171.
yayınlanırken ben lisedeydim, o zaman yarım göz yarım kulak izlediğim diziydi. tabii finalini tbmm'deki vekillerin oturuma ara verip izlemek için odalarına gitmesi gibi(gizlinot: hatırladıkça gülerim buna) biz de tüm ailenin kadınları bir evde toplanıp(gizlinot: ertesi gün düğün vardı, saç boyuyorduk ama neden 7-8 kişi bilmiyorum) (gizlinot: swh) ekrana kitlenerek izlemiştik. gerçekten yıkılmıştı ortalık final bölümünde, acayip ilgi görmüştü. suada'da gala ile yayınlanması falan hiç şişirme bir etkinlik değildi.
derken üniversite bitti, yalnız başıma uzak bir şehre atandım. yazları tekrarlarını izlemeye alışkanlıktan bir gün youtube'dan açıp izlemek aklıma geldi, o gün bugündür kaç kez çevirmişimdir diziyi bilmiyorum. yemek yaparken, ders çalışırken, fonda sürekli aşk-ı memnu ile kafa dağıtıp yalnız hissetmedim, bu diziye bana yoldaşlık ettiği için ayrıca müteşekkirim.
yukarıda bir süslünün dediği gibi, styling ve makyaj konularında nasıl aşmış bir yapım olduğunu yıllar geçtikçe daha iyi anladık, matmazel ve firdevs hanım mesela(gizlinot: nebahat çehre kendi gardrobundan giyiniyormuş çoğunlukla veya tamamen, emin değilim) ne kadar zamansız bir tarza sahiplermiş izlerken hayran oluyorum. bihter'de ve nihal'de 2000s tarzını çoğunlukla baskın şekilde görüyoruz. belki bihter dönemin trendsetter'ı olduğu için (bkz. bihter botu, saçı, çizmesi) giyimine dair detaylar biraz göze batar seviyede dönemi yansıtıyor ve sıkıcı olabiliyor, öte yandan, bihter çoğu zaman öyle tarzda bir kadın ve belki günümüzde de o parçaları giyinecekti. peykere hiç değinmiyorum, her kıyafetinde bir o neydi gız unsuru taşımayı görev bildi, o da öyle bir değişikti.
makyajlara gelince, inanılmaz cakey görünen bir ten makyajı furyasını saymazsak (karakterlerin makyajsız ve duştan çıkmış görünmeleri gereken sahnelerde bile pudradan kaçmamışlar, tamam trendy değil ama duştan çıkmış, azıcık o cilt bi parlasa bi nemli dursa ya) herkesin ayrı bir makyaj tarzı var ve bugün yapılsa yine güzel buluruz. matmazel bugün de o eyelinerları mat rujları sürüyordur, bihter gloss'tan vazgeçmemiştir, firdevs hanım yine siyah far ve takma kirpikle uyanıyordur (gizlinot: swh).
o kadar aşk da aşk diye ortalığı velveleye veren bihter-behlül aşkı ise 30larıma merdiven dayadığım bugünlerde net bir şekilde görüyorum ki, aşk falan değil. seni seviyorum'lar, aşığımlar... bu ikili beraber tam bir gün bile geçirmedi. en başta yurtdışına kaçma planları ne kadar deli saçması ve boşluğa doğru adım atmaktı vallahi behlül bihterden iyi gördü, ortada cesaret edip uğruna aileyi dağıtacak bir aşk falan yoktu. tutkuydu, aralarındaki çekim ve imkansızlık onları birbirlerine canlı tutan şeydi. nitekim kitapta da behlül bihter'i ilginç bulduğu ve yasak olduğu müddetçe istiyor, onu elde ettiğini anladığı an ilgisi bıçak gibi kesilip bihter'i sona götüren takıntılı, çaresiz bekleyiş başlıyordu. aranan aşk bulunamadı.
velhasıl ucuz kokan(gizlinot: phoney asıl kelime) bazı diyalog ve oyunculuklar, mutfaktakilerin kimseye ilginç gelmeyen hayatıyla saat doldurulan sahnelerin bile ışığını çalamadığı, gözlerimizin entrika, şıklık, güzellik arayışını en başta başlatan, hala tutan bazı dizileri onun yerini ne kadar dolduracağı ile kıyaslayarak anlattığımız, çoğu anlamda efsane tabirini hak eden bir dizi.umarım gönder'e basıp birinci bölümü açmam.