yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (56)
    • medya (1)

    56. Bir y kuşağı olarak istemsizce dahil olduğum akımdır. 

    Bizim neslin anneleri atmayı, elden çıkarmayı bilmediğinden tıklım tıklım bir evde büyüdüm. Evlenirken de asgari düzeyde alım yaptım ihtiyaç duydukça alırım diye düşündüm. Fakat elimdekileri de kardeşime anneme vs verdim.

     Ev sade olsun üstüme üstüme gelmesin diye sanırım biraz abarttım, eşyasız kaldım resmen.  Bu durumdan rahatsız da değilim. Misafir falan geldiğinde evi çok düzenli sanıyor oysa düzenlenecek eşya pek kalmadı. 

    16 mayıs 19:10

    55. Çok maksimalist yaşayan bir insandım birkaç yıl öncesine kadar. O dönem odamdaki dolabın aynasından çektiğim fotoğraflara baktığımda bile boğuluyorum. Zaten çok büyük olmayan bir odam vardı ve içinde üç çekmeceli bir dolabım. Dolabım öyle doluydu ki bir şey alırken diğerleri yıkılıyordu. Tabi ki odadaki tek dolap bu değildi. Bir şifonyer vardı ki bu çok sorunlu değildi ama çalışma masam berbattı. Her şey üst üsteydi şöyle anlatayım kitapların üstüne ıvır zıvır eşyalarla kat çıkmıştım ve çalışmak için olan düz yüzey bile dopdoluydu. Masanın altında sandalye olması gereken yerde sandalye yoktu ve kutu kutu eşyalar doluydu ve kapı arkasında da tıklım tıkış bir askılık. 

    Çok uzatmadan nasıl daha minimal hayata geçtiğimi anlatayım belli ki çok uzun bir girdi olacak. Evlendikten sonra eşyalarımın çöp olanlarının bir kısmını atıp kalanları olduğu gibi yeni evime götürdüm ve yerleştirirken yavaş yavaş bu eşyaları istemediğimi farkedip çok bariz fazlalık olanları hediye ederek ya da atarak bir şekilde elden çıkardım. Daha sonra yaşadıkça da yavaş yavaş elden çıkarıyordum ama asla sonu gelmiyordu ve ben kafa olarak artık minimalizme çok yakındım sürekli bir şeyler okuyor izliyordum. Aklım sürekli evdeki çok eşyayı nasıl azaltacağımdaydı. Benim için en büyük adım başka ülkeye taşınmak oldu. Eşimle iki valiz eşya ile bambaşka bir ülkeye yerleşmek tam da aradığım fırsattı ve sadece çok sevdiğim şeylerden oluşan kapsül bir gardrop oluşturdum kendime. Getirdiğim her şey çok sevdiğim eşyalarım olduğu ve birbirleri ile de uyumlu oldukları için azıcık kıyafet ile eskisinden daha güzel ve çok kombin yapabildim hem de sıkılmadan. Kocaman evde iki kişi dolu dolu yaşarken şu an bir odalı evimde bebeğim olduğu için 3 kişi yaşıyoruz. 3 kişi için 2 kapılı dolap ve bir şifonyer yetiyor. Hiç öyle azıcık kıyafetimiz de yok eskisinden daha şık giyindiğime inanıyorum. 

    Kozmetik olarak da zaten yine taşınırken azaltmıştım ve artık elimdekiler bitmedikçe yenilerini almıyorum. Sadece ihtiyaç alışverişi yapıyorum artık kozmetik ne kadar ihtiyaçsa. Renkli kozmetik dışındaki kullandığım ürünleri de minimal düzeye indirdim. Türkiye'de her şey için kullandığım özel ürün varken burada sadece nemlendirici, temizleyici, vücut kremi ve güneş kremi kullanıyorum. Çantamda da el kremi bulunduruyorum ama evde genelde vücut kremini el kremi olarak kullanıyorum. Cildim eskisinden kötü değil hatta gözle görülür şekilde daha iyi. 

    En büyük sorunum olan ayakkabıda da sadeleştim. 2 botum 2 klasik ayakkabım 4 spor ayakkabım var. Şu an spor ayakkabılarımı da 2ye düşürmeyi planlıyorum eskidikçe. Eskiden belki yüz çiftten fazla ayakkabım vardı. 

    Sadece sayı değil tarz olarak da minimalizmi çok sevdiğim için ben zorlanmadım. Çok uzun süren bir süreç olduğu için sindire sindire devam ediyorum. Henüz tam istediğim noktada değilsem de çok yol katettim ve devam da ediyorum. Hala ihtiyacım olmayan olmasa da olur çok eşyam var ama eskidikçe azaldıkça yenilerini eklemeyerek daha iyi noktaya geliyorum. 

    Çok uzun oldu ama okumayı ve konuşmayı oldukça sevdiğim bir konu. Okuyan herkese teşekkür ediyorum.

    25 ocak 2023 11:42

    54. Bir akımın daha sonuna geldik. Minimalizm yüzünden ihtiyacım yok diyip almadığım şeylere şimdi ihtiyacım var alamıyorum iyi mi (gizlinot: Swh).

    Aklıma gelmezdi kıyafetin, ayakkabının yatırım malzemesi olacağı. İhtiyacım oldukça gidip alırım derdim. Dün 700 TL'ye ayakkabı aldım. Geçen yıl 200 TL civarında olan ayakkabılardan... Bilsem dolap dolap ayakkabı, pantolon, kazak vs. stok yapardım.

    Yiyecek aldım. Marketteki adam 'aa bunun fiyatını güncellemeyi unutmuşuz böyle verelim de az sonra güncelleriz' dedi. Eve gelince aklıma geldi keşke iki tane daha alsaydım diye, pişman oldum almadığıma. Bir minimalistin sonu.

    8 aralık 2021 18:27


    53. (link: https://tr.wikipedia.org/wiki/Minimalizm wiki/Minimalizm)

    16 ağustos 2020 21:48

    52. "minimalist yaşıyorum" diyebilmek ve bu 'estetik'in bir parçası olabilmek için bazı insanların çok yanlış yorumladığını düşündüğüm akım/yaşam tarzı.

    bu insanlar elindeki avucundakileri ayıklayarak atmak, vermek, satmak suretiyle eşyasını azaltıp sonra da bu attıklarının yerine daha 'kaliteli ve pahalı' yenilerini alıp bunların ellerinden çıkarttıklarından daha iyi/kaliteli/kullanışlı olduğunu söyleyerek tekrardan tüketim çılgınlığına katkıda bulunuyorlar. şayet bu kadar akımın içinde olsalardı zaten ellerindekilerden atmaz/vermezlerdi de bunlar gerçekten tükenene kadar bekleyip sonrasında yenisini/en iyisini alırlardı.

    elbet bunun hakkında çok okuyan, zihniyetine sahip olan insanlar mevcuttur ve doğru uygularlar ama benim değinmek istediğim nokta: Minimalizm'in hayatımızdan çıkarmamızı öğütlediği tüketim çılgınlığına alet edilip bizzat bahane edilerek yeni şeyler alınmak için kullanılması.

    ben artık youtube'da minimalist yaşam tarzım başlıkları altında "bakın bunları attım ve böyle bir şey aldım. inanıyorum ki hayatımın sonuna kadar kullanıcam bunu öyle kaliteli çünkü 1200₺ verdim :3" içeriklerini izlemekten, buradaki girdilerde de gördüğüm gibi "minimalist yaşayacağım tüketmeyeceğim hiç <3<3 o yüzden dolabımı indirdim kaldırdım ve ihtiyaçlarımı (gizlinot: ehe :'D tabii) not aldım, onları almak için alışverişe (!!!) gittim ve bu sene başka bir şey almiiciiiim hiiiç" kafalarından falan yıldım. Bu eylemleri sanki alışverişe gitmeye sebebiniz olsun diye, kendinizi "bundan sonra başka bir şey almayacağım" diye ikna ederek &vicdanınızı rahatlatarak alışverişe gitmek için yapıyormuşsunuz gibi bir izlenim oluşuyor. Olay, bu, değil.

    16 ağustos 2020 14:58 16 ağustos 2020 15:04

    51. Her fikir akımında olduğu gibi minimalizmde de kişisel yorumlamalar çok şeyi değiştiriyor. 5 yıl önce uygulamaya başladım. 3 yıl içinde hayatım zar zor yerine oturdu ve öğrendim. Tüketmeye alışıksanız zorlanacaksınız. Kendi temel kurallarımı paylaşacağım belki faydanmak isteyen olur çünkü başta benim de kafam çok karışıktı.

    Öncelikle neden bu yaşam stiline geçmek istediğinizi iyi düşünün. Bol eşya seviyorsanız size uygun değil.

    -Eşyalar üstünüze gelmeye ve sizi boğmaya başladıysa,

    -eşyalarınızı koyacak yer bulamıyorsanız(gizlinot: büyük şehirlerde evler zaten çok küçük),

    -paranızın ve zamanınızın nereye gittiğini çözemediyseniz,

    -sürekli aynı eşyaları/kıyafetleri kullanıp aldığınız diğer şeyler dolaplarda çürüyorsa

    doğru yerdesiniz...

    Ben önce temizlik yapmaktan başladım. eşyalarımı ayıklarken 3 temelde ayırdım. 

    1-buna ihtiyacım var mı?

     2-bunu kullanıyor muyum/içinde rahat veya güzel hissediyor muyum vb?

     3-buna değer veriyor muyum?

    ayırdığım tüm eşyaları bir şekilde bağışladım asla çöpe atmadım. Mutlaka ihityacı olan biri çıktı. kendi stilimi ve ihityaçlarımı da bu esnada belirledim bu konuda da hayatım çok rahatladı. Ayıklama esnasında aynısından çok fazla aldığım ürünleri fark ettim. Kullanmadığım bana uymayan hiç bir eşyaya acımadım. Fakat anısı gerçekten çok büyük olan hiç bir şeyiden de vazgeçmedim. 

     Sonra 3 ay asla alışveriş yapmadım isteklerimi listeledim.

    Alışveriş bağımlılığımdan da kurtuldum. Pas parçalara ihtiyacım olduğunu, ucuz diye çok gereksiz şeyler aldığımı, kalitesiz şeylerden nefret ettiğimi fark ettim.

    Bu 3 ay sonunda alışveriş yapmayı öğrenmeye başladım. En zoru burası çünkü alışkanlıklarınız temelden değişiyor. Alırken kendime aynı 3 soruyu yine sordum. Aldığım şeyleri başkalarına danışmaktan tamamen vazgeçtim. Pas parçalarımı arttırdım. Kombinlerimi belirledim o kombinleri nasıl çeşitlendirebileceğimi öğrendim. Bir siyah pantolon 3 farklı gömlekle neler değişiyor, güzel bir fular elbiseleri, takımları nasıl resmileştiriyor öğrendim. Tarzım oturdu. bu süreçte yanlış aldığım eşyalar oldu elbette yeni aldım diye acımadım hediye ettim. Ucuz ve kısa süreli kullanımlık eşyaların tamamından kaçındım. en büyük kişisel değişikliğim burada yaşandı. çünkü hangi rengi/modeli sevdiğinizi ve kendinize yakıştırdığınızı bulmak uzun sürüyor. 

    Sürecin sonunda hayatımda neler değişti?

    -para biriktirmek ve evi temizlemek daha kolay hale geldi

    -eşyaların değil tecrübelerin beni tatmin ettiğini öğrendim

    -minimalleşemediğim yerde kısmayı öğrendim

    -dolabımda belkide çocuklarımın bile giyebileceği iyi kesimli kıyafetlerim var

    -her gün farklı görünmenin değil, şık ve zarif olmanın beni daha mutlu ettiğini gördüm

    -alışveriş yaparken ya da her gün giyinirken !HİÇ!(gizlinot: çok ciddiyim hiç) stres olmuyorum. her gün ne giysem derdim yok gideceğim yer belliyse kıyafetlerde belli.

    Sorulara açığım

    24 haziran 2020 07:54

    50. kendisiyle tanışmam 2015 gibi oldu. az çoktur sözünün çıkışını araştırarak başlamıştım bu akımı öğrenmeye. öğrendikçe çok sevdim. ama sonra yaşadığım ruhsal çöküntüler, hastalıklar, ağır derslerle birlikte uzaklaştım. 2017'den 2019 martına kadar olan aralık tam bir alışveriş bağımlısı gibi geçti. her hafta bir kozmetik ürünü ya da kıyafet almadan yapamıyordum. stoklarımın bile stokları vardı düşünün. ucuz bulunca hadi allaım mantığı maalesef ailemde de var. özellikle migrosun kozmetik indiriminde benim ve annemin gözü dönüyordu. bunu da kullanırsın, çok ucuz al bunu da şeklinde devam etti. bu aralıkta bir çok ürünle tanıştım gerçekten sevdiklerim oldu kabul ama gerekli miydi?

    mesela hiçbir zaman tam makyaj gezen biri olmadım ama bir ton far paleti aldım be de olsa uygun fiyatlı diye. aman şu şunun muadli, bu bunun diye ne çok şey biriktirmişim. işin kötüsü de aldıklarımı hiçbir zaman tam anlamıyla kullanmamam oldu. ürün yarıya gelince sıkılıp yenisini alıyordum. (gizlinot: hayır sen salak mısın nasıl sonuç alacaksın bu şekilde???) bu martta sorunlarım hafifledi, kendime geldim. açtım banyo dolaplarını yarım ürünlerime öncelik verdim. zamanı geçenlerden kendimi arındırdım. project pan yapmaya başladım. kıyafetlerimi düzenledim bana artık lazım olmayacakları bağışladım.

    aslında daha 4 ay oldu ama toparlandığımı hissediyorum. elindekileri kullanmak, onlardan verim almak ne kadar güzelmiş. kişisel zaferimi de bu hafta yaşadım. marttan önceki ben beaulis'in 4,5 lira olan rujlarından en az 2 tanesini alırdı ama ne zaman kullanmaya sıra gelirdi kim bilir. sayfayı açtım buna ihtiyacın yok kızım tut kendini dedim kapadım. elimdekileri çıkardım ve almak istediğim renler ya elimde varmış ya da karıştırınca elde edebileceğim renklermiş. umarım minimalizmi tüm hayatıma yayabilirim.

    14 temmuz 2019 23:56


    49. Paramı sürekli gereksiz şeylere harcayan bir insan değilim. Her ay birikim de yapabiliyorum. Ama çok kıyafetim, çok makyaj malzemem, çok takım var. Çünkü seviyorum kıyafetlerimin birçoğunu yıllar önce aldım güzel bakıyorum hala giyiyorum. Bir tane mont, iki pantolon, bir çift küpe de yeter. Ama o şekilde mutlu olamam ya da Her gün aynı ruju da sürebilirim ama sürmeyi tercih etmem. Bazı insanlar da bunun tam tersi şekilde mutlu olabilir, minimalist bir yaşam isteyebilir. Ben kendimi bu konuda sınırlandırıp mutsuz etmek istemiyorum. İsteyen ve başaran insanlara saygı duyuyorum ama herkes minimalist olmak zorunda değil.

    7 mayıs 2019 11:33

    48. Bu sabah star tv'de özlem denizmen'in programını izledim. İc hastalıkları uzmanı,psikolog ve psikaytrist konuklarla mutluluk üzerine konuştular. Vardıkları sonuç : minimalizm, ikigai, sade yaşam.

    1. Mutluluk peşinde koşulacak birşey değil, anın tadını çıkarabilme yeteneğidir.

    2. Başarı mutluluğa eşit tutuldukça mutsuzlasilir.

    3. Kapitalizm etkisiyle sürekli koşturmaya tabi tutuluyoruz, yarış içinde neyi istediğimizi unutuyoruz. Bir nevi koşan kalabalığa katılıp biz de hızlanarak koşuyoruz ama nereye, niçin kostugumuz meçhul.

    4. Müzik dehası olduğu halde viyana sokaklarinda sürünerek ölen mozart mı yoksa niğde de 3 çocuğunu okutup iş sahibi yapip, emekli olup eşiyle pazar gezen, piknik yapan, torun seven ayla hanım mı mutludur?

    5. Bardağın dolu tarafını görmek değil, boş tarafını da görüp çözüm üretmek, mücadele etmek.

    6. Hayatta bir tutku veya hobinizin olması. Müzik, spor vb.

    7. Günde 50 sayfa kitap okumak vb gibi düzenlemeler yapıp, yerine getirmek. Böylece ruhu arındırmak.

    8. Uyuduğunuz odada mavi ışık barındıran eşya tutmamak. Cep telefonunu dahi odanın dışında bir yerde şarj etmek.

    9. Çevre ağını temiz ve huzurlu tutmak. Bu da belki kendiniz seçemediğiniz akraba ile değil ama dost,arkadaş çevresindeki huzurla ölçülür. Keyifli dostluklar kurabilmek ve huzurla sürdürebilmek insan ruhuna en iyi gelen şey.

    9. İhtiyacın kadar almak, ihtiyacın olana erişmeye çabalamak.

    (link: http://celikpence.blogspot.com/2007/05/balk-hikayesi.html?m=1 Balıkçı ve iş adamı hikayesi)

    10. En en önemlisi ise beklentiyi az tutmak. Beklenti ile elde edilenler tutmadiginda = mutsuzluk.

    28 nisan 2019 12:05 28 nisan 2019 12:42

    47. gardolabımın 5te 4ünü vermeyi başarabilirsem kendime minimal diyebilirim.

    son 1 yıldır odamdaki eşyaların büyük bir kısmını attım ya da uygun olanları ihtiyaç sahiplerine gönderdim. fakat olay kıyafet olunca çok zor eleme yapabiliyorum.

    29 mart 2019 17:17

    ilginizi çekebilecek benzer başlıklar