93. bayağı uzun bir süre (2018 Haziran ayindan beri) İF ile birlikte sıfır şeker, sıfır paketli gıda ve instagram tarifleriyle yaşadım.
bu dönemde hayatımda hiç yaşamadığım kabızlık ve sindirim sorunları yaşadım ve psikolojik olarak da mutsuz hissettim. o dönem fırın ve pastahanelere zehir satan dükkanlar olarak bakıyordum. tabi ki sürdürülebilir bir durum olmadığı için zamanla daha normal bir düzene geçtim. bana bu sıkı dönemin tek faydası eskiden beri gitmek bilmeyen yağlı bölgelerimin erimesi, ayak bileğime kadar beden küçülmesi ve artık karın bölgemden kilo almamak oldu. herkese en azından bir sene böyle bir beslenmeyi tavsiye edebilirim ama bu sonuca ulaşmamda IF yediğim besinlerden daha faydalı oldu.
Bu sistemi 2019 sonlarına kadar surdurdukten sonra çok zayıf, kas kütlesi epey az, sıska diyebileceğimiz bir vucudum oldu. amacım zaten eski yıllanmış ve bir türlü erimek bilmeyen yağlı bölgelerimden kurtulmaktı, öyle de oldu. Yavaş yavaş spor yaparak incelediğim için (32 bedene kadar düştüm) sarkma ve çatlak sorunu yaşamadım.
şu an da ise tam olarak sağlıklı kiloda ve görünümdeyim. deneyimlerime dayanarak sağlıklı beslenmenin böreğe, keke veya tatlilara alternatif 'sağlıklı' ürünlerde olduğunu düşünmüyorum. ha bulgur ve pirinç yerine dolma ve sarmalarda kinoa kullanmak çok daha lezzetli ve sağlıklı sonuç doğuruyor ama çoğu içerik değişimi tam bir fiyasko ve çoğu zaman tarifin aslından daha faydasız olabiliyor. bence sağlıklı beslenme boğazımızdan geçenleri sınırlamak demek. 1 dilim kek ile, 1 dilim baklava ile, iki çatal pasta ile kendini yatıştırabilmek. günlük öğününün çoğunu sebze ve sağlıklı bakliyatlardan oluşturup haftada iki veya üç gün 200-300 gr civarı et ürünü tüketmek. tereyağı, yumurtadan kaçınmamak ve süt ürünü olarak yoğurt, kefir tüketmek. sütün kendisinin ve peynirin yağ oranını artırdığını düşünüyorum. o yüzden öneremem.
benim için sağlıklı beslenme günün belirli saatlerinde aç kalmak, tokluk dönemlerinde de olabildiğinde az macera yaşamış sebze ve gıdalar tüketmek sağlıklı beslenmedir.
bu arada şöyle bir bilgi bırakayım. 2016 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü alan Yoshinori Ohsumi bu ödülü otofaji çalışması ile almıştır. otofaji kendi kendini yemek demek. sağlıklı bir insanın günlük 800-900 gr aralığında proteine ihtiyacı var ve biz bu protein ihtiyacımızı et yiyerek karşılamaya kalksak gut hastalığından ölürdük. peki vücut protein ihtiyacını nasıl karşılıyor? açlık ve iyi bir dinlenme ile. günlük 14-16 saat ve üzerindeki açlık ve düzenli uyku sayesinde otofaji dediğimiz sistem tıkır tıkır çalışıyor ve sizin protein ihtiyacınız yaşlanmış hücreler yenilerek karşılanıyor. peki biz sadece if yapar ve tokluk vakitlerinde trans yağ, şeker ve sağlıksız besinlerle vücudumuzu ve dolayısıyla hücrelerimizi doldurursak otofaji sayesinde kendi kendimizi yerken yediğimiz hücre ne kadar sağlıklı olur? yani otofaji işlemi için aç kalsak, erken uyusak dahi tokluk zamanlarında yediğimiz besinlerin sağlıklı besinler olması en nihayetinde yine vücudumuz için faydalı bir davranış oluyor.
sürekli kalori hesaplamak, her şeyden kısmak ve bazı besinlerden kendini mahrum bırakmak sürdürülebilir bir sistem değil maalesef. ben yapamadım en azından. şimdi canım kek istediğinde kendim yulaf unundan yapıyorum, yapamadığım arzu nesnesi gıdalar için de kontrollü yiyerek devam ediyorum. bir paket albeni çikolatanın tamamını yemiyorum mesela. yarısını mutlaka isteyen birine veriyorum veya gözümün önünden kaldırıyorum. yediklerimin %60 ı sebze veya baklagil. haftada üç gün balık veya kırmızı et yiyorum. vegan beslendiğim dönemde garip bir şekilde tavuk etinden tiksindim ve artık midem almıyor. beyaz ekmek yemiyorum canım istediğinde bir simit veya ekşi mayalı ekmek yerim. 10 yıldır ağzıma kola veya gazlı içecek sürmedim, günde bir bardak kahve veya bitki çayları veya ayran içiyorum. aşırı şekerli, aşırı tuzlu ve aşırı yağlı yemekleri reflümden ötürü midem almıyor zaten. kızartma yiyeceksem fırında yapıyorum vs. şu an ki beslenmemden daha memnunum. hem psikolojim daha iyi, hem kilo kontrolüm daha kolay, hem de daha fit duruyorum. bence sağlıklı beslenme adı altında büyük bir pazar oluşturulmaya çalışılıyor ve bu pazardaki ürünlerin çoğu şekeri, trans yağı gizleyerek pazarlanıyor. ben paketlenmiş light meyveli yoğurt veya kefirin, şeker yerine keçi boynuzu pekmezi katılarak pişirilmiş kekin veya şeker yerine kullanılan stevia özünün daha sağlıklı olduğuna asla inanmıyorum. pekmez veya bal gibi akışkan şekerli gıdalar fırına girdiğinde yanarak daha da sağlıksız ve kansorejen hale geliyor mesela. şekerin kendisini yesem daha şerefli bir iş yapmış olurum diye düşünüyorum. genel anlamda beslenme mantığımı anlattım diye düşünüyorum. elbette bir yığın eksik ve hatam vardır ama benim vücudumda bu sistem çok güzel çalışıyor.
annem diyabet hastasıdır. otofajinin diyabet hastalarında çok olumlu sonuçları olduğu ispat edilmiş. biz de annemle beraber IF'e başlamıştık ve 3-4 ay önce doktor annemin insulin iğnesinin oranını düşürdü. önceden doktoru az az sık sık ye derdi ama annem günün 14 saati aç kalıyor, doktoru başta karşı çıkmştı ama devam etti, denemek istedi. çünkü o dönem şeker koması yüzünden hastahaneye yatıp, doktor kontrolünde insulin almıştı ve bir daha şekerini düzenlemek için hastaneye yatmak istemiyordu. eğer zorlansaydı bırakacaktı tabi ki. ilk hafta gün gün şekerini kontrol ettik ve hiç bir zorlanma yaşamadan hayatına devam ettiği için annem de 2 yıldır IF yapıyor. doktoru da bayağı şaşkın bu duruma. her şeker hastası için geçerlidir diyemem ama annemde çok olumlu sonuçlar aldık. önceden üç tane incir yese komaya giren kadın şu an onbeş günde bir dilim baklava yiyebiliyor. vücudu bunu nasıl dengeliyor bilmiyorum ama 2 yıldır annemde bende bu sistem sayesinde çok rahatız. uzun bir girdi oldu ama umarım faydalı olur.
TAM OLARAK IF' ATIF YAPILMASA DA DAHA AZ BESİN İLE BESLENMEYE DAİR İLGİNÇ BİR ÇALIŞMA İÇİN MUTLAKA (link: https://www.youtube.com/watch?v=wCFQkLcL7vs İZLEYİN.)