekecektir.

    Çekim yasası; “benzer, benzeri çeker” şeklindeki sloganı her şeyi özetliyor. İnsan dev bir mıknatıs gibidir. Düşüncelerimiz ile evrene sürekli mesaj gönderiyoruz. Bu düşünceler belirli bir frekansta enerjiye dönüşüyor. Bu frekans gidip kendine en çok benzeyen frekans ile örtüşüyor. Böylece düşündüğümüz şey her ne ise, bize doğru yaklaşıyor. Örneğin, araba sahibi olmak istiyoruz. İstediğimiz bu arabanın yaydığı bir frekans var. Bizim düşüncelerimizin de belli bir frekansı var. İşte bu iki frekans evrende birbiri ile buluşuyor. Sorun şu ki; insanların birçoğu istemediği şeyleri düşünür! Sonra da neden bütün olumsuzlukların tekrar tekrar başlarına geldiğini merak ederler.

    Tam bir kişiyi düşünürken o kişiden telefon aldığınız oldu mu?, doğru zamanda doğru yerde oldunuz mu?, hayatınızda tesadüflerin yeri çok mu?,

    ..tekrar tekrar aynı hataları yapıyor musunuz?

    Çekim Yasası istenileni de istenmeyeni de hayatımıza çeker. Bunu bilmeseniz bile şu kavramları bilirsiniz: Şans, şanssızlık, kader, tesadüf, karma, denk düştü, yürekten istedim oldu, işim rast gitti.

    Bu çekim yasasına göre, hayatta yaşadığımız bütün deneyimler, aslında düşüncelerimizin bir sonucu. Eğer zengin olacağınızı düşünüyorsanız zengin oluyorsunuz, eğer borçlanacağınızı düşünüyorsanız borçlanıyorsunuz. Ya da uçağın düşeceğini düşünüyorsak uçak düşüyor. Byrne’a göre, düşüncelerimizin manyetik özellikleri var ve bunlar belli frekanslarda salınıyor. Bu salınımlar, evren tarafından algılanıyor ve düşüncelerimiz düşündüğümüz şeyi çekiyor.

    Çekim yasası, düşüncenin yaratıcı gücünün kullanımıyla ilgilidir. Bu yasa, dikkatinizi neye yöneltirseniz, onu kendinize çekeceğinizi ifade eder. Bilincimizde ve bilinçaltımızda ne tür düşünceler ve inançlar var ise, bu inançlara uygun deneyimleri hayatımıza çekeriz

    Çekim yasası: “Neyi düşünür ya da neye odaklanırsan, onu alırsın” der. Eğer bir şeyden hoşlanmıyorsan ve sürekli yakınıyorsan; yakındığını sana daha çok yaklaştırır. Ya da olaylara karşı pozitif bir bakış açımız var ise; pozitif kişi, olay ya da durumları kendimize çekebiliriz. En çok hasta olanlar, hastalıktan en çok bahsedendir. Bolluktan en çok bahsedenler ise bolluk içindedir. Çekim yasası her yerde. Peki, siz şu an neyi kendinize doğru çekiyorsunuz?

    Kişisel fikrim, neler. Yukarı da insanların çekim yasası dediği şeyleri yazdım. 

    Peki bu varlığı ispatlanmayan yasanın mucidi Byrne, çekim yasasını nereden çıkarıyor? kuantum fiziğinden! Byrne da diğer New Age düşünürleri gibi kuantum fiziğinin görüşlerini doğruladığını iddia ediyor. Bununla da yetinmeyen Byrne, ‘sır’ diye nitelediği çekim yasasının Platon, Beethoven, Edison, Einstein ve Hz. İsa gibi çok sayıda önemli kişi tarafından bilindiğini iddia ediyor. Çekim yasası şu anda özellikle, New Age takipçilerinin ve bazı kişisel gelişimcilerin başvurduğu bir iddia.

    Peki çekim yasası gerçekten bilimsel bir ilke mi? Evren ve yaşamımızı bizim düşüncelerimiz mi yönlendiriyor? İlk dikkat etmemiz gereken şey, kuantum fiziğinde, insanların düşüncelerinin onların başına gelen olayları belirlediğini ima eden herhangi bir sonucun mevcut olmadığı. Çekim yasasının kuantum fiziği ile en ufak bir ilişkisi yok. Daha genel olarak fizikte, Byrne’ın iddia ettiği gibi benzerler birbirini çeker diye bir şey de yok. Tam tersine, ters yükler ya da ters manyetik kutuplar birbirini çeker!

    Düşüncelerimizin oluşumu sırasında nöronlar arasında sinaptik aktarımlar iyon akımları ile sağlanır. Ve elektrik akımları, manyetik alanlar oluşturur. Dolayısıyla düşüncelerimizin manyetik alanlar oluşturduğu doğrudur. Ancak düşüncelerin oluşturduğu manyetik alan, dünyanın manyetik alanından 10 milyar kere daha zayıftır. Televizyondan telefona, radyodan elektrik akımlarına kadar çoğu cismin manyetik alanı, düşüncelerimizin manyetik alanından katbekat daha güçlüdür ve düşüncelerimizin etkisini kolayca siler.

    Düşüncelerin oluşturduğu manyetik alanı tespit etmek için SQUID olarak bilinen süperiletkenli özel araçları, dış etkilerden izole alanlarda insanlar üstünde kullanmak gerekir. Üstelik bu ölçümler, kafatası üstünde yapılmalıdır; zira manyetik alan uzaklıkla doğru orantılı şekilde azalır ve böyle hassas aletlerle bile uzaktan ölçmek pek olası değil. Dolayısıyla düşüncelerimizin oluşturduğu manyetik alanın, başımıza gelen şeyleri etkileyecek şekilde evrene şekil vermesi bilimsel olarak mümkün görünmüyor. Dahası, kötü düşüncelerle iyi düşüncelerin manyetik alanını da birbirinden ayırmak da mümkün değil.

    Sonuç olarak çekim yasası diğer New Age ilkeleri gibi bilimsel temeli olmayan, kuantum fiziği ile hiçbir bağlantısı bulunmayan, ciddiyetten uzak bir iddiadır. Olumlu düşüncenin, olumsuz düşünceye göre kişilerin psikolojisine hatta sağlığına iyi geldiği, düşünce ve duygularımızın dünyayı nasıl deneyimlediğimizi etkilediği, herkesin bildiği ve sır olmayan bir gerçektir. Ancak evrenin bizim düşüncelerimize göre şekil aldığını, başımıza gelenlerin sadece bizim düşüncelerimizin sonucu olduğunu iddia etmenin hiçbir mantıksal ve bilimsel yönü yoktur.

    Hayatta olan, onu düşünüyordum o aradı vb olaylar, çekim yasasının varlığını ispatlamaz. Veya arkadaşınızın elindeki iskambil kartını tahmin etmeniz. 

    Metafizik artık Bilimsel olarak araştırılmaya başlanan bir konu. Ancak, böylesine büyük ve bilimsel olmayan bir kanıtlar ile insanların dünyasına yön vermek, Bilimsel değil. Dini açıdan da değil, çünkü Kader inancına ters. 

    28 nisan 2019 23:02 28 nisan 2019 23:24

    2. Son zamanlarda biraz buna sardım. Çekim yasasını anlatanlar evren siz ne derseniz evet der, diyorlar. Mesela "ben tarkan'la sevişmek istiyorum" derseniz evren de "evet tarkan'la sevişmek istiyorsun." Dermiş. Yani isteklerimizi belirtirken istiyorum, yapıcam, olucak şeklinde değil de varmış gibi düşünerek belirtmemiz gerekiyormuş.

    Örneğin: Çok yakışıklı, zeki, sadık ve eğlenceli bir sevgilim var.

    Aynı zamanda bunu derken varmış gibi hissetmemiz gerekiyor. Eğer çok yakışıklı, sadık bir sevgiliniz olsaydı nasıl davranırdınız? Enerjimizi oraya taşımamız gerekiyor.

    Ve içimizde kesinlikle şüphe olmaması gerekiyor, restorana gidip yemek sipariş etmiş gibi geleceğinden emin olmamız gerekiyor.

    Bir de bazı yerlerde belirtip unutmak gerektiğini okudum bu benim aklıma çok yattı. Çünkü örneğin ben ne zaman eski sevgilimi takıntı haline getirip stalklasam mesaj atmazdı, unuttuğum an mesaj gelirdi. Veya eski bir arkadaşımın beni aramasını çok istemiştim, aramadı sonra unuttum. Aylar sonra alakasız bir şekilde aradı, seni özlüyorum diye.

    Bu tür şeylerin meditasyon vs gibi desteklerle işe yarayacağına inanıyorum, işe yaramazsa bile kendimle ve hayatla barışık bir insan yapar beni. Yine de çok zor, beynimi duygularımı çok fazla yoran egzersizler.

    Ek: ha bir de en büyük sorunum açık olmamak. İsteğinizi belirtip, onun için adımlar atmak gerekiyor ama onun nereden nasıl geleceği konusunda açık olmak gerekiyor. Örneğin sevgili isteği: bir ortama bakıyorsunuz yakışıklı çocuk yok. O zaman bye diyip gidiyorsunuz. Halbuki açık olup ordaki 70 yaşındaki teyzeyle sohbet etseniz belki de yeğeni vardır :) çok aptal ve sığ bir örnek oldu oldu, ayrıca böyle hesaplamamak gerekiyor ama işte ne istediğimizi bilip, pozitif ve açık olunca olur bence.

    5 temmuz 2016 10:58 5 temmuz 2016 11:07


    1. Nesneler kütleleriyle doğru orantılı olarak birbirine çekim uygular. Bu newton kütle çekim yasasıdır.

    Aynı elektriksel yüke sahip tanecikler birbini iter, zıt elektriksel yüke sahip tanecikler birbirini çeker. Bu da coulomb yasasıdır.

    Bir de "the secret" kitabıyla dillere pelesenk olmuş, ne hayal edersen evren sana onu verir, onu kendine mıknatıs gibi çekersin düşüncesine dayanan ve yukarıdakiler gibi bilimsel bir kanıtı olmayan "çekim yasası" vardır. Keşke bu da gerçek olsa da (gbkz: michael fassbender)'in göbeğinden zeytin yesem. İstiyorum çünkü.

    Ukte (yazar: winterwaltz)

    4 aralık 2015 09:59