x okuyanlara tavsiyeler

1. x'i okuyup bitirmek olmasın amacınız, olabildiğince doldurun altını. öğrenci kulüplerine katılın, gençlik merkezlerinde güzel kurslar oluyor, ücretsiz üstelik. kendinize birkaç yeni hobi edinin, turist gibi okuduğunuz şehri keşfedin, imkanınız varsa hem ev hem yurt yaşantısını deneyimleyin, bol bol okuyun, starbucksta bi white chocolate mocha eksik içiverin ama opera, tiyatro, konserleri takip edin. belediyelerin oyunları 5 lira gibi fiyatlarda oluyor. değişik insanlar göreceksiniz, onları tanıyın, kabuğunuzdan çıkın.

ukte: (yazar: daha neler )

2. Belki aranızda dilbilim,çeviribilim,mütercim-tercüman yada edebiyat okumak isteyen vardır biraz bilgi veriyim. Dil öğretmenliğini sevmedim,sevmeyeceğim o yüzden bi bilgi sahibi değilim.

Öncelikle ne yapar bu dilbilimciler? dilin,ses biçimini, biçim bilimini inceler. Daha net bir cümle kuracaksak bütün kelimelerin çıkışı,kullanışı,mantığı dilbilimcilere aittir.

çeviribilim ise bir diğer farklı alt başlığıdır diyebiliriz. Yazılı ve sözlü çevirinin teorilerini kanıtlamaya çalışır. Yine çeviri yaparsınız ama işiniz çeviriden çok,teori,nasıl yapılacağı yada bilimsel kanıt gibidir.

mütercim-tercümanlığa gelirsek; kelimelerden yeni bir sanat yapmak.. en kısası bu. Benim açık ara en sevdiğim,içinde bulunduğum meslek grubum. Mütercim-tercümanlık okurken bir kere genel bir biçimde çeviribilimle haşır neşir oluyorsunuz ki nasıl yapacağınız başka nasıl anlatılsın. Özel alan çevirileri dilden dile fark etsede, tıp,hukuk her dilde en zor olan çeviri türüdür. Mütercim-tercümanlıkta birkaç okulda var 2 alana ayrılmış durumda son sınıfta seçmeniz gereken seçenek 1.ardıl çeviri 2. simultane çeviri. Ardıl çeviri velhasıl daha kolaydır. Ama asıl parayı kırma olayı,diğer adıyla konferans çeviridedir. Günlük yaşamda bol bol ardıl çeviri yapıyorum çünkü herkes konuştuğumuz yada mesleğini yaptığımız dili anlamıyor özellikle 2 sene öncesinde türkiye'ye gelen hocalarımızın hep yanındaydım ki dertlerini anlatabileyim diye. Her duyduğunu çevirmek,yada tercümanlığa yeteneği olduğunu düşünenler yazmalı. İlk 2 yılı tahminimce çok kolaydı en azından benim için. Özellikle son yıl dönüm noktanız. Dil zekanızın olduğunu düşünüyor ve ilgiliyseniz okuyun. Dİl okumak çok keyifli bir alan.

Eğer tercihiniz dil edebiyat ise tebrikler. Siz hem dilbilimcisiniz,her mütercim tercümansınız hem edebiyatçısınız hemde o dilin tarihine adapte olabilmiş nitelikli kişisiniz. Kadın edebiyatı çok zorlu geçebilir,özelllikle ingiliz dili okuyacaksanız benim okuduğum dil ingilizce değil ama yakın arkadaşlarımdan biliyordum eski romanları okumaktan bıkmış bir vaziyetteydiler.

Not: Bunun dışında benim kişisel alanım doğu dilleri. Daha öznel sorular varsa yardımcı olmaya çalışırım. Dil sevmeden aman yazıyım biter ya gibi bir düşünceyle bu bölümü yazmayın. Tıp çevirileri adamı çarpar. Hukuk'a hiç girmiyorum. 5 kere oku deseler 5 kere okurum. İyi ki dil okumuşum. Kendimi bildim bileli ilk eğitim ingilizce daha sonra doğu dilleri oldu. O kadar sene ingilizce okusamda yinede ingilizce tıp çevirisi yapamıyorum. Buda itirafım olarak kalsın. Çünkü alanım değil,hele sevdiğim bir alan asla değil.

3. sevgili (yazar: ay bilmiyorum ki ) (no:215795) numaralı entry'sinde yazmış ama bende biraz durumu anlatayım.

eğer mezun olduğunuzda eğitim-sağlık vb. alanlar gibi devlet memurluğu ya da bir nebze daha kolay iş olanağı düşünüyorsanız baştan vazgeçin. iletişim fakülteleri üzgünüm ki işsizler ordusu yetiştiriyor. ve evet bende dahilim buna.

çok fazla rakibiniz olacak. iibf mezunu adam halkla ilişkilere yönelcem diyor hop bir bakıyorsun ajanslarda iletişim mezunu çok az. bu sizin alanınız sahip çıkın. siz bunun eğitimini alıyorsunuz. trt bile kameran olarak bizleri almıyor. her eline fotoğraf makinesi alan kendini yönetmen sanıyor. evet gerçekten çok yetenekliler olabilir ama bunun eğitimini siz alıyorsunuz. buna sahip çıkmak gerekiyor.

reklam yada halkla ilişkiler ajanslarında açık bir şekilde torpil olayları dönüyor. herkes birisinin bir yerden tanıdığı. ha şans eseri bir staj bulduysanız oraya tutunun, bir şeyler öğrenmeye çalışın.

reklamcılık için ayrı konuşmak istiyorum. reklam işi bir sanattır. bunu kimisi kabul eder kimisi etmez ancak size reklamın ikna etme sanatı olduğu öğretilecek. eğer pratik bir zekaya sahip değilseniz uzak durun, sakın bunu yerme olarak algılamayın sizden bir anda proje çıkarmanızı isteyebilirler. eğer yaratıcı değilseniz de uzak durun. yaratıcılık kolay kazanılan bir şey değildir o sizinle doğar. kendime yaratıcı falan demiyorum ha aman yanlış anlaşılmasın.

ajans işi stresli bir iş. zaten kapitalizm ile doğru orantılı bir alandasınız.

iletişim öğrencisi okumak zorunda. sadece kitapları değil; insanları, olayları, çevreyi, kültürü vs.

sizden sürekli bir şeyler üretmeniz beklenir. bir sınav sorusunda yada bir ödevde.

gündemi sürekli takip etmeniz gerekir. çünkü zamanı geldiğinde gündemi siz belirleyeceksiniz.

siyasetle iç içe olmak zorundasınız. sevmeyebilirsiniz ama gündem bir yerde siyasetten beslenir. hatta siyaset medyayı besler medya da siyaseti besler.

hayatınız boyunca hiç duymadığınız düşünürleri tanıyacaksınız.

Frankfurt okulundan muhtemelen nefret edeceksiniz.

küresel köy kavramını unutmayın. bir de araç mesajdır. zira iletişim bunlar üstüne kuruludur.

ortalama konusunda yapabiliyorsanız yapın. şahsen benim ortalamam yüksek iyi ki de yüksek. bir ajans mülakatında sorulmuştu mesela. zaten iletişim dersleri zor değil en azından bu sorumluluğu yerine getirin.

İstanbul iletişim sanırım alanında en iyilerden birisi. bu okula geldiğim için pişman değilim. gerçekten alanında önemli hocalarımız var.

tercih edecekseniz merak ettikleriniz varsa yanıtlarım :)

4. Radyo tv ve sinema için arkadaşlar gelmeyin tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor.

5. x bölümünden mezun olmayı değil, üni boyunca kendinizi geliştirmeyi; kendinize ne kadar çok şey katabiliyosanız katmayı amaçlayın. bütün güzellik orada yatıyor. orada fark yaratıyorsunuz. yoksa herkes her bölümden mezun oluyor zaten.