yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (6)
    • medya (0)

    1. bazen dizideki karakterdir, bazen instagramda fotoğraf paylaşan biridir.

    (link: http://www.suslusozluk.net/n/299150 Şu itirafım) sonrası yazar (yazar: agent) ile özelde konuştuk, konuşmamızda bazı vurucu cümleler geçti aramızda. Onunla yaptığım konuşmaları özele girdiği için izin almadan alıntılamak istemiyorum ama kendiminkileri ekleyebilirim:

    (sanırım koştura koştura gidip kozmetik almamızda da aynı olay var. tüm o fotoğraflar, efektler, ışık, duruş, poz... elimize aldığımız anda ise bir tatminsizlik, "benim istediğim bu kozmetik/kıyafet değildi ki, onda durduğu gibi bende durmasıydı" temennisi, hayalkırıklığı ve doyurulamayan bir satın alma açlığı.)

    (her bölüm şıkır şıkır giyinip bunu milyonlara gösteren insanların hayatına özendim, giyindim çıktım ama benim hayatımı kameraya çeken biri yokken tatsız anlamsız hissettiriyor. )

    (ben onlar gibi giyinince o hayatları da giyeceğimi sanıyorum belki de.)

    Duygu'nun hayatı yine çok matah değil. (link: https://www.instagram.com/muradosmann/ Bu adam sevgilisiyle tüm dünyayı dolaşıyor) ve mükemmel bir hayatı varmış gibi görünüyor. bir bölgeye hapsolup yaşarken, bu çifte özenmemek elde değil.

    Üzerine de ekşi'de okuduğum şu yazı üzerine tuz biber ekti:

    "ya gideyim köyde sıradan ve mütevazi bir hayat yaşayayım, ya da yalılarda, köşklerde falan zevk sefa süreyim.

    bu ikisinin arasındaki tırt ve sikko hayat ruhumu daraltıyor.

    ne kendine yeten bir insanın huzuruna, ne de para problemi olmayan bi insanın rahatına sahibiz. bir adet apartman dairesi ve arabaya sahip olunca bu problemlerimizin biteceğine inandırılmış olmak çok acı." (link: https://eksisozluk.com/entry/58438972 devamı burada)

    12 şubat 2016 19:32

    2. Dünyanın en güzel huylu, en iyi kalpli insanı olsak bile hepimizin içinde biraz var olandır..

    Facebook buna hizmet eder, ınstagram da, linkedin de..

    Siz hiç Facebook'ta kocasıyla mutlu olmayanı gördünüz mü? Instagram'da herkes çok çılgın görünüyor, öyle değil mi? Linkedin'de işe herkes müdür, herkes executive..

    Sahte görünüşlere kanmayalım, mükemmel bir hayat yok, özenilecek hiçbirşey o()lmadığı gibi..

    12 şubat 2016 20:00

    3. bazen elimde şarabım üzerimde pijamamla üst kata çıkarken farkedip "aslında bir çokları için özenilen hayat benimki" diyorum, ama sonra isviçre gibi, yenizelanda gibi ülkelere baktığımda o hayatlara çok özeniyorum.

    benim bahsettiğim özenme öyle yalılarda oturma, chanel'in bütün renklerini alma falan değil yani, görece rahat yaşayan biri olmama rağmen ben daha korkusuz, gelecek kaygısız yaşamlara özeniyorum.

    3 günlük bebeğime devletin "bunu ver" diye ücretsiz dağıttığı d vitamininin içinde bha olup olmadığını araştırmaya gerek duymadığım, demir şurubunun içinde paraben olmayanını bulamadığım, birinci dünya ülkelerinden ithal ilaçlarla koca bir labaratuvarda yaşadığım hissini yaşamadığım bir ülkede yaşamak istiyorum sadece.

    suriyeliler'in şehrimi ne hale getirdiğine öfkelenirken, birden bire içimi savaş korkusu kapladığında hangi ülkeye kaçabileceğimin planını yapmadığım hayatlara özeniyorum.

    bütün yılı 7-10 günlük tatillerin taksitlerini ödeyerek geçirmeyeceğim hayatlara özeniyorum.

    ha, gün içinde sosyal medyada dolanırken başta bahsettiğim yalılara chanellere özenmiyorum desem de külliyeh yalan olur, insanız içimiz çekiyor sonuçta :) ama dediğim gibi görece rahat bir hayatım olduğu halde o rahatlığı hissedememenin verdiği huzursuzlujkla ben huzurlu hayatlara özeniyorum. "keşşşke benim olsa" diyorum, kendimi isviçre'de yaşayan insanlardan daha değersiz görmüyorum ama daha değersiz davranılmasına tahammül edemiyorum!

    16 şubat 2016 12:47


    4. bende yıllardır evi ve işi/okulu yakın olanlara özenmek şeklinde vuku bulandır.(gizlinot: Büyükçekmece'de oturup da hep şişli/maslak taraflarında olunca...)

    "15 dk'da evde oluyor, nasıl bir duygu acaba, tüm akşam napıyor *o*" diye soruyorum kendime. hayallerin küçüklüğüne gel dghdf

    topuklu ayakkabı giyebilen kızlara özeniyorum bir de. heryere arabayla giden. akşamları süslenip 1-2 saatliğine dışarı çıkan. bir şey satın alırken "gece dışarı çıkarken" ibaresini kullanabilen. gerçi ben dışarı çıkmak istemiyorum, evde kitap okumayı tercih ederim ama kıyafete özeniyorum işte. herkesin kendini saldığı, şık giyinme zorunluluğu olmayan bir işte çalışmak motivasyonumu feci baltalıyormuş mesela, bankadan çıkınca bunu gördüm.

    Amerika'da yaşayanlara hala çok özeniyorum. böyle bir ürün çeşitliliği yok. istedikleri her şeye erişebiliyorlar. al bir küçük hayal daha.

    hayatta her şeyi tıkırında gidenlere özeniyorum sanırım en çok da. mezun olur olmaz iş bulabilen, hop hayatının aşkıyla tanışan, pürüz çıkmadan evlenen, aa terfi alan. gerçi şunu da fark ettim ki, her şeyi tıkırında giden insanlar, benim gibi yüksek standartları olmayan insanlar. her işi kontrol etme ihtiyacı duymuyorlar, akışına bırakıyorlar. ve işe yarıyor...

    16 şubat 2016 15:13

    5. Mesleğini icra edebilenlere (bkz.filolog olmak) ve işini hobi olarak yapanlara accayip özeniyorum

    Bir de hayatta kalmak adına para kazanmak zorunda olmayanlara (bkz.aylak adam)

    Görüldüğü üzere para kazanma kavramıyla ciddi anlamda alıp veremediğim var

    Yalnız bu özen duygusu kıskançlık barındırmıyor bende

    Sadece gıpta

    Ama ahh o oblomovluk!

    16 şubat 2016 15:25

    6. En çok ailesiyle ayni şehirde yaşayan annelere özeniyorum ben :( çocuğu ayda bir anneme bırakıp sinemaya gitmek en büyük özencim sanırım :) ufkum mu dar evet (gizlinot: swh )

    Aaa bi de doğum yapar yapmaz kilo verenler var bi de yiyip yiyip kilo almayanlar bi de.... (gizlinot: bitmez swh )

    16 şubat 2016 17:03