yeni
popüler
    sorular içinde ara
    yeni soru sor
    son sorular
    son cevaplar
    kategoriler
    • süslü
    • moda alışveriş
    • kuaför & güzellik merkezi
    • sağlık
    • spor
    • gönül işleri
    • aile arkadaş ilişkileri
    • cinsellik
    • eğitim & kariyer
    • seyahat
    • pet
    • sanat
    • bürokrasi
    • diğer
    girdi yaz
    medya ekle
    • linki kopyala
    • şikayet et
    • girdiler (13)
    • medya (0)

    1. üzülmemek elde değil. hain olarak suçluyorlar ama işıd'e silah göndermek hainlik değil ama bunu söylemek hainlik. yalanın yalanın bini bir para. nasıl uyutuluyoruz belli değil. İşte bu yüzden AkParti'ye hayır. Benim için en azından. Yalanlardan yoruldu bu millet.

    3 haziran 2015 08:49

    2. can dündar ve erdem gül, siyasi iktidarı kızdıran bir haber yaptıkları için tutuklandılar. cumhurbaşkanının dile getirdiği bir gerçeği haber yaptılar diye tutuklandılar.

    bu ilk değil, son olmayacak, sıra sıra bütün muhalif gazetecilerin başına gelecek.

    çünkü bu ülkede hukuk, iktidarın fahişesi artık sadece.

    şimdi, evet kim joug un, at atom bombanı. tam zamanıdır. her gün gitgide daha çok boka batan bir ülkeden kimseye hayır gelmeyecek. sil haritadan, en azından acı çekmeden, yavaş yavaş değil bir anda ölürüz. çünkü tam şuan, orwell'in 1984'üne iki adım uzaklıktayız.

    26 kasım 2015 23:41

    3. tutuklama kararı sonrası "üzülmeyin, bunlar şeref madalyası" demiş gazeteci, yazar. yaşanan bu olayla ilgili söylenecek çok şey var. kesin olan ise artık bu ülke halkları olarak hiçbir can ve mal güvenliğimizin olmaması, uluslararası hukukça kabul edilen temel hak ve hürriyetlere zerre saygı duyulmaması, açıkça ihlal edilmesi ve olanlara karşı sadece seyirci kalışımızdır. gitgide dibe batış hikayesidir ülkece yaşadıklarımız ve böyle bir gayrimeşru güç karşısında yapabileceğimiz hiçbir şeyin olmayışıdır beni üzen. yazar tutuklandıktan sonra "ben içeride daha güvendeyim dışarıdakiler düşünsün" demiştir ve haklıdır da. ülkenin siyasi ve hukuki durumunu açıkça ortaya koymuştur bu sözüyle.

    27 kasım 2015 00:24


    4. 'diktatörün olduğu yerde istediğin gazeteyi çıkarabilir misin?' buyurmuştu ya hazret(!)

    diktatör var, çıkaramıyorlar. yazamıyorlar. söyleyemiyorlar.

    öyle işte.

    27 kasım 2015 00:25

    5. Erdoğan en son, tırlarda silah olsa ne oluuur, olmasa ne oluuur gibi acayip bir cumle kurmustu. Ona ve tutuklamaya cevaben, şoyle bir beyanat vermiş :

    "Olayın bu çapta büyümesini anlayabiliyorum. Çünkü ortada bir suçüstü durumu var. Suçüstü yakalanmış bir hükümet var. Bunun yarattığı bir panik var.

    Bu anlaşılabilir bir şey.Ama bütün bu soruşturma sürecinin bu paniği daha da büyüteceğini düşünüyorum.

    Bunu uluslararası boyuta taşıyacağını ve bize de burada gizli ibaresi altında yapılan silah ticaretini, insan ticaretini belgeleme ve bütün dünyaya kanıtlama şansı vereceğini düşünüyorum.

    Cumhurbaşkanı önceki gün “Silah taşınsa ne olur, taşınmasa ne olur” dedi.Ben de aynı şekilde 'Yayınlansa ne olur, yayınlanmasa ne olur?' diyorum."

    Bi bitse artik şu kayıt dışı faşizm, baya iyi oluuur.

    (link: http://www.internetajans.com/m/?id=295437 Kaynak)

    27 kasım 2015 16:58 27 kasım 2015 17:04

    6. 20 kişiye tecavüz ettiği, devletin malını üzerine geçirdiği, meydanda patlattığı bombayla 130 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olduğu için ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanıyor.

    Şey pardon, onları yapanlar dışarda elini kolunu sallaya sallaya aramızda geziyorlardı.

    27 kasım 2015 18:00

    7. silivri cezaevinde yazdığı cumhuriyet gazetesinde yayımlanan 1 aralık tarihli mektubunu aşağıya bırakıyorum. nasıl iç yakıyor, ruhunuz büzüşüyor okurken.

    "Erdem’le Silivri’ye getirildiğimiz gece, ilk kayıtta hangi suçtan tutuklandığımızı sordular:

    “Terör mü, adi mi?”

    Arkama yaslanıp derin bir nefes aldım:

    “Casusum ben” dedim, ciddi bir edayla...

    Muhataplarımda yarattığı hayretle karışık hayranlığın keyfini sürdüm.

    İyi de... Sorsalar hangi ülkenin casusu olduğumu, bilmiyordum. Bilsem, oranın bir casusuyla bir köprü üzerinde takas edilmemi isteyeceğim; ama söylemediler.

    İşin kötüsü, elde casus olduğumu gösterebileceğim bir kanıt da yok.

    Hâkimin kararına bakılırsa, acemi bir casus olduğum için, ele geçirdiğim belgeyi hemen alıp gazetede manşetten vermiştim. O da yakaladı tabii...

    Eldeki tek kanıt bu...

    Adalet biraz ağır işlediği için, 6 ay sonra fark etti bu durumu...

    “Şu misafirler gitsin ben sana gösteririm” diyen dayakçı baba gibi, G20’nin bitmesini bekledi.

    Ve misafirler gider gitmez “Delilleri karartmamam için” tutuklanmama karar verdi.

    O gün gazete 100 bin basılmıştı. Demek 100 bin delil var.

    Bunları acilen karartmam lazım.

    İlk gece bir plan yaptım:

    Bizim casusluk şebekesine bir mektup yazdım:

    “Derhal bu gazeteleri bulup manşeti bir keçeli kalemle çizin, karartın.”

    Bunu yazıp kâğıdı turna şeklinde katladım, gökyüzüne fırlattım.

    Ama acemilik işte; mektubum tellere takıldı.

    Şimdi, Silivri Cezaevi’nin dikenli tellerinde sallanan bu turnadan dolayı,

    “Delilleri karartmaya çalışmak”tan ayrı ceza yerim kesin...

    Hoş mektup tele takılmayıp gazeteye ulaşsa da el yazım pek kötü olduğu için talimatımı okuyamayacaklardı muhtemelen.

    İlk yolladığım mektupta, “Sevdiğim kırmızı kalemimi yolladılar” diye yazmıştım.

    Gazetede “kırmızı valizimi” diye çıktı. O günden beri “şifreli mesaj verdiğim” zannıyla odamda kırmızı valiz aranıyor.

    **

    İkinci günümde “ıslah olmam için” psikolog karşısına çıkardılar. Âdettenmiş.

    İçeri giren herkese uygulanan bir anket yaptılar. Zarif bir küçük hanım ve anketörler, “Sizi suça kim itti” diye sordu.

    “Annem” dedim:

    “Daha bebekken bana kitap okumaya başladı. Bir de ilkokul öğretmenim... Bana yazamayı öğretti.”

    “Çıkınca suç işlemeye devam edecek misiniz?”

    “Öyle görünüyor. İçeriden bile yazıyorum, baksanıza...”

    Bir de kütüphaneden Don Kişot kitabı istediğimi duyunca, teşhisi koydular sanırım.

    ***

    Adliyede mahkemenin kararını beklerken tecrübeli iki eski mahkûm, Celal Doğan ve Celalettin Can, koridorda volta atma kursu veriyordu bana.

    Celalettin, “Tempolu yürüyeceksin. Aslolan, karşıdan yürüyenin yolunu kesmemek” diyordu.

    Şimdi Silivri’deki hücremin küçük havalandırmasında tek başıma volta atarken, kulaklarını çınlatıyorum.

    “Karşıdan gelen” yok.

    O omuz omuza volta atılabilen, kalabalık koğuşlu cezaevlerinin yerini F Tipi katı bir tecrit aldı çünkü.

    Voltada bile yalnızsın.

    Neysi ki havalandırmanın ortasında bir mazgal var. Oraya seslenirseniz, kanalizasyondan sesiniz şehre ulaşabiliyor.

    Acemi bir casus olarak bunu 2. gün keşfedince ilk denememi yaptım, mazgala doğru eğilip fısıldadım:

    “Midas’ın kulakları... Pardon MİT’in TIR’ları silah taşıyor.”

    Casusunuz Silivri’den bildiriyor.

    ***

    Neyse, bu kadar ajanlık yeter.

    Henüz kâğıdım yok. Bu satırları yazdığım “İhtiyaç istem fişi” de tükenmek üzere...

    Kalan tek sayfaya ihtiyaçları yazıp kantinden ısmarlamam lazım.

    Alaturka tuvalet için maşrapa...

    Kış hazırlığı için kapı bandı...

    Yer temizliği için vileda...

    Hangi sıvı deterjan daha iyi acaba?

    Önceki gün Merkel, Hollande gibi 28 Avrupa liderine mektup yazdığım kâğıda hela pompası siparişi yazmak da varmış hayatta...

    Zormuş bu casusluk işi...

    Neyse, yine de hırsızlıktan iyi...

    Silivriden selam-sevgi...

    Son tweet’ini bizim için atmış Tahir Elçi...

    “Tutuklanmaları basın ve ifade özgürlüğüne en ağır darbedir” demiş.

    “Şiddetli bir toplumsal refleks gösterilmezse dönüşü olmayan karanlık tünelden geri dönüş zor olacak” diye eklemiş.

    Bu mesajdan hemen sonra o dönüşü olmayan tünel, barış elçimizi de çekti karanlığına...

    Tutuklanmış olsa, yaşayacaktı belki...

    Seçenekler bunlar:

    Ölümden iyisi, zalimin hücresi...

    Elçi’yi, haklarını savunduğu mazlumlardan biri -dört ayaklı minare ile birlikte sonuncusu- olarak saygı, minnet ve hayranlıkla uğurluyorum.

    Epeydir mektup yazmamışsınızdır."

    1 aralık 2015 13:23 1 aralık 2015 13:23


    8. insanın adaleti görünce bile "ulan var bunda bir pislik." düşüncesinden kurtulamadığı bir ülkede yaşadığını hatırlatan adam oldu bugün.

    26 şubat 2016 10:26

    9. Son zamanların tek güzel haberi. Bazen güzel şeyler de oluyormuş dedirten. Allah bir daha aynılarını yaşatmasın.

    26 şubat 2016 10:59

    10. devlet sırrını ifşa etmiş ve bunun karşılığında tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmış kişi.

    "çok iyi devlet sırrı ifşa ediyorum, gideyim de biraz avrupa ülkelerinin, abd'nin sırlarını ifşa edeyim" diyerek kendi kendini ötelemesi gerekendir.

    Son olarak cumhuriyet gibi saygıdeğer köklü bir gazeteyi ikinci sınıf, magazin gazeteciliği çizgisine çekmesi inanılır gibi değil.

    26 şubat 2016 11:46