1. sevgili (yazar: pink jedi) uktesi.
umberto eco'nun 14. yy'da bir manastırda geçen romanının adı. öncelikle romanın adı ile içeriğinin bariz bir ilişkisi yok, çünkü yazar ismin romanı kısırlatırabileceğini düşünmüş ( onunla ilgili yargıları, düşünceleri belli bir kalıba koyup düşünceyi sınırlayacağını )
olaylar eski bir sorgucu ve hayranlık uyandıran bir zekaya sahip william ile onun çömezi genç adsonun bir manastıra varması ve bir cinayetin çözümü için kendilerinden yardım istenmesi ile başlar. ancak bu sadece bir cinayet romanı değil, aynı zamanda ortaçağ, din, mimari, felsefe üzerine de yazılmış bir şaheser. özellikle mantık yürütme ve mantık üzerine düşünme kısımlarından etkilendim fakat dediğim gibi, sanki önümde kocaman bir okyanus vardı ve ben sadece kıyısında oturup kumda oynamışım gibi hissettim. keşke daha çok bilgi sahibi olsaydım bazı konularda.
kitap gözünüzü korkutmasın. kendimi iyi bir okur olarak gördüğüm halde bir türlü gülün adı'nı okumaya başlayamamıştım. hep mükemmel bir zaman aradım. sonra bir gün daha ne kadar erteleyeceksin dedim ve başladım. gözümde büyüttüğüm kadar ağdalı bir durum yoktu. demem o ki, eğer benim gibi kitabı okumaya heveliyseniz ama cesaretiniz yoksa okuyun, gerisi gelecektir. ilk yüz sayfanın sıkıcılığından -diye hatırlıyorum- kefaret öder gibi olduğunu ve devamını okumayı hak etmek için okurun bu kefareti ödemesi gerektiğini söylemiş yazar. inanın o ilk yüz sayfa bile aslında çok güzel yazılmış.
zor olan tek kısım sayfalarca ön söz, açıklama vs. ne zaman bu kısım bitecek ve yazarın romanının kendisini okumaya başlayacağım diye illallah etmiştim. kefaretse o kısım kefaret. allah aşkına şu romanlara elli sayfa önsöz, açıklama yazmayın. işin kötü yanı sonra natsume sosekinin " three cornered world" üne başladım ve onun da kırk dokuz sayfalık önsözü var. cidden???