süslülerin izledikleri son film

1761. Dün akşam trt 2'de izlediğim a united Kingdom. 1947 yıllarda İngiltere ve Güney Afrika. Varoluş mücadelesi, bir ülkenin kaderi ve siyah ile beyazın aşkı. Politik kısmı şöyle dursun oyunculuklar ve hikaye çok güzeldi. Gerçek bir olaydan esinlenerek yapılmış olması insansın içini daha burksa da biz olmanın ne demek olduğunu tüm dünyaya sergileyen bir aşk hikayesi ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

1762. Bugün the truman show u izledim ve hala düşünüyorum. Konuşulacak o kadar çok şey var ki film üzerine. Yakın zamanda tekrar izleyeceğim, kaçırdıgım yerler oldugunu farkettim filmin sonunda çünkü.

1763. 2008 yapımı yes man. jim carrey, apaçi saçlı bradley cooper (gizlinot: renee zellweger'ın iki eski sevgilisi bff rolünde), sevimli zooey deschanel, sasha alexander (gizlinot: gretchen witter ya da maura isles olarak tanıyabilirsiniz) başrollerde. carrey'i ve mizahını sevmiyorum, bana suni ve abartı geliyor. filmin kurgusunu tahmin edebiliyorsunuz ancak konusu değişik ve ilgi çekici, tebessüm ettiren yerleri de var. hayatından memnun olmayan bir adamın bir arkadaşıyla karşılaşıp her şeye evet diyen manyakların olduğu bir topluluğa dahil olması ve hayatının değişmesi. hatta bir ara mösyö taha'nın evine gidip harry potter izleme maratonu yapıyorlar. daha yazacağım bir şey yok çerezlik vakit öldürgeci.

1764. kiki's delivery service.

insana huzur veren bir başka miyazaki yapıtı. her studio ghibli filmi izledikten sonra gerçek dünyaya dönmek istemiyorum.

1765. 2005 yapımı miss congeniality 2. başrolleri sandra bullock, regina king (gizlinot: bu oyuncumuza da devam filmlerinde ana karakterin zıtlaştığı kadın rolü verilmiş hep. legally blonde 2, bu...), enrique murciano paylaşmış. nick offerman (gizlinot: ron swanson reis) kötü adamlardan birini oynarken dolly parton (gizlinot: i will always love you) da şöyle bir gözükmüş. ilk filmden on ay sonrasını anlatıyor. gracie ünlü biri olduktan sonra operasyonlara katılamadığı için fbi'ın basın sözcüsü olur. ilk filmdeki erkek arkadaşı eric tarafından terk edilmiştir. geçen sene güzellik kraliçesi seçilen arkadaşı kaçırılınca onu bulmak için uğraşır, ajan fuller ile kavgayla başlayan ilişkileri dostluğa dönüşür... filmin final sahnesini çok sevdim. gracie imza gününde söz verdiği kızın okuluna gider, kıza saçını toplamasını öğütlemiştir fakat kendi elleriyle tokalarını çıkarır, ''sen kendini güzel hissediyorsan güzelsin'' tarzı bir mesaj verir. boş ve hoş bir film, ilk filmi ve türü sevenler keyifli vakit geçirebilirler.

ayrıca britney amerikan popüler kültürünü ne çok etkilemiş ya, 2000'lerde çekilen filmlerin sözleşmelerinde britney'nin adı geçmezse ya da ona referans yapılmazsa film gösterime giremez diye gizli bir madde var sanki. canım britney

1766. 1974 yapımı ömer lütfi akad filmi ''diyet''. (serinin diğer filmleri için (bkz: gelin) ve (bkz: düğün) başlıklarına gidebilirsiniz.) hülya koçyiğit, hakan balamir, yeşilçamın kötü adamı bu filmin ustası erol taş, erol günaydın (gizlinot: karadeniz şivesiyle filmin mizahi yönünü o sağlamış, hasan'la kavga ettiği sahne komikti), güner sümer (gizlinot: adalet ağaoğlu'nun kardeşi, tezer özlü'nün eski eşi) ve uğur kıvılcım başrolleri paylaşmış.

hacer babası ve iki çocuğuyla birlikte yaşama savaşı veren, fabrikada çalışan bir kadındır. hasan da istanbul'a yeni gelmiş saf ve cahil bir adamdır. iki garip, yalnızlık allah'a mahsus derler ve hayatlarını birleştirirler. sendika sorunu (gizlinot: insan bilmediği şeyden korkarmış, çoğu işçi kovulmaktan da korkuyor) ve işçilerin fabrikadaki çalışma koşulları filmin ana temasını oluşturuyor, size ''bir makine kaç cana bedel'' sorusunu düşündürtüyor. köyden kente göçün en büyük etkisini hacer'in babasında görüyoruz. adam savaştan dönmüş asker gibi bunalıma girmiş, yaşama sevincini kaybetmiş, balon satmak zorunda kalıyor, eski toprak simitçiyle dertleşiyor, kızının mürüvvetini de görünce gözü açık gitmiyor, pes ediyor bir nevi, yorulmuş artık.

hasan açgözlülüğünün bedelini kolunu kaptırarak öder, ve hacer'den iç burkan bir feryat duyarız: ''alın diyetinizi!''

''iki birden, üç ikiden, dört üçten üstündür.''

1767. *üç kağıtçı (1981) - yön. natuk baytan / oyn. kemal sunal, ali şen, nizam ergüden

rıfkı babası ölünce kalan mallarını almak için köyüne döner. romatizması vardır, yağmur yağacağı zamanları öngörebilmektedir. millet de onu ermiş zanneder, kötülerin foyasını ortaya çıkarır, başkan olur... eğlenceli bir komedi filmiydi, çoğu yerine güldüm. din tüccarlarını, vatandaşı yolup para kazanan esnafları güzel eleştirmişler. sunal'ın başkan olduğu kısımlar bizim için bir ütopya, halkın reis diye bağırdığı yerler muhteşemdi. tek sıkıntım final sahnesiyle alakalı, kimse ''biz kötüyüz kötülük yapıyoruz sen bizi dizginle ağam'' demez yani yok öyle bir dünya, basite kaçmışlar. mutlaka izleyin.

*the campaign (2012) - yön. jay roach / oyn. will ferrel, zach galifianakis, dylan mcdermott, sarah baker

ülkemizde vizyona girmemiş, şaşırmadık. (gizlinot: swh) cam brady ünlü bir politikacıdır. bir gün metresi yerine dindar bir aileyi arayıp telesekreterlerine müstechen bir mesaj bırakınca koltuğu sallanır. kendi halinde yaşayıp giden ve babası da ünlü bir siyasetçi olan marty dış güçlerin isteğiyle ona rakip olur. seçim süreci boyunca birbirlerini taşlarlar, hatta brady marty'nin karısı mitzi ile birlikte olup bunu kameraya alıp televizyonda yayınlatır falan. sınırların ne kadar ileri gidebileceğini göstermek istemişler herhalde... finalde de (gizlinot: brady kazanır ama hak etmediğini söyleyip görevi marty'ye devreder) klişeye kaçmışlar. tebessüm ettiren yerleri olsa da (gizlinot: rosie perez de meşhur sokağımızdan geçmiştir... yanlış yola girmiş tarif istedi de) (gizlinot: yemek masasında yalanları anlatma sahnesi) filme dalamadım bir türlü, sevemedim.

ayrıca film boyunca aklıma bombshell geldi, absürt anlatımın altındaki ciddi belgesel havası, nbc'den televizyon ekranından görüntüler olması vb. bir de baktım yönetmenleri aynıymış. (gizlinot: aferin benwyatt, arkadaşları ona einstein diyor)

1768. *gurbet kuşları (1964) / yön. halit refiğ / oyn. tanju gürsu(gizlinot: böyle mi olacaktı'nın tonton dedesi), cüneyt arkın, özden çelik, pervin par, filiz akın, sevda ferdağ

yaprak dökümü ekolünden bir film. antep'ten istanbul'a büyük umutlarla gelen ailenin başına gelenler anlatılıyor. abileri her haltı yiyor, olan fatma'ya oluyor hayatı tepeden aşağı gidiyor(gizlinot: mecaz yapmıyorum kızcağız attı kendini binadan... ah be). filiz akın'ın canlandırdığı ayla ismiyle müsemma insan değil melek sanki. önder somer kötü adamı canlandırıyor ama çok yakışıklı.

*white fang (2018)

jack london'ın aynı isimli romanından uyarlanmış bir animasyon. amerika-fransa ortak yapımı. seslendirenler park and rec'dan nick offerman (weedon) ve rashida jones (maggie). filmin anlatımını oldukça karmaşık buldum. ilk yarı yavandı, ikinci yarı akıcı ve güzeldi. mekan ve hayvan çizimleri mükemmeldi, yağan karlar, o manzaralar... konuya vakıf olmadığım için ayıp etmiş olmayayım ama insan çizimleri de bir o kadar kötü, gta'dan halliceydi. beyaz diş annesinin yanından, yuvasından çıkıp bir sincabı kovalar. o sırada denize düşer, kurdun birine sarılır. o kurtla beraber kızılderili (gizlinot: bu insanlara yapılan soykırım ne olacak?) bir ailenin yanına gelir, köpek dövüştüren bir adam hile hurdayla onu satın alır, sonra weedon ibrahim tatlıses misali gelir onu kurtarır, finali de izleyin görün. sonu pek şeker. (gizlinot: çiftimiz bencillik etmez ve beyaz diş'i doğaya salar, beyaz diş özgür bir şekilde koşturur falan)

-kaçan köpek geri gelir mi?

-karnı acıkırsa gelir. (filmin akışında gayet normal bir replik, bir de hayatlarımıza uyarlayarak düşünün)

*eyyvah eyvah 3 (2014) / yön. hakan algül / oyn. ata demirer, özge borak, serra yılmaz, tarık ünlüoğlu, cengiz bozkurt, ayşenil şamlıoğlu, salih kalyon

vizyona girdiği zaman dershaneyle birlikte izlemeye gitmiştik, ilk filmi izlemedim, ikinci filmi çok sevmiş ve gülmüştüm, bu film de idare eder, yer yer baya komik hatta. demet akbağ'ın füruzan tipini çok seviyorum. televizyonda denk gelince arkada dönsün hem hatırlamış olayım diye izleyeyim dedim.

1769. hereditary yi izledim. Ay çok güzeldi, uzun zamandır böyle kaliteli korku filmi izlemiyordum. Filmin ana konusu, ouija tahtası hiçbir zaman iyi fikir değildir.

1770. elly hakkında. beklentim çok yüksekti, neden bilmem hiç beğenmedim tuhaftı. oldukça durağan. durağan olması sıkıntı değil ama hiçbir şey de hissettirmedi. zamanın göreceliğini iliklerinize kadar hissettiren bir film. oyunculuklar iyi sayılır. herifler öküz, kadınları çözemedim. ahlak kavramı üstüne düşündürüyor ama bunu sorgulamak için iki saat izlememe gerek yoktu. kötü diyemem ama sevmedim.