2. (bkz: spoiler içerir)
ben bu filmi üniversite birinci sınıfta izlemiştim, fena gelmemişti. O zamanlar yeni üniversiteli olmuşsun, işte ıssız adam terkedilen kız falan böyle şeyler etkiliyordu demek. Aklımda kalan şeyler: müzikleri, "Ada ben ayrılmak istiyorum" repliği ve annesinden utandığı, düğün dernek her şeyden sıkıldığı sahnelerdi. Dün akşam tekrar izledim Netflix'te. Neredeyse 12 yıl sonra. (Bu arada Netflix sex sahnelerinin neredeyse tamamını sansürlemiş.) Şimdi öncelikle 12 yıl sonra aklı-selim 30 yaşında bir kadın olarak ifade etmek isterim ki; sahafta karşılaştığım bayık bakışlı gevşek ağızlı bir adam bana sahafta sorduğum kitabı alıp ısrarla takip edip çalıştığım mekana gelse net olarak sapık der, az daha ısrarcı olursa da polisi ararım. Bu yorumu beğenmeyecek süslülere hayatlarında hep iyi ve düzgün insanlarla karşılaşmaları temennisiyle dünyanın ne yazık ki sapık ve tehlikeli adamlarla dolu olduğunu da bu vesileyle hatırlatmak isterim.
Bir de kardeşim illa bir kızla tanışmak istiyorsan bunun türlü yolu var. Hazır kızın mekanını da bulmuşsun. Biraz yaratıcı olabilirsin. Hem sapık gibi de görünmemiş olursun. Bu filmde anlatılmak istenen fuck body olaylarında bu tarz şeylerin normal olduğuysa, Ada'nın bu adama birkaç gün içinde aşık olması, arkasından ağlaması ya da Alper'in mutfakta parmağını kesmesi falan bu işe sığmaz. Hatta bu ağlama olayları da lise falan değil ortaokul yıllarında yaşanabilecek olaylar arasına anca girer. Bunlara ek olarak, başta Melis Birkan'ın ruhsuz, zorlama oyunculuğu, diyaloglarda hem onun hem Alper'in mikrofon karşısına geçerek cümleleri sırayla okuyormuş hissi. Gerçekten izlerken yordu. Yanisi bu filmi ilk izlediğimde 19 değil de 30 yaşında olsaydım bu neyin zırvası der muhtemelen yarısında çıkardım.
Son olarak yukarıdaki gay yorumlarına istinaden, Alper'in "içindeki mikrobun" bağlanma korkusu olduğunu düşünüyorum. ailesine, arkadaşlarına ve herkese yabancılaşmış ve kendine yeni bir hayat kurmuş bir adam için anlaşılmayacak şey değil bence. Ve biseksüel ama bu da gayliğinden değil tatminsizliğinden. Nitekim Ada'ya aşık olduktan sonra başka bir erkeğe bakmıyor yine kadınlarla takılıyor shshsh.
Filmin sonuna gelince, yani Ada üşenmemiş kalkıp adamın memleketine gitmiş, adamın ıssızlığından emin olmuş (bu kısımlar bence çok anlamsızdı) sonra da gitmiş evlenmiş ve çocuğunu büyütüyor. Çünkü neden, kimse kimsenin ıssızlığını, serseriliğini çekmek zorunda değil de ondan. Alper de dolanıyor oradan oraya işte. Diyalog sahneleri değil de sonraki ayrılık sahnesi benim açımdan etkileyici tek sahneydi belki. Geri dönüp yeniden sarılmaları ve sonra Alper'in yersiz yönsüz savruluşu. Beter olsun.
Neyse, mübarek akşam vaktinde böyle uzun uzun yazdım ki, genç kızlarımız böyle filmler izleyip ıssızlık entarisi giyinmiş serseriliklere aldanmasın, böyle ne idüğü belirsiz adamların soyları tükensin ve dünyamız biraz daha yaşanabilir bir dünya olsun. sevgilerimle,