yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (11)
    • medya (0)

    1. bu başlığın açılmış olmasına inanamıyorum, hayal etsem gerçek olmazdı herhalde. teşekkürler(yazar: )melissaki) en sevdiğim sinema türüdür, öylesine acıyla yoğrulmuş, o acıların arasında mutluluğun kıymetini öylesine iyi anlamış, ve basit mutlulukları öylesine iyi verebilmiş bir sinemadır. çocuk temasını çok iyi işler, onların küçük dünyalarındaki kaldıramadıkları acı ve değişimleri tüm bu acılar ve değişimler olurken de nasıl mutluluklara safça yöneldiklerini anlatır. samimidir, sıcaktır, GERÇEK'tir. gerçek diyorum çünkü hollywood sinemasının yüksek bütçeli bol yalanlı ve sahte duyarlı yüzlerini artık içinize sindiremiyor ve bunun gerçek sinema olmadığını düşünüyorsanız iran sineması sizi gerçek sanata sinemaya ulaştıracaktır. yapmacıklı duygular olmadan, duyarlı numarası yapmadan öyle ki anlattıkları acı ve çileleri sıradan bir hayatın parçası olarak anlatıp demogoji yapmadan. ne yazsam boş ne söylesem yalan.izlemek lazım, hissetmek lazım, anlamak lazım.bunlar bu toprakların öyküleri aslında, bizim daha çok tercih etmemiz lazım amerikan rüyasından uyanıp gerçekliğe ulaşmamız lazım. bu sinemadaki oyunculuklar da öylesine doğaldır ki, çoğu zaman filmin çekildiği yerdeki yerel halk ücretsiz oynar filmlerde, sonuçta da doğal ve gerçek bir hikaye çıkar. son olarak iran benim için en çok haksızlığa uğramış ülkelerdendir. bu kısıtlanmayı, baskıyı, bu muameleyi en az hakedenlerden( hiçbir ülke hiçbir halk hak etmez elbette) ama iran diyorum özellikle neden mi bulunduğu coğrafyada güneş gibi parlardı eskiden, edebiyatı, sanatı, sineması(şiiri ve sineması benim en sevdiklerimden), müziği, şarkıları bambaşka bir sanatsallık taşır, hala daha en batılı ülkelerde bile tanınır sevilir takdir görür. öyle bir sanat yaşardı o topraklarda, öyle zevkli öyle ruhu hisli insanların ülkesiydi, böyle bir halkın böyle bir toprağın böyle bir rejimle kısıtlanması ne kadar da acı. zaten bu yokluklara rağmen böyle iyi filmler çıkarabilmesi, dünyanın her yerinden ödüller alıp takdir görmesi de boşa değil.gecenin kör saati olmasa daha iyi, daha derli toplu güzel şeyler yazardım ama bu saatte benden bu kadar :))

    benim en sevdiklerim (türkçe yazıcak melissaki'nin emeğine sağlık orjinal adlarıyla yazmış)

    sarhoş atlar zamanı, cennetin çocukları,cennetin rengi,kaplumbağalar da uçar, bir ayrılık,serçelerin şarkısı,persepolis, soraya'yı taşlamak(ırakla ortak yapım),serçelerin şarkısı,les chats persans(pers kedileri müzikleri muhteşem) aklıma ilk seferde gelenler.

    ***hüzünlendim be sözlük...

    *** hemen bir iki iran filmi mi izlesemen :D:D

    ***asghar farhadi hangi filmi yaptıysa o film muhteşemdir.

    *** şiir'de de iran kalbimin sultanıdır. furuğ ferruhzad der susarım...

    13 ağustos 2014 03:25 13 ağustos 2014 03:30

    2. iran sinemasına ben de hayranım. sağolsun trt ve kanal 7 dışında pek yayınlandığını görmüyorum.

    cennetin çocukları ve bab 'aziz filmi bi harika. ha bir de soraya' yı taşlamak var. filmi izledim. ortak yapım sanırım. oradaki anlatıcı kadının güzelliğine tutuldum. gerçi botoks var diyorlar. soraya ömrümden ömür çalmış bi film.

    13 ağustos 2014 15:10

    3. yakın zamanda patlama yapmazdan evvel (link: http://www.imdb.com/name/nm0452102/ abbas kiarostami) gibi bir adamı çıkarmış sinemadır. (gizlinot: siz yokken biz vardık) (gizlinot: taste of cherry ) (gizlinot: the wind will carry us)

    26 kasım 2014 22:10


    4. Acı, biraz daha acı aa yetmedi biraz daha acı diyorsanız açın herhangi birini izleyin

    10 şubat 2016 03:19

    5. herhangi bir hayranlık duymadığım sinemadır. zira iran sinemasına ait sadece iki film izledim. bunlardan biri soraya'yı taşlamak diğeri ise persepolis.

    Soraya'yı taşlamak,her hatırladığımda içimde devasa bir ağırlık hissetmeme neden olur. zaten izlerken ağlamaktan gebermiştim. tabii genede bu iki film iran sinemasına karşı bende herhangi bir duygu oluşturmadı,ama madem seveni çok en yakın zamanda bi bakmak gerek..

    10 şubat 2016 09:46

    6. bahman ghobadi ve abbas kiarostami nin filmleri en güzel örnekleridir.

    10 şubat 2016 11:57

    7. iran sineması tüm bu kısıtlamalara rağmen dünyada ki diğer bir çok ülkeden kalitelidir.zaten farsların dünya üzerindeki en sanatsal ırklardan biri olduğunu düşünüyorum.şu an çok kapalılar ama içlerinde harika bir kültür var.izleyin,izlettirin efendim.

    8 temmuz 2016 00:11


    8. Elly hakkında gibi asghar farhadi'nin altyazılı tüm filmerini önerebileceğm, türk sinemasını değerlendirmek isteyen ve elinin tersiyle itmeyip iyilerini bulmaya çalışan bünyeme türk sinemasından da yerli gibi gelen sinema.

    İran ile toplumsal sorunlarımızın benzediğini düşünüyorum. Ancak biz sanatı bunun için kullanabilen bir toplum değiliz pek. Haksızlık etmek istemem tabi ki çok cesur müzisyenlerimiz yönetmenlerimiz vardır ancak genel itibariyle iktidara çabuk satılıyor bizim isler, kabul edelim.

    İran'ı tam manasıyla bilmiyorum belki biz sadece nispeten başarılı olanlarını izleyebiliyoruzdur. Ancak yine de bizden iyi olduklarını düşünüyorum. Hem toplumu yukarıdan bakan sanatçının değil toplumdan olanın gözüyle sinemaya taşıyabildikleri için hem bunu sadece bu bilinçle ve sinema güzelliğinden yoksun bir şekilde değil de gerçekten güzel ve başarılı bir şekilde yaptıkları için. Teknik olarak iyi değiller ya da maddi sıkıntılar var, muhalif film için destek olunmuyordur bu da onun sonucudur gibi geliyor bana. Bunun dışında asghar farhadi'yi özellikle önermemin nedeni de şu: filmde bir taraflılık göremiyorsunuz. Bitince kendi doğrunuzla kendi vicdanınızla sorgulamanızla bitiyor. Yani size şu şöyledir mesajını vermiyor, şu nedir diye kafanıza takılıp kalıyor. Herhangi bir filminden spoiller yemeyin diyeydi şu son saçma cümleler. Aksiyon falan seviyorsanız hiç bulaşmayın ama.

    8 temmuz 2016 00:13 8 temmuz 2016 00:20

    9. Açıkçası nasıl giriş yapayım bilemedim, sinemayı severim, çok iyi bir izleyici miyim ondan emin değilim ancak film izlemek oldum olası beni mutlu eden bir aktivite oldu, hatta benim için bir ödüldür.

    burada (link: https://www.suslusozluk.com/soru/be%C4%9Fendi%C4%9Fimiz-sinemalardan-konu%C5%9Fal%C4%B1m-m%C4%B1 şu ) soruyu sormuştum, başlığa yazabileceğim önerisi gelmişti, o sebeple yazayım dedim. hatalarım varsa affola şimdiden.

    Dönem dönem farklı film endüstrilerine daha bir ilgi duyarım, bir dönem (gbkz: avrupa sineması) ile ilgilendim hala da izler ve severim, bir dönem (gbkz: imdb) eritmeye başladım çoğu klasik filmi izledim eski ya da yeni, bir dönem hint sinemasına (bkz: bollywood) sardım 250'nin üzerinde bu endistürinin filmini izledim. Hala ara ara hepsini izliyorum tabii. Ancak bir gün iran sineması ile tanıştım... Her şeyden öte benim için İran sineması bir inceliktir, kaba bir anlatım yoktur, düzenli, ince açılardan, ince diyaloglardan geçer, anlatımda yalınlık zarafet vardır. Renkler filmi yansıtır, kamera açıları, kıyafetler olayın içindedir, ilmek ilmek detaylı işlenmiştir ve benim için en önemlisi bir mesaj kaygısı yoktur. Bunu tam anlatamıyorum ama hollywood'ta bunu pek göremem daha kaba bir anlatım vardır, incelikler çok net değildir, sakinlik değil gürültü vardır. (gizlinot: Elbette hollywood'ta tarihi olsun fantastik olsun oldukça büyük yapımlar vardır tabii. Ama benim dediğim daha başka. ) Keza bollywood da öyle sizi sürükler eğlendirir ama kabadır vaovv detaya bak demezsin mesaj kaygısı güder ticari getiri amaçlanır çoğu zaman. Burada Avrupa ve İran ayrılır benim için zariflerdir anlayacağınız.

    İran sinemasında izlediğim ve gözlemlerimi, en sevdiğim filmleri ve yönetmenleri anlatmadan önce tarihi ile ilgili bir giriş yapmak isterim. Öncelikle şaşıracağımı söylemek isterim ki, iran sineması hakkında yüzlerce makale bulabilirsiniz, hem de çoğu hakemli dergilerde, büyük veri tabanlarında bulunan makaleler. Onlardan da yardım ararak bir giriş yapayım. bu arada en çok kullandığım makale linkini de bırakayım: (link: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/424268 )

    1979 yılında pehlevi ve humeyni önderliğinde iran'da islam devrimi olmuştu, tüm hayatı etkilediği gibi sinema dünyasını da etkilemişti, gelen hükümet sosyal hayattaki birçok olaya sınırlar koyduğu gibi sinema dünyasına da bir kısıtlama getirmişti. tüm hayatı ele alan sansür, filmleri de etkilemeye başlamıştı, bu da yönetmenleri başka bir arayışa zorladı.

    1979 devrimi öncesi iran sineması aslında 3 farklı döneme ayrılır, sinemanın ülkeye gelişiyle birlikte 1928-44 yılları arasında sektör çok da özgün eserler çıkaramıyordu, daha çok ingiliz ve amerikan yapım şirketlerinin elindeydi ve film ticareti yapılıyor, sinema ithal ediliyordu. Zaten yapılan filmlerde de genelde hint ve arap esintileri oluyordu. 1941-50 arasında önemli bir ilerleme kat edemedi sinema sektörü ancak 1962 yılından itibaren entelektüel anlatımın hakim olduğu sosyal gerçeklikleri anlatan yalın filmler üretilmeye başlandı ancak bir sorun vardı ki bu filmlerin ticari bir getirisi yoktu, haraketli ve danslı anlatımların yoğun olduğu filmler yapımcılar tarafından hep daha çok ilgi çekiyordu. Ticari kaygısı olmayan filmlerden dolayı bu yönelim gereken önemi görmedi. Özellikle 1969 yılında çıkan Daryuş Mehrcui’nin İnek filmi bugünki iran sinemasının başlangıcı niteliğindeydi.

    1979 yılı devrimi ile 1960'larda ilk adımları atılan Yeni Dalga iran sineması yeni bir boyut kazandı. Devrim ile birlikte batı'nın iran'ı sömürdüğü gerekçesiyle yüzlerce sinema yıkıldı, başta İnek filmi olmak üzere birçok filme sansür geldi, sahnelerin çoğu kırpıldı ya da filmler yasaklandı. Birçok yönetmen sürgün edildi. Sinema üretilmeyecek konuma geldi, ithal filmlere yasaklar konuldu.

    1979 yılından bugüne kadar da iran sineması yıl yıl ayrılmaktadır. Devrimin ilk yıllarında kadınlara sinemada yer verilmemeye başlanmıştı, verilse dahi bir peçe ile oynamak zorundaydılar bu sebeple filmlerde çocuklara ağırlık verilmeye başlandı, çocuklar yaşanılanları en obejktif bir şekilde yansıtabilirdi. Belgeseller çekiliyordu ancak istenilen değeri görmüyordu ve açıkçası çoğu düşük bütçeli ve pek de güzel ifade edilememiş belgesellerdi.

    1980'lerin sonundan itibaren sinemada bazı gelişmeler olmaya başladı, ithal filmlere tekrar izin verildi ancak çocuk oyunculara ve çocuklar üzerinden mesaj verilemeye devam ediliyordu. Bu akıma Yeni Dalga İran sinemasının kurucularından olan ve belki de birçoğumuzun trt'de ağlayarak izlediği bir çift ayakkabının üzerinden büyük bir dramın anlatıldığı (gbkz: Majid Majidi)'nin ''cennetin çocukları'' isimli filmini örnek gösterebilirim.

    İzinlerin çıkmasıyla yavaş yavaş İran sineması dünyada ses çıkarmaya başladı, aslında (gbkz: hollywood) yapımlarının bütçe olarak oldukça gerisinde kalan bu endüstri yine de yalın ve gerçekçi olmasıyla ilgi çekmeye başlamıştı. Birçok film böylece dünyaya satılmaya başlandı.

    Tüm bunların yanı sıra, Yeni Dalga İran sineması, Yeni Dalga Fransız sineması ve Yeni Gerçekçi İtalyan sinemasından etkilenmişti. Doğu ve batıyı harmanlıyordu, oldukça gerçekçi ve entelektüeldi.

    Günümüzde de iran sineması özellikle avrupa'da büyük ödüller almaktadır, neredeyse her sene oscar'a bir aday göndermektedirler ki örneğin (gbkz: Asghar Farhadi)'nin iki filmi (türkçe isimleriyle, bir ayrılık ve satıcı filmleri) yabancı dilde en iyi film oscarı kategorisinde ödül almıştır.

    Şu an İran sineması, abartıdan, melodramadan uzak günlük yaşamı konu almaktadır. Kadının toplumdaki yerini ilmek ilmek göze sokmadan işlemektedir, büyük olaylar büyük yaşamlar yoktur, yalan, ölüm, belirsizlik yani hayatın kendisi perdeye çarpıcı ama göze batmayacak şekilde yansıtılmaktadır. Örneğin çoğu filmde bir yanıt yoktur, bir haklı haksız yoktur, çelişki vardır, ikilem vardır. Yönetmen sizi olayların ortasına bırakır ve bir yanıt vermez.

    hatta bununla ilgili ünlü yönetmen Asghar Farhadi'nin belirsizlik üzerine eleştiri almasından dolayı(gbkz: The Guardian)'a verdiği bir açıklamadan kesit sunmak isterim: ''Bugünün dünyasının cevaplardan daha çok sorulara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, cevapları izleyicilerden özellikle uzak tutmuyorum, cevapları ben de bilmiyorum. Eğer izleyiciye bir cevap verirseniz, filminiz sadece film olarak tamamlanacak. Ama siz sorular sorduğunuzda, filminiz insanlar izledikten sonra başlayacak, film izleyicinin içinde sürmeye devam edecek. Önemli olan düşünme fırsatı vermektir. İran'da, şu anda her şeyden çok, düşünmeye ihtiyacımız var.''

    Yönetmen de tam olarak dediğini yapıyordu, About Elly filminde, Satıcı filminde, bir ayrılık filminde, le passe'de, çarşamba ateşinde... neredeyse her filminde bir sürü soru vardı ancak cevaplar izleyicinin deneyimlerine göre şekilleniyordu, yani her izleyen farklı bir cevap bulmaya başlayacaktı.

    Aslında bu filmlere de teker teker girmeyi isterim ama hem girdi çok sapacak hem de spoiler yağmuruna tutacağımdan dolayı bu filmleri sadece öneri olarak sunmak isterim. Ya da başlıklarında değinirim ancak şiddetle önerdiğimi tekrar etmek istiyorum. Benim favorilerim, 2017'de oscar alan satıcı filmi, oldukça zekice kurgulanmış bir film, spoiler'a girmek istemiyorum ama kısaca gizlinotta değineceğim: (gizlinot: filmde Arthur Miller'in Satıcının Ölümü oyunu sergilenmektedir dışarıda da o filmin başrollerini oynayan bir çift ve onların yaşadıkları konu edilir filmde, bu filmi zeki yapan ise yavaş yavaş tiyatro oyununun gerçek yaşamda varlığa dönüşmesidir, ancak karakterleri oturtmak çok da kolay değildir.) Ve diğer favorim ise about elly, baştan sona ''günlük'' ama gerilim ve soru işaretleriyle dolu.

    Film konularına içeriklerine fazla değinmeyeceğim ancak kısaca oyunculuklar ile onlara da değinmek isterim:

    Tabii oyunculukların da etkisi çok büyük, o kadar doğallar ki! Gerçekten bir film izlediğinizi düşünmüyorsunuz, onlarla birlikte çelişkide kalıp yalan söylüyorsunuz, öfkeleniyorsunuz ama siz de ''belki ben de öyle derdim'' diyorsunuz, gerçekten farklı bir dünya.

    Bunların dışında melodramaya kaçan filmler var ancak onlar da gerçekten etkileyici, majid majidi'nin ben biraz daha drama kaçtığını düşünüyorum genelde çocuklar ve aşırı yoksulluk üzerine film çekiyor, birçoğu ağlama garantili.

    Asghar Farhadi benim favori yönetmenim, hepsi günlük, hiçbirinde ağlamıyorsunuz ancak yönetmenin dediği gibi film içinizde sürmeye devam ediyor. Yukarıda bahsettiğim filmlerini şiddetle öneririm ama en çok iran'da geçen filmlerini seviyorum o ayrı tabii.

    Sorayayı taşlamak, şşş kızlar bağırmaz! gibi filmler oldukça etkileyici. cinsiyet rollerini anlatan çarpıcı filmlerden ama benim favorim şşş kızlar bağırmaz; çaresizlik, kadınların rolü, küçük kız çocuklarının susturuluşu, tacizler, lanet toplum baskısı, namus kavramı öyle güzel işlenmiş ki, izlerken dünya için utanıyorsunuz.

    (gbkz: Shahab Hosseini), (gbkz: Peyman Moadi), (gbkz: Taraneh Alidoosti) favori oyuncularımdan özellikle Shahab Hosseini'e bayılıyorum, gerçekten harika bir karakter oyuncusu. Peyman Moadi ise Bir Ayrılık filmde devleşmesinden hatırlıyorum ki o film de belirsizlikler yumağıdır ve 2011'de oscar almıştır, sadedir belirsizdir bir sürü soru vardır, haklı yoktur, çelişkilerin ortasında bırakır. Aslında filmdeki tüm karakterlerin bir çelişkisi var ancak hangisi doğru karar veremiyorsunuz, karakterler gibi siz de ikilemde kalıyorsunuz aslında bir doğru ya da yanlış olmuyor, hepsi insana dair seçimler oluyor. Peyman Moadi demişken ben melbourne filmini de gerilim dolu izledim, o filmi de çok öneririm.

    Sonuç olarak, fazlasıyla karışık yazdım (gizlinot: yazı dilim de pek iyi değildir zaten), muhtemelen hatalarım yanlışlarım vardır, var ise affola ve düzeltmeniz için her zaman mesaj kutum açık.

    Filmlerin orijinalleri farsça olduğundan dolayı ingilizcelerini yazmadım, türkçe çevirileriyle bıraktım. türkçe isimleri ile arayıp bulamayan olursa mesaj atabilir.

    Özetle bir liste bırakacak olursam:

    Satıcı

    Bir Ayrılık

    Çarşamba Ateşi

    Geçmiş (Le passe)

    Elly Hakkında

    şşş... Kızlar bağırmaz!

    Sorayayı taşlamak

    Cennetin Çocukları

    Cennetin Rengi

    Melbourne

    Baran

    Kaplumbağalar da uçar

    Arkadaşımın Evi nerede?

    Kertenkele

    Kadın olduğum gün

    Söğüt Ağacı

    şimdilik aklıma gelenler bunlar, hepsini öneririm, aklıma geldikçe de eklerim.

    Sakinlikten ve günlük hayatın çarpıcılığından yanaysanız ve biraz kıvranmak istiyorsanız size bu türü öneririm, bu tarz çok da olay aksiyon romantizm olmayan filmleri sevmiyorsanız size pek hitap etmeyeceklerdir.

    Ekleme: 1960'lı yıllarda bizden film ithal eden iran sinemasının şu an bizden fersah fersah ileride olması oldukça düşündürücü değil midir?

    12 ekim 2018 01:30 12 ekim 2018 02:13

    10. süslüler ruhlarını da dinlendirecek, güzelleştirecek bu sinemayla mutlaka tanışmalı. şark'ın şiiri iran sineması.. majid majidi, asgar farhadi.. mesela kemal tebrizi diye bi yönetmenin marmoulak (kertenkele) filmini izlemiştim. iran sinemasındaki genel dramın aksine oldukça ince bi mizah vardı filmde. atv'deki kertenkele dizisinin hikayesi de bu filmden alınmış. izleyin ve eyyorlamanızı öyle yapın:) ben şimdi çok sevdiğim iranlı aktris leyla hatemi'nin oynadığı bi filmi izledim rastgele. ismi her gece yalnızlık. beni günlük hayatın anlamsızlığından alıp götürdü başka yerlere

    28 eylül 2019 01:43 28 eylül 2019 01:47

    ilginizi çekebilecek benzer başlıklar