4. Sülalem selanikten göçüp yerleştikleri yer. Zamanında ot bitmezmiş. İnsanlar yıllarca uğraşmış sonunda güzelim trakya oluşmuş. Ben küçükken çok güzeldi. Hala bozulmamış yerleri var ama o kadar göçe dayanamadı güzelim memleketim. Çocukluğumla birlikte gitti herşey. 7 yıldır belki daha fazladır gitmiyorum çünkü heryerinde anım var. Tekirdağ evim benim. O anason kokusu hala burnumda. Edirne ise geçemediğim sınırları olan şehir. trakyadan ilk giderken bir daha dönmicem herşeyi unutcam diyerek bindim ilk kez uçağa. Zaten uçağa da ilk kez biniyordum. Üstünden geçerken unutcam dedim korkuyla karışık. O zaman anladım 16 yasında büyümek zorunda kaldığımı, yalnız yaşamak zorunda olduğumu, güçlü olmak zorunda olduğumu, duvarlarım olması gerektiğini. Gökyüzünden öyle güzel duruyordu ki hep böyle kalsın diye beynimde resmini çekmeye çalıştım ama her denememde aklıma anılarım geldi. O zaman anladım ki insan anılarını bırakamıyor ardında. Şimdi oldum 27 ve hala gitmeye korkuyorum. Anılarımın kirlenmesinden korkuyorum. Değişmiş görmekten korkuyorum. En çok artık unutmaktan korkuyorum.
Küçüktüm 5 6 yaşlarında, hatırlıyorum kesik kesik, üstümde kırmızı bir şeyler var. Şort galiba. Ayakkabılarım da kırmızı. Annem babam yanımda evden (gizlinot: hala aynı ev duruyor )aşağı koşuyoruz, yokuştan. Orada dut ya da üzüm var onlardan yicez dalından koparıp. Bir ağaç gölgesinde tahtadan yapılmış banka oturuyoruz. Keşke hiç geçmeseydi zaman. Keşke hep sevdiklerim yanımda kalsaydı.
Bu aralar o kadar ihtiyacım var ki onlara. Yorgun, bitkin hissediyorum. Biraz nefes alırdım dinlenip. Ağaç duruyor mudur? Ya bank? Bu hiç bir yere ait hissedememek geçer mi zamanla?
Sanırım sadece öldüğüm gün gömülmek için tekrar gidicem trakyaya.