2. 16 Kasım çarşamba günü nihayet dasdas'daki gösterisine gitme imkanım oldu. Öncelikle salondaki tek türbanlı insandım, ilk kez ortamda türbanlı olup olmaması dikkatimi çekti. herhalde islam üzerinden yaptığı esprileri beğenmemden kaynaklıydı. benden başka gülebilen var mı diye merak etmiş olabilir bir yanım.
İkinci olarak 160₺ verip en iyi yerden bilet alıp biraz geciktim diye balkondan izlemek zorunda kaldım. Halbuki deniz de kendi gösterilerine geç kalıyor...
Gösteri boyunca her şey tam beklediğim gibiydi; Gülerken düşündüm, düşünürken güldüm. Beni en etkileyen tespitlerinden biri şuydu: eskiden biz balicilerden vs. korkardık. Şimdi ise canlı bombalardan falan korkuyoruz. Ve ben bu acı gerçeğe Deniz sayesinde gülebildim... Tarifsiz bir keyif kapladı zihnimi. Kara mizahın, seven biri olarak, sandığımdan daha güçlü olduğunu anladım.
Deniz'in bütün esprilerinin, bütün anlattıklarının alt metninde çok güzel mesajlar vardı. "Bu mikrofon benim elimdeyse ben bir şeyler yapmalıyımdır" dedi ve yaptı da. Yurtdışına kaçanlar, siyasetteki iletişimsizlik, ekolojik sorunlara vicdan orgazmı sağlayan çözümlerimiz, inançlarla ilgili saçma sapan duruşlarımız, bir şeylere duyar kasmayı denerken gözden kaçırdığımız esas meseleler, önyargılarımız... Daha niceleri! Deniz'in gösterisi sayesinde Hayat suratımıza bizi güldüren bir tokat attı.
Her zaman dostluğun aynı şeye gülebilmekle başladığına inanmışımdır. Aynı şeye tüm insanlar ağlayabilir, acıklıysa üzülür ağlarız. Ama gerçekten rahatsız edici bir espriye birlikte gülebiliyorsak, dost olmuşuz demektir. Ve eğer gerçekten bizimle ilgili rahatsız edici ve bir o kadar da gerçek bir espriye gülüyorsak; insan olarak olmuşuz demektir.
Seni gerçekten çok seviyorum deniz göktaş. Umarım bir gün alakasız bir metrobüste denk geliriz.