# sinema

4. 2. dünya savaşı'nı merak eden hakkında çok sayıda film,belgesel izleyip yazılar okuyan bir arkadaşınız olarak izlemeye bir türlü cesaret edemediğim film. Sol Tarafta ismini görünce yine bir garip oldum.

3. Hayatınızın hatasını yapmak istiyorsanız izleyin, teşekkürler. 

2. dün izledim şu an bu girdiyi ağlayarak yazıyorum.

bazı diziler filmler vardır, ilk izlediğinizde duygularınızı tam yaşayamazsınız, boğazınızda koca bir yumruyla izlersiniz ama bir türlü ağlayamazsınız ya. ama bilirsiniz onun acısı sonradan bir yerden çıkacaktır. işte bugün gün boyu kulaklarımda setsuko'nun abisine o bazen acı dolu, bazen umutlu, bazen ağlayarak, bazen de mutlu mutlu bebek sesiyle "seita" diye seslenmesi çınladı durdu. 

şimdi gözyaşlarımı tutamıyorum.

daha başından kendini belli ediyor hikaye ama spoiler uyarımı koyayım.

bu anime 1945 yılında ikinci dünya savaşında japonya'nın bombalanmasını ve abi kardeşin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

bir animenin beni bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim ama daha setsuko'yu ilk gördüğüm an tokat yemiş gibi oldum. daha en başından onun ölme ihtimali bile beni mahvetti.

bu dünyada hala savaş gerçeği var. bu hikaye de gerçekte yaşanmış bir hikaye. açlık, susuzluk, barınamama... çok çok çok ağır ama çok gerçek bir hikaye. 

setsuko'nun açlıktan meyve şekeri yerine bilyeleri yemeye çalıştığı sahnede kelimenin tam anlamıyla paramparça oldum.

ne yazsanız eksik kalacağını bildiğiniz bir hikaye.

6. ben bu dizinin önce 2. sezonunu 2-3 ay  sonra da 1. sezonunu izledim.

2. sezonunu izlerken gözyaşlarım bir an olsun durmadı, o gün hem çok duygusal bir günümde olduğumdan ve regl olduğumdan mıdır bilmiyorum ama bir günde sekiz bölümü birden ağlaya ağlaya bitirmiş ve çok beğenmiştim. 

herkes genel hikayeyi biliyor olabilir ama ben yine de spoiler uyarımı koyayım ne olur olmaz.

şimdi efendim ben bu dizinin 2. sezonunu gerçekten çok beğendim. hikaye sanırım 2014te başlıyordu, o zamanın telefonları, tarzı, 2020-2022 yıllarındaki pandemi zamanı detayları falan çok başarılıydı. genel olarak çiftin kopma noktalarını net görebiliyor ve anlayabiliyordunuz, ailevi travmaları daha derin işlenmişti. evliliklerindeki sorunlardan en büyüğü cihan'ın kurban psikolojisinden çıkamayıp hiç çalışmaması, hayatı için hep başkalarını suçlaması, alkol, uyuşturucu bağımlılığı vs. 

cihan nilüfer yüzlesmeleri, kavgaları cok gerçekçiydi ve izleyici bu kavgaların hikayelerini öğrenebiliyordu.

2. sezondan sonra 1. sezonu izleyince deniz ve barış çiftinin hikayelerinin arka planını çok öğrenemediğimizi fark ettim. senarist de 1. sezonda acaba böyle eleştiriler aldı da 2. sezonda daha mı derin işledi bilmiyorum ama eğer öyleyse çok iyi yapmış. çünkü deniz ve barış'a bakıyorsun, evet ikisinin de geçmişten gelen travmaları, sorunlu aile ilişkileri var ama neden bir anda kopma noktalarına geldiler? deniz o kadar toksik o kadar problematik ki yani sırf öyle olmak isteyip de olmuş gibi duruyor, değişme isteği yok, bir şeyi yok. yani cihan ve nilüferin hikayesi daha derindi, daha adım adım görmüştük her şeyi. bunlar bir anda resmen dünyanın en toksik, en birbirinden nefret eden, seks hayatları çok kötü olan bir çift oluverdiler. 

2. sezon hikayesinde karakterlerle bağ kurabilirken burada sadece toksik bir çift izlemiş gibi hissettim.

şimdi üçüncü sezonda bergüzar korel ve timuçin esen olacakmış. bergüzar korel'i sevmem ama yaş olarak biraz daha olgun karakterlerin gelmesi acaba farklı bir hikaye izleyebilir miyiz diye düşündürtmedi değil. çünkü ilk iki sezona baktığımız zaman genç, duygularını çok yoğun yaşayan travmatik iki genç tesadüfen bir gün geçirir, birbirlerine yükselir dolu dizgin yaşamaya başlar, aynı duygularla çılgın bir düğünle evlenir sonra o duygular geçince hayatın gerçekleriyle yüzleşip birbirinden uzaklaşırlar, bu süreçte de iyileştirmedikleri travmalar yüzünden de birbirlerinin hayatını mahvederler, bir de nur topu gibi çocukları olmuştur, kendilerini eleştirdikleri anne babalarına benzerken bulurlar. bu hikaye bakılınca genç oyuncular için daha uygun geliyor; 2. sezondan sonra 1. sezon oyuncuları bile bana bir tık olgun gelmişti hatta. bilmiyorum aynı hikaye dönüp duracak mı yoksa hikayenin başka bir tarafını görecek miyiz? çok merakla baktığım söylenemez ama yine çok duygusal bir gün geçirirsem ağlamak için izleyebilirim

2238. "Gece vardiyası" adında yabancı bir filmi izledim. Bir hemşire ve onun psikolojik sorunlarını konu alan korku gerilim tarzında filmdi. Epey akıcı ve güzeldi. 

14. Benim icin gercek luks bu markadir. Olmeden bir takimini giyebilmeyi cok isterim. 

13. sanırım en overrated parfümleri üreten marka. ünlü olan lost cherry, bitter peach yada ombre leather tarzı parfümlerindense neredeyse hiç konuşulmayan ama mükemmel bir bebek pudrası kokusu olan rose d'amalfi, bence bir başyapıt.

herkesin çok konuştuğu, sürekli paylaşımını yaptığı parfümlerini değil diğer parfümlerini deneyimlemenizi tavsiye ederim.

107. son zamanlarda izlediğim filmlerden birkaçını yazayım. baştan söyleyeyim herkese hitap edecek filmler değil. yavaş akan filmlere alışkın değilseniz tavsiye etmem.

-cure : bastırılmış duygular ve içsel çatışmalar ile hipnozu konu alan bir film. hikaye yavaş ilerlese de ben sıkılmadan izledim. 

-the comformist: bilinen bir film olmasına rağmen yazmak istedim. tam bir sinematografi şöleni. konuyu yakalayabilirseniz tatmin eder

- insomnia: beğeneni kadar beğenmeyeni de çok ancak ben beğenen taraftayım.  temelde ele aldığı konu insomnia değil bunu söyleyeyim de hayal kırıklığı olmasın

iki tane de daha çerezlik film önereyim

-knives out: akıcı sürükleyici dediğim gibi çerezlik bir film. 

-the princess bride: masalsı destansı bir anlatım belki hoşunuza gider. 

izlerseniz yorumlarınızı dinlemek ve yeni film önerisinde bulunmak isterim. 

14. batman rolünden beri yani cocukluktan beri celebrity crushimdir. oyunculuğu zaten çok iyi ama bana göre brad pitt'ten falan çok daha yakışıklı değişik bir çekiciliği var çocukluk aşkım.

106. Oslo, 31 Ağustos