yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (26)
    • medya (0)

    1. Cocuklarını evde yalnız bırakma meselesinin aşırı derecede acıtasyon oldugunu düşündüğüm durumdur bildim bileli calışan bi anneye sahiptim dadım flnda yoktu ama ac sefil sevgisiz bir cocukluk geçirmedim 7 yasındaydım eve geldiğimde evde kimse olmazdı ama hiç bunu problem olarak algılamadım ne ac kaldım ne ilgisiz kendiniZe bagımlı cocuk yetiştirirseniz okul çağına gelmiş cocuk kendi suyunu bile içemiyorsa evde yalnız kalamıyorsa bu sizin probleminiz

    15 temmuz 2015 11:31

    2. Çalışan bir annenin çocuğuyum, üstelik nöbet tutarak çalışan. Zaman zaman tabiki eksikliğini hissedebilir insan. Ben 6 yaşımdayken kardeşim doğdu ve annem 3 yıl evde kaldı. Benim doğumumda da 3 yıl evde kalmış. O arada kreşe gittim. 9 yaşımdan sonrada kardeşim kreşe giderken ben evde yanlızdım sürekli. Annem eksikliğini hissettirmemek için ekstra çaba harcardı.okuldan geldiğimde mutlaka yemeğim hazır olurdu. Bana mikrodalga kullanmayı öğretmişlerdi, yemeğimi ısıtır, yerdim. 12 yaşımdayken kardeşimin sorumluluğunu da almaya başladım. Yemek, okuldan alma, ödev konularında. Bana kimse bişey yapmam yada yapmamam gerektiğini sadece direterek söylemedi. Annem okuldan geldiğinde ödevlerini bitirirsen akşam ben geldiğimde oyun oynarız derdi, ödevlerimi o gelmeden bitirirdim, o gelince kontrol ederdi. Bana nöbette telefonda kompozisyon ödevi yaptırdığını, matematik işlemlerime yardım ettiğini bilirim. Yani asla beni ihmal etti, işini önüme koydu diyemem. BabAm da ev işleri konusunda anneme çok yardımcı olurdu, hala da öyledir. Biri yemek yaparsa diğeri bulaşık yıkar. Biri evi süpürür, biri siler. Belki babam bu kadar yardımcı olmasaydı ve bütün ev işleri de anneme kalsaydı daha farklı olurdu, bilemiyorum. Ama ben ne zaman anne desem annem oradaydı, belki çalışmasa bile bu kadar yakınımda olamazdı.

    18 yaşımda evden ayrıldım, okumak için. 3 yıl öğrenci evi hayatı yaşadım. Bir şekilde hayatın sorumluluğunu almak bana ağır geldi, bölümümü sevemedim. Okulu bırakıp tekrar hazırlandım sınava, tekrar kazandığım üniversite için başka bir şehre gitmem gerekiyordu ve onlara da gelin dedim. Benim için düzenlerini bozup şehir değiştirdiler. 26 yaşındayım ve hala Ailemle birlikteyim. Annem hala çalışıyor, hala nöbet tutuyor. Bu kadar evcimen olmam da sanırım aile olarak birbirimizi kısıtlamamamız var. Kim eve erken geldiyse yemek yapıyor, kimin işi yoksa evi temizliyor. Neticede bütün evim işleri tek kişiye kalmadığı için annem de rahat.

    Ben de çalışan kadın olmak için okuyorum, ayaklarımın üzerinde durmak ve kimseye muhtaç olmamak için bütün çabam. O yüzden karşıma babam gibi bir erkek çıkmazsa da evlenmeye pek yanaşmıyorum.

    Not: 1 saat kadar önce başlığı şikayet ettim, gramer hatası var diye. Ev olmak tabirinin mantıklı bir açıklaması varsa açıklama rica ediciim.

    15 temmuz 2015 14:19

    3. Çocukluğumdan beri en olmak istemediğim şeydi "ev hanımı". Zaten okurken de buna göre bir yol çizdim, çalıştım. Bir buçuk senedir elimde olmayan sebeplerden dolayı çalışmıyorum. İkisini de deneyimledim yani özetle. Evde olmayı fırsat bilip 2.üniversiteye başladım, hobiler edindim ancak yine de ilk bulduğum fırsatta işe dönerim. beni bu süreçte tek yoran çalışan bazı kadınların yadırgayan, zaman zaman çaktırmadan aşağılayan tavırları. Hayat zaten yıpratıyor, başka insanların bilip bilmeden yargılaması ne kadar manasız.

    15 temmuz 2015 18:37


    4. dikkat ettimde başlık calısan kadın ve ev kadını olmak hakkında yani asıl tartısılması gereken calısan kadının cektıgı zorluklar yada ev kadınının yasadıgı sıkıntılar olması gerekırken biz bile kendi rolumuzu hiç konuşmadan sadece cocukların avantajlarını yada dezeventajlarını konuşmaya başlamısız.. sonra da cevremıze kadın neden 2. planda diye feryat fıgan edıyoruz.. biz bile kendimizi öncelikli olarak düşünmüyoruz ki.. başkalarından bunu düşünmesini nasıl bekleriz? kadın = anne anne= cocuklarının mutluluğu ıcın herseyı yapacak olan insan mıdır? sizde olamayan birşeyi baskasına veremezsınız

    18 temmuz 2015 16:58

    5. Erkek çalışmadığında işsiz olur, kadın ev kadını. Açıkçası bu benim gücüme gidiyor çalışan bir kadın olarak çünkü ev kadını olduğu için ücretsiz ev emekçisi olarak adlandırılan hemcinslerim ne yapıyorsa ben de yapıyorum -yemek, ev temizliği, ev idaresi, çocukla ilgilenme v.s- ve kimse bana da bu işler için bir ödeme yapmıyor. ülkenin işsizlik oranı hesaplanırken ev kadınları denkleme katılmıyor. Yani ev kadınları resmi olarak da işsiz kabul edilmiyor, bu durumda ben 2 işte mi çalışıyor oluyorum? Eğer yasa değişmediyse, bildiğim kadarıyla ev kadını olarak, özel şartlarda(ybkz: eksik gün-sigorta primi gibi ) sigortalanma ve emeklilik hakkı var ama kaç kadın bu haktan yararlanıyor? Bilemiyorum, hem resmi hem gayriresmi havada kalmış bir mesele bence ev kadınlığı...

    Neyse, tercih meselesine gelecek olursak, kişisel olarak çalışmamayı, doğum sonrası gibi zorunlu haller dışında düşünmek bile istemem. İşsizlik ülkenin bir gerçeği ve olur da bir gün işimi kaybedersem huzur içinde "aman boşver, takma kafaya. Evde çocuklara bakarım" diyebileceğimi sanmıyorum. Bu benim ailemden gördüğüm ve doğal/olması gereken olarak düşündüğüm şey. Çalışan bir annenin çocuğuydum, dönüp baktığımda yetiştirilmemde eksik kalmış ya da yanlış yapılmış birşey olduğunu düşünmüyorum/hissetmiyorum. Bugün annemle aynı konumdayım ve annemi daha da takdir ediyorum çünkü benim babam, eşimin bana olduğu gibi destekleyici bir eş olmadı zamanında.

    Kısacası, çalışmak zor mu? Zor. Çalışmamayı tercih eder miyim? Asla. Zaten kadın olarak hayatta önümüze her yerde engeller çıkıyor/çıkarılıyor, bir de ekonomik özgürlüğümü kendi ellerimle bu sisteme teslim etmek istemem.

    19 temmuz 2015 09:08

    6. çalışan kadın olmak daha zor sanırım.

    ev hanımları sadece ev işi yaparken, çalışan kadınlar hem işte hem evde iş yapıyor.

    19 temmuz 2015 11:58

    7. ikisi bir arada yürütülebilir diye düşünüyorum örneğin işi çok stresli olmayan bir insan çok rahat bir şekilde ev işlerine de yetişebilir. tabii bir de ev işleri konusunda eşin desteği de çok önemli.

    24 ağustos 2015 08:39 ed.25 ekim 2015 16:31


    8. Çalışmak. Çünkü aksine alışkın değilim. Anne tarafım uzakta olduğu için yılda bir görüşürüz. Anneannem ve teyzem ev kadınıdır. Fakat babannem ve annem çalışan kadındır. Ben hep onları görerek büyüdüm. Ve hep bir kadının kendi ayakları üzerinde durabilmesi gerektiğini, bu sebeple de bir meslek sahibi olup çalışması gerektiğini öğrendim. Kendimi evde oturmuş yemek yapıp çocuklarla ilgilenip kocamı beklerken hayal edemiyorum. Babannemi bile emekli olduktan sonra "ben çalışmadan duramam" diyip özel ders verirken gördüğümden, tercihimi çalışmaktan yana kullanıyorum.

    (gizlinot: zengin tarzı düşünelim; Kocamın çok parası olsa çalışmiyim desem o hobi senin şu etkinlik benim gezsem bile sıkılırım. Bi yerden sonra eh yeter derim. Koca beklemekle alakası yok ev kadınlığının diyecekler için ekliyim dedim. )

    18 mart 2016 06:11

    9. şartlar ve durumlara göre insanların bakış açısının değiştiğini düşünüyorum.

    bu soruyu günde 12 saatini ayakta geçiren, tek oturabildiği zaman dilimi öğle arası olan bir satış temsilcisine sorarsanız tabi ki ev hanımı olmak istediğini söyler.

    görece olarak daha rahat bir işi olanlar ise çalışmak istediklerini söylerler.

    yani yine tercihler şartlara göre değişiyor.

    kendim için konuşursam çalışmadığım bir hayat düşünemiyorum. geçen hafta mide ağrımdan dolayı 3 gün raporluydum. kendimi biraz iyi hissedince evde duramayıp bi kaç saatliğine de olsa işe geldim öyle söylim :dd

    18 mart 2016 10:24

    10. "Aylık 500 lira da olsa, bir kadının kazancı olmalı" der annem, klasik laf "her kadın kendi ayakları üstünde durabilmeli."

    Çocukken melek Baykal'ın bir dizisi vardı, kadın hukuk okumuş ama hemen evlenip çocuk yapınca çalışmamış. 40 yaşından sonra kocası aldatınca boşanıyorlar kadın resmen dımdızlak kalıyor. (Aynı hikayenin bir farklı versiyonu da the good wife dizisi) O zaman anlayamamıştım kadının neden hiç çalışmadığını, benim için evlenmek ya da çocuklar çalışmama nedeni değildi, hatta çalışmak zorunlu bir şeydi. Bu dizi benim için bir travma olmuş sanırım o zamanlar, kesinlikle iyi bir mesleğim olmalı, kimseye muhtaç olmamalıyım diye düşündüm hep.

    İlkokul çağlarımda annesi çalışmayan arkadaşlarımı her ne kadar kıskanmış olsam da, hep annemi örnek aldım bu konuda, biraz da onu baskısını hissettim tabi. Üniversite son sınıfta sözlenmekten bahseden kardeşime adam gibi bir işe girmeden olmaz diye annem karşı çıktı mesela. "Ablana bile evlen demiyorum ben, o da daha düzenini oturtamadı, ona bile izin vermem" diye hakkımdaki fikirlerini de belirtti sağolsun, yanlışlıkla bile evlilik demem artık. 26 yaşındayım, çevreden evlenme zamanın geldi baskısına maruz kalacak kadar büyüdüm ama henüz para kazanamadığım için, koca adayım çok zengin olsa bile evlenmeye iznim yok.

    Oysa iş hayatına dönmeyi kaldıramayabileceğimi düşünüyorum bir süredir. bir gün çocuğum olursa beni özleyeceğini, ikisini birden yürütmenin ne kadar zor olduğunu. iş arkadaşımın çocuğunun annesi mesaiye kalınca nasıl ağladığını gördüm, benim bile içim acıdı o an. okulda eve geldiğinde kapıyı annenin açması ne demekmiş ilk defa üniversite son sınıfta, annem bir hafta izin alıp yanıma geldiğinde anladım ben. oturduk ağladık sonra beraber. şimdi çalışma hayatı daha iyidir diyemiyorum o yüzden, belki de başka bir yöntem üretebilmeliyim diyorum sadece. yine de hayatta başarabildiğim tek şeyin çocuk yetiştirmek olmasını istemiyorum. aç kalmadığım sürece para ikinci planda kalacak sanırım hayatımda, sadece işe yaradığımı hissetmek istiyorum.

    18 mart 2016 10:30 18 mart 2016 13:32