23. Öncelikle bu uzun bir girdi olacak, özür diliyorum.
Bir süredir sözlüğe girip de yazamayacak kadar yoğun bir hayat yaşıyordum. Geçen yıl nisan ayında hayatımın aşkını dünya üzerinde varolmuş ve en çok sevebileceğim, sevdiğim miniği tanıtmak istiyorum size. İsmi "vikvik" evet saçma bir isim. Evimin yakınındaki bir barınağa gönüllü olarak çalışmaya gittigim güzel bir nisan gününde tanıştım kendisiyle. Pazarda ufak bir kese kağıdı içerisine kardeşiyle birlikte koyulmuş ve sakat olduğu için 5 tl'ye küçük bir çocuğa satılmış bir ördek kendisi. Doğuştan bir bacağı diğerinden kısa ve topallayarak yürüyen minik bir ördek. Barınaktaki ablanın "bak ne getirdiler az önce, yarına ölür muhtemelen burada kedi köpek yer" diye getirip avucumun içine bıraktığı minik şeker. Elime aldığım an bakışım öyle ilginçmiş ki aynı abla "hayırdır niye kendin doğurmuş gibi baktın emzir bir de istersen" diye dalga geçmesine maruz kalmıştım tanıştığımız dakikalarda.
Vikvik'i(gizlinot: O zaman adı yoktu ) ve tamamen hasta olan kardeşini alıp avucumun içerisinde koşarak veterinere oradan da eve götürdüm. Annemin anlamsız hatta bana delirmiş gözüyle baktığı anı da unutamayacağım asla.
İlk gün kardeşi tedaviye başlasak da çok geç kalındığı için vefat etti ama vikvik topal paletiyle bana yakınlaşmaya başladı. Tanıştığımız hafta ördekler ne yer, nasıl beslenmeli, hangi aralıklarla kontrole gitmeli, nasıl bir ortamda yaşarlar hiçbir bilgim yoktu; kedi ve köpek besledim daha önce ama 4 kediye aynı anda bakmak bir ördeğe bakmaktan çok daha kolaydı... Ankara'nın göbeğinde benim gibi ördek beslemeye çalışan çok insan yok diye zannediyorum ki yediği hazır yemleri bulamadım. İnternetten sipariş verdim ve onlar gelene kadar her öğünde Mısır, buğday ve veterinerin önerdiği birkaç takviyeyi havanda dövüp nemlendirerek yedirmeye çalıştım. Şanslıydım ki Minik ördeğim beni de kedileri de sevdi ve alışmaya başladı. Suya girmeyi her ördek gibi çok severdi, birazcık büyüdüğünde saçlarımın arasına çıkıp uyumaya başladı. Üşüdüğünü ya da saçlarımı çalı zannettiğini düşündüm ama veterinerimiz ördeklerin ergenliğe kadar annelerinin kanatlarının içinde uyuduğunu muhtemelen saçlarımı kanat, beni de annesi zannettiğini söyledi. Bu beni o an da şimdi de en mutlu eden şeylerden bir tanesi. Ona hiç isim vermemiştim, çağırma ihtiyacı da duymamıştım çünkü her an benimleydi. Masada çalışacaksam elimin dibinde, televiyon izleyeceksem boynumda veya saçlarımın arasında oturur arada kafasını tenime sürterdi. Uzunca bir süre sadece " vikvik vikvik viik" seklinde Ses çıkarttı. Adını da bu şekilde almış oldu. Büyüdükçe yedikleri davranışları her şey değişti ve kendimi her sabah yumurta haşlayıp domates doğrarken buldum. Hayatımın hiçbir günü davetler dışında kahvaltı yapmadım, hazırlamadım ama her sabah güzel ördeğim için kayısı kıvamında yumurta, salatalık, domates, sevdiği yeşilliklerle kocaman bir kahvaltı tabağı hazırladım. Biraz büyüdüğünde bahçemize onun için ufak bir kümes yaptık, ne kadar ayrı kalmak istemesem de Kendisi de bahçeden uzak kalmak istemiyordu çünkü istediği gibi etraftaki kedileri kovalayabiliyor ve ot yiyebiliyordu. Ve evet sitede baktığım yaklaşık 30 kediden bahsediyorum zira evdeki kedilerle oldukça iyi anlaşırız genelde sıcak olduğu için göbüş kıvrımlarına girer yatardı. Bu süreçte heyecanla ördeğimin olduğunu söylediğim herkes "ıy üzerine kaka yapmıyor mu? Büyüt yılbaşında kesip yiyelim. Nasıl bakacaksın evde?" Gibi iğrenç şeyler söylerdi ama umursamazdım. Tek cevabım "evet üzerime hiç kaka yapmadı. Nasıl oldu bilmiyorum ama kediler gibi kuma yapmaya alıştı." Olurdu.
Zamanla ördeğim büyüdü, etrafımda aramızdaki sevgiyi ve ördeğimin ne kadar akıllı olduğunu gören herkes kabullendi. Her sabah işe kahvaltısını hazırlayıp verip veda eder öpücüğümü alır giderdim.
Yaralandı, vahşi bir insanın yetiştirip kasıtlıca bahçemizin kapısını kırarak ördeğime saldırttığı bir köpek tarafından. Sesleri duyduğum an kendimi evden yarı çıplak halde dışarı attım, ikimizi de ısıran köpekse sahibi tarafından kaçırıldı. Saatlerim, günlerim, aylarım her dakikam ilaçlar, yara bakımları ve minik burun deliklerine tuttuğum oksijen tüpüyle geçti. Bu süreçte en güzel günlerimizde laf söyleyen herkes şunu dedi "ölmeden kes de yiyelim". Kimse anlamadı sanırım onun benim ailem olduğunu ya da basitti hala onlar için bir hayat.
3 ay zorlu bir sürecin ardından ördeğim enfeksiyon sebebiyle vefat etti. O güzel tüyleri arabamın her yerinde, minik gagasına özensizce tepiştirilmiş bir pamukla saatlerce acilin garajında ağladım. Çok sevdiği pembe kışlık şalıma sarılıp çıkmıştık evden, kefeni oldu ve göz yaşlarımla ıslandı. Ona minik bir mezar kazdım, çiçekler ektim, sevdiği oyuncaklarıyla birlikte uyuttum kızımı. Keyif için can aldıran o iğrenç adamı öldürmek istedim. Onsuz uyuyamadığım için aylarca oturdum ona baktığım köşede, hayalini öpüyorum her gece hala. Seni çok seviyorum güzel kızım, seninle tanışana kadar kendime insan bile demiyordum. Seninle bir dakika daha geçirip sarılmak, tombik yanaklarından öpmek, sesini duymak, seninle havuza girmek için canımı vermeye hazırım. Bana ansızın uçarak gelen her tüyünü öpüyorum; meleklerle değilsin, sen bir meleksin bunu çok iyi biliyorum.