yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (15)
    • medya (0)

    1. Kutsal değildir.

    Çok Güzel bir şey ama kutsal değil.

    Evet, hediye değil, mucize değil. Evet, kedi köpeğin anneliği de insanınkinden farklı değil. Köpeğin yavrusuyla olan bağını gördün mü hiç? Kabus gören yavrusunu yatıştıran kedi videosunu bile mi izlemedin?

    24 mart 2015 22:29 24 mart 2015 22:50

    2. Kesinlikle her kadının tatması gereken bir duygu oldugunu düşünüyorum. Bebegi hissetmek sevdigin adamla ortak yapım bir canlı oldugunu düşünmek mükkemmeeel birşey.

    24 mart 2015 22:31

    3. kesinlikle zordur.o edebi yazılar gibi değil maalesef gerçekler.anneyim ve hayat artık çok yorucu.çünkü el kadar bebe en çok annesine ihtiyaç duyuyor ve en huysuz, mutsuz, ağlak anlarında annesinden başkasında yatışmıyor.

    doğum kolay değil ama sonuçta o kadar da korkutucu değil, gelip geçiyor neticede.

    asıl annenin macerası doğum sonrası başlıyor.etrafınızda anneniz, kayınvalideniz, eşiniz, kardeşiniz ne kadar yardımcı olursa olsun asıl sorumluluk sizde oluyor.

    kendimden örnek verecek olursam, işten eve dönünce oğlum hiçbir işi yapmama müsade etmiyor.hemen geliyor ve bacaklarıma yapışıyor.aman işler kalıversin diyorsun, oğlumdan kıymetli mi?

    elbette değil fakat evde bu işleri üstlenecek, yardım edecek başkası yoksa hepsi birikiyor.

    işten gelip yemek hazırlaması, sofrada çocuğa yedir (senin yemeğin soğusun), yemek bitince toparla, çocukla ilgilen, uyut ve ev işlerine artık başlayabilirsin.

    birde diş çıkarma, hastalık geceleri var.bebe bir türlü uykuya dalamaz, kucak kucak gezdirirsin.rahat etsin de uyusun diye her şeyi yaparsın.bu arada sen uykusuz kalırsın, sinirlerin bozulur.ertesi gün yine işe gitmek zorundasındır.

    ben zor taraflarından bahsettim.güzel yanı yok mu elbet var.

    her öğrendiği şey sizi mutluluktan uçurur, bir an evvel "anne " desin istersiniz, kokusunda huzuru bulursunuz.

    not:dün gece bebesi uyumamış, geceyi ayakta geçirmiş ve işe gelmek zorunda kalmış bir anneyim evet.

    25 mart 2015 09:55


    4. her canlınınki aynı olsa da, her kültürde çok farklı annelik. bazı annelikler hep standart var sayardım, değilmiş.

    geçen hafta brunch için sevgilimin arkadaşlarıyla buluştuk, masanın başına bizi 30larında isveçli bir anne karşıladı. kucağında ikinci çocuğu vardı, 6 aylık aşırı güzel bir oğlan. elinde büyük boy bir yemek çatalı, ağzına burnuna sokuyor. çok mutlu! fakat çocuk öyle minik ki köfte gibi çatala geçecek. tabi refleks olarak ah merhaba ece ben, memnun oldum, aaa dur bakayım o çatalı nerden buldun sen diyip elinden aldım çatalı. hiç bir anne çocuğunun çatalla oynamasına göz yummazdı. gözüne girer burnuna girer. çatal yani oooo girer de girer. kaşık verilir ama kaşık ok. kadın sakin sakin evet çatalları seviyor dedi. 6 aylık yahu o ne biler! onun ne sevdiğini ben bilerim, sen bilersin. o ne biler! severmiş mercimek.

    neyse " ay çok da tatlıymışsın, birey bebek tabii avrupalı hihim" falan diyerek al beni al al diye çırpınan salya yığını bebeği direk itirazsız kucağıma aldım, yumuk yumuk allahım ne mutluluk ama çatala bakmaktan kadını zor dinliyorum. tek içimden geçen ya benim kucağımdayken bu çatal bi yerine girerse. girer çatal bu. annesi insead'da executive mba yapıyor, çalışıyor ve iki çocuğuna bakıyor (pessss) ben hayran hayran dinlemeye çalışıyorum, derkeeen çatal yere düştü!! oh dedim.

    anne ne yapar? başka bişey verir di mi? hadi yine çatal ver bari ama temizini ver. "şu kaşığı ver istersen" diye sorgusuz sualsiz çatalı kenara koydum refleks olarak, o anda beklemediğim o cevap geldi: "Yoook ya sürekli düşüyo zaten ver aynısını"

    iki dakika sonra bi bahaneyle çocuğu da bırakıp masanın diğer ucuna kaçtığımı söylememe gerek yok sanırım. uzaktan izlediğim sürece küçük parmaklar sandalye arkasına sıkıştı, sıcak kahvelere atlandı, bi küçük ayak sandalye arkalığına girip döndü. hiç bişey olmadı ya la o bebeye. ağlamadı bile velet, kadın da hiç istifini bozmadı.

    rahat anam bunlar rahat.

    14 ocak 2016 18:40

    5. tabağında bıraktığın pirinç tanesi kadar çocuğun olur diye laf duymuştum ilkokula giderken, sonrasında tabağımda hiç pirinç bırakmadım. "ben çocuk istemiyorum" derdim, gülüp geçerlerdi, "büyüyünce fikrin değişir." 30'uma geleceğim, fikrim değişmedi. her kadının anne olmak isteyeceği (istemesi gerektiği), bedeninin buna programlı olduğu, hormonlar, annelik içgüdüsü gibi şeylerden bahsediyor insanlar ağız birliği etmişçesine; bende tık yok. istemiyorum.

    bebeklerle bir derdim yok, ama ayılıp bayılmıyorum da onlara. kendilerini koruyamayacak, ihmal ve istismara açık canlılar oldukları için yaşlılar, çocuklar ve hayvanlar için hissettiğime benzer bir hassasiyetim var, korumacıyım ama "bebek kokusu" dendiğinde burnuma ekşimiş süt, bok ve salya kokusu geliyor, nesi güzel anlamış değilim. kazara hamile kalsam, ki bunun yaşanmaması için tüm önlemleri alıyorum, vücudumu istila eden bir parazit gibi değerlendirirdim durumu muhtemelen. doğum da ilkel ve vahşiyane; aklı başında bir insanın bile isteye bunu yaşamayı göze almasını çok şaşırtıcı buluyorum.

    belki bir gün evlat edinirim ama biyolojik annelik bana göre değil. herkesin harcı değil.

    21 ağustos 2017 11:51

    6. bu aralar gördüklerim karşısında çokça düşündüğüm, ara ara da kendimi sorguladığım şey. artık emin olduğum bir şey var ki, her kadın anne olmamalı. gerçekten isteyen her kadına nasip olsun bu duygu. bir süredir sınavlara hazırlık sürecinde birlikte çalıştığımız gençler var. bizimki öğretmen öğrenci ilişkisinden çok, artık abla kardeş gibi olduk. özellikle de ikisiyle. ikisinin de hazırlandığı sınavlar farklı olsa da, yaşadıkları stres ve buna sebep olan şeyler aynı. ikisi de annelerinin onları oldukları gibi kabul etmemesi ve birey olarak kararlarına saygı duymaması nedeniyle oldukça gergin ve nispeten mutsuz bir hazırlık dönemi geçirdiler. arada sohbet etme imkanı bulduğumuzda ikisinden de benzer cümleler duydum. biraz da tesadüf olsa gerek. biri ailesinin, en çok da annesinin yanlış yönlendirmeleri nedeniyle geçen sene istediği okullardan birine girebilecek olduğu halde mezuna kaldı. bu sene de sınavı iyi geçmesine rağmen, yine ailesine bölüm beğendirmeye çalışmak gibi bir hata yapıyor ne yazık ki. diğeri de kendi çabasıyla, her gün senden bir şey olmaz, boşuna uğraşma nasıl olsa yapamayacaksın, başarılı olsaydın şimdi böyle uğraşmak zorunda olmazdın sözleri eşliğinde dün sınava girdi. beklediğimden daha iyi geçti demesine rağmen, evde psikolojik şiddet görmeye devam ediyor.

    bunlar yetmezmiş gibi bugün başka bir olaya daha şahit oldum. otobüs durağında beklerken annesiyle birlikte otobüse koşarken elindeki dondurmayı yere düşürdüğü için gerek otobüse binmeden, gerekse otobüste azarlanan çocuğu görmem son damla oldu. düşen de yarısı yenmiş, çoktan bitmek üzere olan bir dondurma yani ve çocuk 5-6 yaşlarında en fazla. o yaştaki çocuğa beceriksiz, salak şey, bir daha sana dondurma yok, anneannene söylemek de yok bunu eğer söylersen kızarım şeklinde tehdit ve küçük düşürücü bir sürü söz. otobüste yanımdaki hanımla biz önce bir şaşırdık, sonra da çocuğun halini gördükçe üzüldük. çocuk istemeden oldu anne dedikçe kadın daha da köpürdü. yanımdaki hanım dayanamadı bir daha dikkatli olur bu sefer düşürmezsin değil mi dondurmanı diye çocuğa laf attı. çocuk kafasını sallarken, annesi düşürür bu salak çünkü dedikçe çocuk yine ağlayacak gibi oldu. derken bu sefer benimle göz göze geldi. ben çocuğa gülümseyip göz kırptım, adını falan sordum derken annesi biraz sustu böylece. sanırım bizden pek hoşlanmadı. iki durak sonra da indiler zaten. inerken çocuk bize el salladı, kadın da somurtup geçti yanımızdan.

    hep kötü anne örnekleri vermiş oldum belki, ama bunlar hayatın içinde fazlasıyla yaşanan türden şeyler. çocuklarınızı olduğu gibi kabul edemeyecek, küçük yaştan itibaren ruhlarında derin yaralar açıp onları örseleyecek türden şeylerle zarar verecekseniz, özellikle de psikolojik sorunlarınız varsa lütfen anne olmadan önce birkaç kez düşünün.

    1 temmuz 2019 22:43

    7. herkesin hayata karşı algısı ve kişiliği nasıl farklılık gösteriyorsa annelikte farklılık gösteren sonradan edinilen bir statü. Bu anlamda insanları nasıl var oldukları şekilde zevkleri, tutumları ve yönelimlerine karşı saygı duyulması gerekiyorsa annelik statüsündeki kadınlarında anneliklerine aynı saygı gösterilmeli. Herkesin çocuğunu eğitimesi, beslemesi, disipline etmesi ya da etmemesi kendine hastır, bu hiç bir kadını az, kötü ya da iyi anne yapmaz.

    toplumumuzun çok sevdiği başkasının hayatına müdahil olma ve had bilmezlik maalesef annelik konusunda da sınır tanımıyor. Ancak sınırı koyacak olanlar da yine bizleriz, "hayır" demeyi de öğrenmeliyiz.

    24 temmuz 2019 16:04 25 temmuz 2019 10:32


    8. Her kadının anne olması üzerine yazilan sacmaliklara ,her annenin önemli olduğuna dair seylere inanmıyorum. Evet annelik önemli bir konu ve herkes anne olamaz.herkes anne olmak zorunda değil. Her evli (!) kadına bu sorunun yonetilmesinden bıktım. Ben kendimi annelik kulvarında göremiyorum. Hayatimi başka bir insan uzerinden kısıtlamak istemiyorum. Bunlaei söyleyince" aaa ama canım oyle deme annelik kutsaldir." Diyelere aşırı uyuz oluyorum. Arkadaşlarim çoğunun 2 yada 3 çocuğu var. Doğurmak marifet değil arkadaşlar. Ben o çocuklarda sevgi eksikliği görüyorum ,maddiyatsizlik görüyorum, ebeveyn sorunlari siddetleri görüyorum. Doğan büyür kanundan vazgeçilmeli. Dogan buyuyorda nasıl büyüyor. Eksiklikle . Kaldı ki ben zaten 2 kedi annesiyim.onlara bile yetmediğimi düşünüyorum. Herkes anne olmamali.

    18 mayıs 2020 00:16

    9. annelik kutsal bir kavram olmamalıdır. üstte belirten yazarlara katılıyorum, ben kendimi bildim bileli çocuk sevmedim ve istemedim. sevmiyorum kardeşim, bunu bir yerde dillendirmeye korkar oldum artık. bütün kadınlar çocuk sevmeliymiş, en büyük amaçları doğurmak olmalıymış gibi konuşuluyor, aksini söylerseniz vay halinize. ben hayatımı başka bir bireye endekslemek istemiyorum, istediğim gibi gezip tozmak, ordan oraya evde bir sorumluluğum olmadan koşturmak istiyorum. gönül rahatlığıyla çalışayım, kendim kazandığım parayı kendi hayatıma harcayayım. çocuk sahibi olmak isteyen, çocuğuna mutlu bir yuva verebilecek olanlar umarım hayallerine kavuşur, onları tenzih ediyorum. ancak toplumsal baskı yüzünden boy boy çocuk yapıp sevgisiz büyütmeyin rica ediyorum, sağda solda donuk donuk bakan mutsuz çocukları görünce çok üzülüyorum.

    18 mayıs 2020 04:24

    10. Anne olmayanların döktürdüğü başlık...

    Bu dünyada iyi bir anne olabilmek gerçekten aşırı kutsal bir olay. Bir insanın içinde canlı taşıması, doğurması, o canlıyı büyütmek için ömrünü harcamasını nasıl küçümseyebiliyorsunuz? Kötü annelik yapanlar yüzünden iyileri nasıl harcayabiliyorsunuz? Annelik kutsal değil demek aslında yine kadının yaptığını küçümsemek, aslında önemsizmiş gibi göstermektir. Hayır arkadaşım, o iş öyle değil. 

    Ne hamilelik, ne Doğum, ne emzirme, ne uykusuzluk, ne onca fedakarlık boşa çıkartılacak kadar hafif değil. Kendinize bunu yapmayın, şu an anne olmayabilirsiniz, ilerde de olmayabilirsiniz ama bir kadına yapacağınız en büyük kötülük; bu kadar zor olan bir durumu hafifleştirmektir. 

    Ben kariyeri olan bir kadınım, gezdim de, okudum da, kendimce birçok şeyi tattım ama annelik; yaşadığım en olağanüstü deneyim. Bu hayatta gerçekten bir şey başarıyormuşum gibi hissettiren tek şey. Saf sevgi. 

    Gerçekten anne olmayanların annelik hakkında ahkam kesmesi çok saçma. Fikrin yok ki, bilmiyorsun ki. Uzayı dünyadan görüyoruz evet orada ses olmadığını, yer çekimi olmadığını gitmeden bilmiyorduk. Tıpkı onun gibi, yaşamadan söylenen herşey afaki. 

    18 mayıs 2020 23:33