88.
"seni affediyorum, çünkü sen mükemmel değilsin. hiçbir insan mükemmel değildir, evimin dışına çöp atan adam dahil. gençken kendim haricinde herhangi biri olsam ne iyi olurdu diye düşünürdüm. doktor bernard hazelhof, ıssız bir adaya düşsem kendi kendime alışmak zorunda olacağımı söyledi. sadece ben ve hindistan cevizleri... kendi kendimi kabul edecekmişim, olduğum gibi, bütün kusurlarımla. çünkü kusurlarını kendin seçemezsin. onlar bizim bir parçamız ve onlarla yaşamak zorundayız.
oysa arkadaşlarını kendin seçebilirsin ve ben seni seçtiğim için çok mutluyum. doktor bernard hazelhof, ayrıca her insanın yaşamı uzun bir yola benzer demişti. bazılarınınki sağlam döşenmiştir, bazılarınınkinde ise çatlaklar, muz kabukları, sigara izmaritleri vardır. senin yolun da benimki gibi ama benimki kadar bozuk değil. umarım bir gün yollarımız kesişir ve bir şekerli sütü paylaşabiliriz.
sen benim en iyi arkadaşımsın. sen benim tek arkadaşımsın."
mary and max.
87.
Blade runner (1982)
Roy Batty: I've seen things you people wouldn't believe. Attack ships on fire off the shoulder of Orion. I watched C-beams glitter in the dark near the Tannhäuser Gate. All those moments will be lost in time, like tears in rain. Time to die...
86.
"Bana yaşanacak bir dünya verdiniz, ama yaşamaya değer hiçbir şey vermediniz." - afet / kırmızı oda
85.
Grace: İki yanlış bir doğru etmez Axel.
Axel: Ya ikimiz doğruysak ve herkes yanlışsa?
Arizona Dream
84.
"fish does not think. fish knows everything" - arizona dream (replik değil, filmin başında hikayeci tarafından seslendiriliyor ama beni fazlaca etkisi altına almıştır bir süre)
83.
tabi siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının annelik etmesine şiddetle karşısınız ama.
82.
firdevs: artık onlara kimse engel olamaz birbirlerini seviyorlar görmüyor musun
bihter: asıl bunun için boz diyorum sana bunun için. ölüyorum anlasana. gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar. ben işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum. anne ben ölüyorum yardım et.
81.
Lütfücüğüm, ben paşalıktan çok sıkıldım
80.
Clementine: Bana hiçbir şey anlatmıyorsun joel. Ben kapağı açık bir kitap gibiyim. Sana her şeyi anlatıyorum. Her utanç verici anıyı. Bana güvenmiyorsun
Joel: Sürekli konuşmak iletişim kurmak değildir
Eternal Sunshine of the Spotless Mind / Sil Baştan
79.
gibson: bay lawrence, ropa şu an londra'da ve onu öldürmeye çalışabilirler. dairem onu korumak zorunda. kağıtta ne yazdığını bana söyleyecek misiniz?
bob: üzgünüm, bunu yapamam. ama başka bir kağıtta ne yazdığını söyleyebilirim. çocuğumuzun kaçırılmış olduğu, konuşursak onu bir daha göremeyeceğimiz yazıyordu. ropa'nın hayatına karşılık onun hayatı söz konusu. adını duymadığımız bir devlet adamının suikasta uğramasıyla neden ilgilenelim ki?
gibson: söylesenize, haziran 1914'te saraybosna denilen bir yeri hiç duymuş muydunuz? elbette hayır. arşidük ferdinand'ın adını duyduğunuzdan bile kuşkuluyum. bir ay sonra, adını hiç duymadığınız bir adam, adını hiç duymadığınız başka bir adamı, hiç duymadığınız bir yerde öldürdü ve bu ülke savaşa girdi.
the man who knew too much / çok şey bilen adam (1934)