yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (26043)
    • medya (189)

    26043. öncelikle bu girdiyi orange blossom-ya sidi dinleyerek yazdığımı belirteyim.

    Giriş kısmını uzatmak artık bana işkence gibi geliyor o yüzden çok net cümlelerle bazı durumlarımı ifade etmek istiyorum. ama biliyorum ki ne yazarsam yazayım aklımdaki binlerce sese denk olmayacak.

    ben 26 yaşına girmek üzere olan bir dişi bireyim. ömrüm sanki hep bir hap etkisindeymişim gibi puslu geçti. kendimi bildim bileli hayat bana sanki gerçek değilmiş gibi gelirdi. ama aşırı duygusal bir insandım buna rağmen. yaşadığım hayatta mantık pek olmazdı ama ben bunu bile farkedecek kadar dikkatli yaşamazdım. masumlara adadım kendimi, hayvanlar, ağaçlar, canlılar, mağdur insanlar, bunlar beni otomatik olarak onlara hizmet etme eğilimine sokardı. ne zaman gözüme mağdur,masum bir şey çarpsa, refleksif olarak sorgulamadan, imkanım,vaktim,yeterince sebebim var mı ki, diye durup düşünmeden yardım için koştururdum. unutmam 2015 te kuzenimin babası öldü (teyzemin kızı), kızı teselli ederken keşke benim babam ölseydi dedim. babamı normal şekilde seviyorum yani ölmesini istediğim bir babam yok şükür ki. ama o lafı söylediğimde dedim ki, ya sen ne yapıyorsun. neyin kafasını yaşıyorsun. bu artık iyilik çabası değil patolojik bir durum. niye benim babam ölsün ya. mal mıyım ben? malmışım. aynı sene yengem öldü, amcam 8 ay sonra evlendi. ben hala yengemin mezarına gider ağlarım.

    şimdilerde doktora yapıyorum. 1 senesi bitti.

    anasınıfından bile öncesinden tanıdığım bir çocuk vardı. okul yıllarının da bir kısmında denk düşmüştük. istemsizce çocuğa aşık olmuştum yıllar içinde ve ne yalan söyleyeyim, ben aşık olmak nedir, aşkı insan kalbiyle nasıl yaşar, bunu gerçekten bilirim. bunca yıllık saf,naif,aptal kişiliğim bunu mümkün kılmıştı. o kadar içten hissederdim ki bu tür duyguları. bir hayvanı sevmek, bir ağaca içtenlikle saygı duyup onunla konuşmak. bazen eşyalara bile ruhumla yaklaşırdım (çoğu zaman). bir kaşığı sert tuttuğumda canı acıyacak gibime gelirdi. bu çocuğa tutuldum, karakteri vasat, tipi çoğu kızın hayali biriydi. ama ne karakteri ne tipiydi beni o hale getiren. libidoma 0 etkisi vardı çocuğun. onu aklımda ayrı bir yere koymuştum. bir musluğu çevirirken acaba o nasıl çeviriyor, çorap giyerken o nasıl giyiyordur acaba diye düşünürdüm. aklımdaki en guzel odada, masadaki en guzel sandalyede o otururdu. dunyaya ait bir hayal pek kurmazdım onunla ilgili. karmaşık rüyalar gibiydi hayalimdeki. hayal başlatırsam bitecek diye korkumdan hayal bile kurmazdım ama rüyamda görürdüm. kıyametin ortasında sanki belimde bir ip var, o ip köklü bir ağaca bağlı gibi hissediyordum. o benim köküm gibiydi. onun aklımdaki içimdeki silüeti bana güven verirdi. bazen bu durumda o ne yapardı diyerek mantıklı kararlar verdiğim, onu örnek aldığım çok olmuştur.tabi bunlar ne kadar sağlıklıydı, orası tartışılır olsa da, ben aşkı hissetmiştim. aklımda da olsa o derinlik hissi beni alıp götürüyordu. bütün kötü özellikleriyle bağlanmıştım ona. önemli olan onun o olmasıydı. derken yıllar geçti. asla açılmadım. açılmayı da düşünmedim. duygularımın ciddiyetini bilmediğimden de, ciddiye almak istemediğimden de, başlasa bile biteceğini bilmekten de, biterse kaldıramamaktan da, he bi de tabiki beğenilmeyecek olmaktan da. açılmadım işte. başkalarıyla konuştuğum da oldu. o sıralar lise tabii, ergenlik 101. karşı cinsi merak da ediyorum, konuştuklarım oldu ama içten içe biliyorum kafamı yastığa koyduğumda o olacak yine. ciddiye bindirmedim kimseyle. güldüm geçtim. nihayetinde kimsenin günahına da giremem, aklımda birisi var. derken üni 1 de konuştuğum çocuk bana aşık oldu. farklı bir karakterdi. çok da değerli biriydi benim için. ama içime sinmezdi. başkasına aşıktım, acemice hareket ettim ve çocuğu da mahvettim. yaklaşık 6 senedir hala benden dolayı acı çekiyor olduğunu biliyorum. sırf bu yüzden ilk 2 sene boyunca çocukla birlikte acı çektim. kendimi ona aşık olmaya zorladım. nasıl olamam ona nasıl zarar veririm diye kendimi paraladım, vicdanım ağrıdı. olmadı tabiki. derken epey acının ardından kafam kaldırmadı ve çok flörtöz ve libidolu bir döneme girdim. pandemi zamanlarında birkaç kişiyle farklı amaçlarla konuştum ve egomu tatmin etmeye çalıştım. o an ettiysem de sonradan ee noldu şimdi oldum.ve yine o çocuğun sancıları basmaya başladı beni. bir saf aşkım bir libidom arasında gidip gelirken libidomu kafamı dağıtmak ve göremediğim acıdan kaçmak için kullandığımı farkettim. insan aşkını tabiki yanında ister, konuşmak sesini duymak, hakkında ufacık bir bilgiye sahip olmak isterdi. yaşım büyüdükçe yalnızlığın çevreden değil, senin için özel insan kim ise, onun yokluğu olduğunu anladım. öyle yalnızlık bastı ki beni. herkes için geçerli bir şey var ki, herkes elini sallasa ellisi. mesele birilerini bulamamak değil. o birini bulamamak. yani aşık olunacak adamlar değil. zaten aşık olduğun adamı bulman lazım. aşk değil aranan. aşık olunan kişi. bu arayış kişiye özel olmadıktan sonra ben onun aşk olduğunu sanmıyorum. aşık olmak için aşık olunacağını da düşünmüyorum. yoksa adam da çok, kadın da. neyse, ben git gide kötüleştim, psikolojim bozuldu. bir kanaryam vardı o öldü. derken patladım ve çocuğa yazdım. takipleşmiyorduk, 10 senedir hiç görüşmemiştik. bu meseleyi kısa olarak başka bir entryde anlatmıştım. çocuk anında dönüş yaptı ve konuşmak istediğini söyledi. ben boşluğa düştüm. yıllarca unutmak için de yaşatmak için de elimden geleni yapmıştım zaman zaman. şimdi cesaret edip yazmışım. ama bir travmayı daha kaldıramadım ve biraz konuştuktan sonra kaçtım. kendimi sınavlarla meşgul ettim. konuyu düşünmekten kaçtım. bişey yaşar ve üzülürsem kaldıramazdım. derken benim yazmamdan 15 gun sonra bana başka bir çocuk yazdı. annemin ve arkadaşlarımın da gaza getirmesiyle, çocukla görüşmeye başladım. iyi biriydi. beni de çok sevdi. arkadaşlarıyla tanıştırdı. aile gibiydiler. hayatımda ilk kez öyle bir ortama girmiştim. ne olduysa orda oldu. ben kendimi rüzgarda sallanan yaprak gibi bırakmıştım. hayatta başıma ne gelirse artık kabulumdu. bakış açımı değiştirmeye çalışıyordumm hayata karşı. o çocuğu düşünmeyi bırakmaya çalışıyordum ama mümkün olacağına nerdeyse ihtimal vermiyordum. derken o ailevi arkadaş ortamında bir insan, benim hayatımın dönüm noktası oldu. yemin ederim günü unutmuyorum. 24 ocak. o gun eve gittiğimde kapıyı kapattıktan sonra ilk yaptığım şey bu tarih isimli bir playlist yapmak olmuştu. beynimden vurulmuştum. cephede kalmıştım. kendimden geçmiştim. yıllarca sürecek bir kalp krizini geçirmeye başladığımı anlamıştım playlisti yaparken. eminim birinden kopmaya çalışırken başka birine aşık olman çok doğal, bilinçaltı vs diyenler olacaktır. oldu da. ya da hani diğerine aşıktın demek ki değilmişsin diyenler... hayatımda beni bu kadar etkileyen, hem uçuran hem yerin dibine çeken başka bir şey yaşamamıştım. sevgili olduğum kişinin en yakın arkadaşıydı. ve onun sevgilisi de benim arkadaşım sayılırdı. şaka gibiydi. bir balonun içinde gibi gerçek hayattan kopup sadece ona odaklanabiliyordum. onun olduğu ortamda da sadece o vardı, onun olmadığı ortamda da. yeni bir canlı türü keşfetmiş gibiydim. ilk kez tanıştırıldığımız gece (24 ocak), ben başka bir evrene gittim, foklarla dans ettim. çorbamın içinden bulaşık teli çıktı ama çok lezzetli geldi bana. bambaşkaydı işte. eve gelince dedim, ayrılacağım hemen. ama 1 sene boyunca cesaret edemedim ayrılmaya. 1 sene. kendimi kandırarak 1 sene geçirdim. bu sürede onu görmek, duymak, saçma sapan bir şeyden sohbet edebilmek için ayrılamadığım günler de oldu, yanımdaki kişiyle yoldaş olduğum için devam ettiğim ve ona odaklanmak istediğim günler de. ama bu karar benim hayatımı alt üst etti. hem etik olmayan bir duygu taşıyordum içimde, hem de birlikte olduğum kişi vasıtasıyla bir hastalığa yakalandım. hiv gibi birşey değildi ama beni ölmeye bayağı yaklaştırmıştı. ve son sene okula gidemedim. zar zor mezun oldum. çok zor süreçler atlattım. 1 senenin sonunda yanımdaki kişi ile artık konuaşamaz olduk, sürekli kavga ediyorduk. ama alışmak sevmekten beterdi de işte. en son o beni bıraktı. hem de öyle bir zamanda bıraktı ki. 3 kez kendimi öldürmeye çalıştığım saçma sapan bir dönemden geçerken. o dönem sanki kulağıma birisi fısıldıyordu, çok garipti, kurtulamıyordum. en son çocuk da gitti, başka şehire yerleşti. ben kaldım oylece. doktoraya başlamıştım, ona odaklanmaya çalıştım. ama ortam çok kötü. hocalardan küfürler hakaretler yiyorum, para vermeden 7 gun calıştırıyorlar, ameliyathanede yüzüme alet yiyorum. ama o kadar yoğun çalışıyorduk ki, düşünmeye fırsatım kalmıyordu. derrrken. rakip olduğumuz ve değişiik bir karakteri olan bir çocuk vardı ekipte. ben her zamankinden daha da bitik durumdaydım ve yine libidoma sarıldım. unutmak zorundayım, aşık olduğumu da, beni bırakanı da, bu psikolojik durumu da yenmek ve kafamı dağıtmak zorundayım. boş kaldığım an kendimi atmaya çalışıyorum bir yerden. (sonradan ailem beni bir alim zata götürdü de öğrendik ki, birden fazla kişinin nazarıyla bağlantılı etkiler varmış üzerimde, adam babama kızın ölebilirdi demiş, ki kimse bu durumlarımı bilmiyordu.) neyse bu çocukla bir şeyler yaşamaya başladık. ama çocuğun sevgilisi var... uzakta. çocuk aslında iyi biri ama ben bu durumdan kurtulayım, hayata devam edeyim diye düştüğüm durum ve birinin benle aldatılması... kendimden iğreniyorum. gel zaman git zaman ben kendimi tutmaya çalışsam da başaramadım ve bir şeyler yaşamaya devam ediyoruz. haftanın 7 günü ve günün yaklaşık 16 saati beraberiz mesaiden dolayı. istesem de kopamıyorum. o kadar vakit geçirdik ki. hem unutmak zorunda olduğum şeyler, hem de 4 seneyi birlikte çalışarak geçireceğim eküri olduğumuz bir adam var ortada. ufak ufak kıskanıyor, ufak ufak koruyup kolluyor. ve ben o kadar kendimi savunmasız hissediyorum ki. içimde pişmanlık, suçluluk, üzüntü var. ama birinin benle zaman geçirmesi, iş yerinde beraber hareket etmek, beraber vaka almak, bunlar kafamı karıştırıyor. evet sevgilisini aldatan bir şeref yoksunu. başkasına benle yapan bana da başkasıyla yapar. ama zaman içinde kendimi benim de hakettiğim bu demek ki diye telkin ederken buldum. ben bunu yapıyorum o da bunu yapıyor. iki şerefsiz başkalarına musallat olamasa daha iyi gibi hissediyorum. kendimi ona layık görüyorum. sevgilisini bırakıp bana gelsin, boktan da olsa hayatlarımız birlikte geçsin istiyorum. çünkü gerçekten partner gibi hissediyorum. asla aşık olmayacağım ve saf şekilde sevmeyeceğim birisi. o da bana olmaz zaten. hiç yoktan iş, finans, geçim, anlaşma, libido konularında partner oluruz gibi geliyor. çok zeki birisi. ve babama aşırı benziyor huy olarak. ve tüm bunların sonunda anladım ki, çoğumuz kınadıklarımızı yaşıyoruz. babalarımız gibi olanlara çekiliyoruz. aşık olmak artık uzak, sadece günümüzü geçirip ölümü bekliyoruz. şimdi bana güneşi hatırlatan aşık olduğum 2. ve gerçek aşkım olan çocuk nerde, ne yapacak bilmiyorum. yakında düğün davetiyelerini görürüm gibi. ve o gün ne yaparım,, bilmiyorum. o günü bekleyip görmek istemiyorum. zaten mecbur olduğum bu küçük dünyamda mecbur olduğum insanla en azından milletten ve ailemden laf yemeyeceğim bir hayat yaşamak istiyorum. çok başka bir insandım. çok değiştim. bir yazı yazarken bu kadar yazım yanlışı ve anlatım bozukluğu yapmazdım. düşük cümleler kurmazdım. şimdi kurtlar sofrasında kariyer ve ilişki yapıp kendimi her yerden uzaklaştırıp emeklilik yaşayabileceğim bir hayat için çabalıyorum. hiçbir şeyden ümidim kalmadı. saf, masum ben gitti artık.

    14 dk önce

    26042. Tüm hayatım boyunca gitmek istediğim hayalim olan ülkeye gitmeme 42 saatten az kaldı ama onun snaplerine bakıp kafayı yiyorum. 1/2 ay sonra bakıp güleceğim ama şu an kafayı yemekle meşgulüm :( 

    10 haziran 00:24

    26041. Fotoğrafını kaldırdım ama hâlâ oraya bakıyorum. Emin ol hâlâ o resmi, o hayali görüyorum ben. 

    5 haziran 02:40


    26040. allerjisi olduğu halde gerekli önlemi/ilacı almayan bir insan tipi var. bu çok hafifinden munchausen sendromuna girer mi diye düşünüyorum bazen. hem bu insan tipini çok görüyorum hem de yakın arkadaş grubumda tam böyle biri var. mesela bir olay anlatayım ve bu olay gibi bir sürüsü yine aynı kişiyle yaşandı.

    kedi allerjisi var ve kedisi olan insanların evine gidiyoruz. allerji hapını almaması için hiçbir sebep yok. yeni nesil allerji hapları uyku yapmıyor. arkadaşım üzerinde bir yan etkisi de görülmedi. ama o, evin kedili olduğunu bilmesine rağmen hap almadığı gibi orada da kediyle güle oynaya oynuyor. yapma allerjin tutacak diyorsun, çok tatlı diyor. buna saygım sonsuz, bence de çok tatlı dfghj allerji hapını al istersen diyorsun, özellikle yavaş yavaş burun aklmalar, gözde şişmeler yanmalar başlarken. "geçer" diyor ya da "artık o kadar ağır değil" diyor. ama sen biliyorsun, hep yaşanan şey. geçmeyecek ve geçireceğiniz toplu akşam, yavaş yavaş, o hapşırışlar burun çekmeler ay çok kötüyüm demelerle bölünüp rezil olacak. gerçekten yavaş yavaş her yerini kaşıyor sürekli burnunu çekip siliyor, konuşmaya katılamıyor, gözleri akıyor. hani kendine de büyüükkk bir işkence. herkes sürekli iyi misin iyi misin diye soruyor. tek konu bu olmaya başlıyor bir anda. onu düzeltmek için her şeyi yapıyoruz evi havalandırıyoruz başka yere götürüyoruz.

    cidden bu çok yaşanıyor. böyle bir inkar hali mi bu? her seferinde bu sefer iyi biter gibi bir umut mu? yoksa ilgi çekmek için mi (o da yani yuh yakıştıramıyorum da çünkü onu da çok zorlayan bir durum, sırf ilgi için buna neden katlansın?). bilmiyorum. allerjim olmadığı için anlayamıyor olabilirim. ama artık "o an öyle gelişmiştir" diyemeyeceğim kadar çok olay yaşandı. neden? merak ediyorum.

    4 haziran 15:17

    26039. Sosyal medyada indirim haberi veren hesaplar yüzünden hiçbir şey alamaz oldum. Eskiden kendimce markaları ve uygulamaları takip edip, indirimleri görüp ihtiyaçlarımı uygun fiyata alabiliyordum. Şimdi nerede bir indirim olsa yüzlerce hesap koşun gidin alın diye milyonlara duyurduğu için hiçbir şey yakalayıp alamıyorum. Bu durum iyice sinir bozucu olmaya başladı. Şey gibi de düşünmüyorum tabiki kimse duymasın, alamasın bir tek ben alayım... Ama saniyeler içinde biten ürünler, indirim olan mağazaların kapısından içeri bile girememeler normal değil...

    3 haziran 10:43

    26038. Network marketingcilerden nefret ediyorum. Sapık dadansa şikayet edersin bunları şikayet de edemiyorsun. 

    30 mayıs 21:40

    26037. Galatasaraylı olmadığım halde şampiyon olmalarına sevindim, çünkü eski sevgilim fenerbahçeliydi swh. 

    26 mayıs 23:26 26 mayıs 23:27


    26036. Aşkta hep aşkla yanıldım 🌸

    24 mayıs 00:35

    26035. Bir arkadaşım yeterlik sınavına girdi ve geçti. Danışmanı sınavdan önce belliydi ve hoca çalışacağı konuyu da vermişti. Yüksek lisansında da hocası belirledi konuyu tek bir araştırma yapmadı. Ben 1 sene yüksek lisans tezi aradım, buldum ve bulduğum çalışma gerçekten bir ilkti. Şimdi doktorada hocalar asla konu beğenmiyorlar ve buluş yapmamı istiyorlar. Benden önceki iki doktora öğrencisine ise kendileri konu verdiler. Kıskançlık yapıyorsam allah affetsin ama her şey bu kadar zor olmak zorunda mı????

    Benim arayıp bulamadığım şeyler bazı insanlara altın tepside sunuluyor. Benim yolum nerede sevgili evren? 

    22 mayıs 19:03 22 mayıs 19:04

    26034. Buraya girmeyeli uzun zaman olmuştu itiraf edeyim çok özlemişim. Kendimi tekrar üniversitede gibi hissettim, o zamanlar bu sitede çok dolaşır burada ki kızlardan akıl alırdım. Düşününce bi hüzünlendirdi. 

    Bir soru sormuştum hatta ileri de kendinizi nasıl hayal ediyorsunuz diye, herkes çok güzel cevaplar vermişti umarım gerçekleşmiştir hepsi. 

     Benim verdiğim cevapla şuan yaşadığım hayatın alakası yok. Ee tabi 2019-2020 civarında ekonomiyi bu kadar da kötü beklemiyordum.

     Kendi evime çıkamadım, hayatıma o mükemmel erkek de girmedi. Yaptığım işten de memnun değilim. Özel sektör çok bo*tan. 

     Sadece o dönemler yapmak isteyip yapamadığım bir şeye cesaret ettim ve öyle ya da böyle biraz gerçekleşti. İnfluencer demek istemiyorum kendime ama artık markalarla çalışıyorum, bedava ürün gönderiyorlar, hediye gönderiyorlar... kendimi iyi hissettiriyor. 

    Eskiden çok utanırdım, "bir video çekeceğim ve herkes beni izleyecek ha??? İmkansıızzz" derdim. Arkadaşlarım dalga geçer millet arkamdan konuşur diye ama bu işi de yapmak istiyordum... 

    tiktokta bir hesap açıp yüzümü göstermeden ürünler önermeye başladım önce.

     Sonra bir adım ileri gidip kendimi gösterdim ama hala instagramda paylaşmıyordum, çünkü orada hep tanıdıklar vardı, öyle ya görseler dalga geçerlerdi. Sonra kafamın içinde bir eşik aşıldı sanki birden bir cesaret orada da paylaşım yapmaya başladım. Arkadaşlarım (özellikle lise arkadaşlarım) arkamdan konuşmaya başladı "bu da influencer kesildi başımıza diye. Ben bir şeyler yaptıkça oradan buradan bana laf atmaya başladılar bende sinirimi bozan herkesi engelledim. Eee ben ilerledikçe benimle dalga geçenler benim yaptığımı yapmaya başladı, bot takipçilerle ilerlemeye çalıştılar. Bu arada trendyol ile ortaklık yapmaya başladım, en çok bu delirtti onları, çünkü sahte takipçili hesapları trendyol kabul etmiyordu. Sonra başka markalarla ajanslarla çalışmaya başladım. Şuan halimden memnunum hiç olmazsa haftada 1 marka benimle iletişime geçiyor, içime sinenleri kabul ediyorum. Diğerleri de arkamdan konuşmaya devam ediyor tabi. Hatta bana "tiktokçu" diyip dalga geçen kişi tiktok açmış :))) paylaşım yapıyor :))) 

     Neyse asıl itirafım şu ki ben çok uyuşuk ve sıkılgan bir insanım ama birisi beni dürterse, arkamdan konuşup dalga geçerse gaza gelir inat eder yaparım. Buradan brnimle alay eden herkese teşekkür ederim, eğer siz olmasaydınız çoktan sıkılıp bırakırdım bu işi, siz saçma saçma konuştukça buraya geldim. 

     Ve siz dostlar, aklınızda ne olursa olsun insanlar bir şey der diye çekinmeyin, onlar bir süre konuşup eleştirirler sizi sonra sizin yerinizde olmak için çırpınırlar. Herkes bir şeyler der ama sizi mutlu eden şey neyse sadece o sizin için iyidir. Utanmayın, pes etmeyin ve kendinize iyi bakın <3

    19 mayıs 02:04