girls

1. a-aa!

hiç mi izleyen yok koca sözlükte?

manyak lena dunham'ın dizisi hani brooklyn-new york'da yaşan dört kızımız hakkında.

sade, bktan, işlerin yolunda gitmediği, kızların bir çoğumuz gibi türlü potlar kırıp, hayal kırıklıklarına uğradığı hoş bir hbo dizisi.

şiddetle tavsiye edilir.

not: lena dunham'lı sahnelere -dizideki adıyla hannah- "yav he he" diyip geçin yada siz gelin buraya dedikodusunu çevirelim.

not2: 4. sezonu 2015 yılında geliyormuş(gizlinot: inş. cnm yha beklyrz kaç yıldır)

2. sevdigim dizilerden. (bkz: the mindy project) ile birlikte new york'ta yasama istegi uyandiriyor icimde.

3. 4. sezonunu çok beğendiğim dizi. süslü kızçeler bence bu diziye bir şans verin.

4. ilk iki bölümünü izlediğim ve bence şehirli kadınların mutlaka izlemesi gereken dizidir.

çünkü çok gerçek. çok tatlı.

5. beni umutsuzluğa sürükleyen dizi.

6. 4. Sezonu mükemmeldi, en çok "hı-hı evet ya!" Dediğim sezon oldu. Çünkü çoğu bölümün senaryosunu lena dunham tek başına yazmamıştı. Bundan sonra sen pek yazma lena'cım, böyle daha güzelmiş.

Ay bi de ilişkiler hakkında çok güzel bir tavsiye verildi, bunu dövme bile yaptırırım:

"Be the walker, not the dog."

7. 4. sezonu da bitirdim. 1 ay gibi bir sürede resmen tükettim diziyi.

karakterlerle o kadar bütünleştim ki, bittiğine çok üzüldüm. resmen boşlukta sallanıyorum şu an. (gizlinot: eehheh)

kusurlu karakterler, adeta bizler.

8. ilk iki sezonu peynir ekmek gibi tükettiğim sonra unuttuğum dizi.

bu başlıkla girls aşkım depreşti eve gideyim de arbys sipariş edip 4 bölüm peş peşe yapayım bari...(gizlinot: depresyonda da değilim ama)(gizlinot: geldiler bana)

dizi 20 li yaşlarının başında 4 farklı karakterin hayatlarını özellikle de ilişkilerini konu alıyor. izleyin izlettirin efendim.

9. hayatından içinden çıkmış gelmiş gibi bir dizi. saçma sapan ilişkiler, arızalı erkekler, anlık tepkiler, para sorunları ve fiziksel olarak mükemmel olmayan insanlar. sanki gerçek hayat gibi. çok severek takip ediyorum, keşke hiç bitmese.

10. 2. Sezonundayım ve hoşuma gitti, baya baya beğendim.

Sex and the city'yi çok severim ama bu daha ziyade "politically correct story of cinderella" gibi bir şey. Hayatın toz pembe peri masalı filtresi kaldırıldığında nasıl göründüğünü anlatıyor. Bunun da gerçekçi olmayan tarafları yok değil ama işin peri masalı tarafından ziyade absürtlüğüne kaydığından beni çok rahatsız etmiyor. Ha sık sık facepalm yapasım geliyor izlerken diziyi ama iyidir, hayatta da her şey her zaman yolunda gitmiyor sonuçta.

Ve sanki bizim neslimizin birbirine girmiş ilişkilerini daha net yansıtıyor gibi. Sevgilisinden ayrılmak isteyip ayrılamayan kız, fuckbuddy'ler, eski sevgililer, kendini sevgili sanan fuckbuddy'ler, tavşan gibi sevişenlerin arasında kalan içine kapanık bakireler, yakışıklı gayler bir de tabii.

Ayrıca, Lena dunham sağolsun kilolu vücudun çıplakken ne kadar kötü göründüğünü anladım, diyete daha sıkı asılıyorum. Kendiyle barışık olması güzel bir şey ama kendiyle barışık olması sağlıklı veya estetik olduğu anlamına gelmiyor ne yazık ki, en azından bence.

Çok daha fazla şey var aslında sayesinde fark ettiğim, beğendim kısaca. Şehrin normal insanların yaşadığı kısmını gösterdiği için de ayrıca sevdim.