3.
"kusurları örtmede gece gibi ol." _ mevlana.
yargılayan insanlar, genelde olaylara daha küçük pencereden bakan, empati kuramayan kişiler oluyorlar. hoşgörünün tersidir yargılamak. faşizm de bundan beslenir hatta, çünkü hoşgörüsüz insanlar kendi gibi olmayanı ötekileştirir ve onları anlamaya çalışmaz.
trafikte taşıtlara yeşil ışık yanmasına rağmen harekete geçmeyen kişiyi kınadığınızı düşünün: "aptal mıdır nedir, ışığın yandığını görmüyor mu?", "kadın şöför olmalı, beceriksiz." ve benzerleri... öfkeyle aracınızdan çıkıp öndeki aracın sürücüsüne çatmaya gidersiniz ve bakarsınız ki sürücü koltuğundaki yaşlı adam meğer kalp krizi geçiriyormuş.
bu tür örnekler çoğaltılabilir. sokakta karşımıza çıkan ve iç dünyasından / yaşadıklarından / başından geçenlerden haberimiz olmayan kişileri yargılamak, olayın sadece ufak bir kısmını görebildiğimizi gösterir. üstüne olmayan kıyafetle sokağa çıkıp sizin göz zevkinizi bozan teyzenin belki de giyecek son kıyafeti odur. otobüste camı açamayışıyla dalga geçtiğiniz zayıf bünyeli kızcağız belki o gün hastadır. cinsel tercihi yüzünden alay ettiğiniz adam belki de intiharın eşiğindedir ve bu dünyadan ayrılmamak için sizden göremediği son bir insanlık kırıntısına tutunmak istiyordur.
size tuhaf gelen görünüşe, kıyafetlere, cinsel yönelimlere, inanca, ten rengine, zevklere (vs uzar gider) sahip diye birini eleştirebileceğini sanmak, kendini üstün görmektir ve olgun insanın asla yapmayacağı bir davranıştır bu. zira çevresindeki her insanın farklı ve bambaşka bir öze sahip olduğuna, bu çeşitlilik sayesinde dünyaya güzellik kattığına inanan hoşgörülü insanlar kimseyi sert kelimelerle eleştirmez; onlar kimsenin mükemmel olmadığını ve kusurlarımızın bizi kusursuz kıldığını bilirler.
kul, kınadığını yaşamadan ölmez.
hiçbirimiz mükemmel değiliz ve mükemmel olmadığımız için kimseyi yargılama hakkımız yok. size yapılmasından hoşlanmayacağınız bir davranışı başkalarına yöneltmek ise ikiyüzlülüktür, bencilliktir. bunu yapma hakkına sahip olduğunu iddia etmekse kibirdir. bu dünyada sadece annenizin gözünde mükemmel olacaksınız ve ne kadar iyi olduğunuzu düşünürseniz düşünün, sizin performansınızdan memnun kalmayan birileri daima olacak.
etik, içten gelen ahlak ve vicdanın bilişsel gelişim ile oluştuğunu ve bu konuda yeterli seviyeye varamayanların gelenek öncesi dönemde kalacağını iddia ediyordu kohlberg amca. ben bu konuda onun kadar keskin fikirli değilim ancak deneyimleriniz arttıkça, bu ülkede, (daha da çemberi daraltalım) bulunduğunuz şehirde hatta mahallede sizin kadar rahat insanların yaşamadığının farkına vardıkça, belki hoşgörü sahibi olabilir ve yargılamaktan vazgeçebilirsiniz. benim hala umudum var.
alakalı (bkz: mahalle baskısı)
27 eylül 2014 00:55
27 eylül 2014 01:59